Asgari Ücretten Kıbrıs’ın Kuzeyine – Hasan Çağın Tezbaşar

“İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçi ile eşinin ve üç veya beş çocuğunun yeterli beslenme, sağlıklı konut, giyim, aydınlatma ve ısıtma, ulaşım, çağdaş düzeyde sağlık servisi, eğitim, kültür, dinlenme, eğlence ve benzeri temel gereksinmelerini geçerli fiyatlar üzerinden karşılamaya yetecek miktardır.” bu cümleler kktc Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın web sitesinde asgari ücreti tanımlamak için kullanılıyor. Bu tanımdan yola çıkacak olursak devletin emekçiye tüm bunları sağlayabilmesi için reva gördüğü ücret:2620 lira. Ütopyaların güzel olduğu konusunda hem fikir olabiliriz fakat bu tam olarak öyle bişey değil.

Asgari Ücret Komisyonu’nun haftalarca üzerinde çalıştığı ve çalışma bakanının da hepimiz gibi “yeterli olmadığının bilincinde” olduğu bu miktarla değil işçi, eşi, üç veya beş çocuğu, işçinin tek başına bile geçinmesi mümkün değil.

Çünkü, Akdeniz’in üçüncü büyük adası olma niteliğine sahip olan ada yarımızda bile isteye, “ana” eliyle üretimden koparılarak dünyaya(!) “bağlandık”. Ama ayın sonunu nasıl getireceğini düşünen bizlere kalan bankalara döviz ile borçlanıp gelecek satın almak oldu. Ada yarımızda barınmadan, temel gıdaya, ulaşımdan, okul ücretlerine ve sağlığa kadar her şeyin döviz üstünden bizlere sunulduğu düşünülürse herhangi bir (sayı ile 1) insanın bile ekonomik olarak kendi başına ayakta durması imkansızdır. Bundandır ki evlenip yeni bir aile kuran, dünyaya çocuk getiren insanlar ailelerinin desteği olmaksızın ay sonunu göremiyorlar.

Acıdır ki bakanlığın teoride söylediği gibi “çağdaş düzeyde sağlık servisi”nin kamu eliyle bize ulaşması veya özel eliyle satılan sağlığa ise bizim ulaşmamız bugün için imkansız. Çünkü ülkemizdeki ne kamu ne de özel hastaneler tam anlamıyla (bakanlığın hayal ettiği gibi) donanımlı değil. Toplu taşımacılığın yetersiz ve kamu eliyle olmadığı ülkemizde, özel araçlarımız olmadan ulaşım gereksinimini sağlamak mümkün değil. Bunun yanında araç ve akaryakıt fiyatlarının da döviz üstünden olduğunu düşünürsek ulaşım sorununun tahmin edildiğinden de ciddi bir sorun olduğunu kabul etmeliyiz. Diğer taraftan ülkemizde devlet üniversitesinin bulunmaması bizi özel üniversitelere mecbur bırakmakta, kamusal eğitimin yokluğunu hissetmeye oldukça geç bir yaşta başlasak da sorun doğduğumuz andan itibaren başlıyor. Çünkü, devletin kreş açmadığı, Kıbrıs’ın kuzeyinde dünyaya gelmiş olan her çocuğun 4 yaşından itibaren kamusal eğitim alma hakkına (ailelerden okullara yapılan “bağışlar” olmasa hali nicedir tartışılır) sahip olduğu bir ülkemiz var. Hepsi bir tarafa bakanlığın tanımladığı asgari ücret başlığı altındaki yeterli beslenme, kültür, dinlenme ve eğlence gibi diğer temel gereksinimlerimiz bizim için ziyadesiyle lüks kalıyor.

Ama bu ülkenin gençleri olarak saydığımız tüm olumsuzlukları göz önüne aldığımızda bu şartların bizi göçe zorlamasına rağmen devletin bize vadettiği bu geleceği kabul etmeyeceğiz, kendi geleceğimizi var etmek için mücadele etmeye devam edeceğiz. Burdayık, hiçbir yere gitmeyceyik!

                                    Hasan Çağın Tezbaşar

                              Baraka Kültür Merkezi Aktivisti