Avrupa’da Olmaz Böyle Şeyler (!) – Şenel Kim

Her geçen gün kadına şiddet ve kadın cinayetleri artıyor ülkemizde, artıyor diye herkes endişeli ama ne kadar da az insan kadını koruyan yasalar ve sığınma evleri talep ediyor. Çok az insan “devlet bizi korumuyor” diyor. Ama bir çok insan hep “ötekileri” suçluyor, özellikle göçmen Türkiyelileri suçlamak en kolay olanı. Hep bir Türkiyelilere suç atma, ve hep Avrupa’yı gayırma…

Herkes duymuştur “Avrupa’da olmaz öyle şeyler…” lafını sağdan soldan. Hep söylerler zaten “hele bir Avrupa Birliği’ne girelim biter bu sorunlar”, Avrupa Birliği dedikleri ne ki? İçine girer girmez zihniyetin, kültürün, kadına bakışın değiştiği yüce bir örgüt mü? Sanki Avrupa’da yaşayanlar bir üst insanmış muamelesi yapılır sürekli, kendimizi ve ötekileştirdiklerimizi ezer, Avrupa ve Avrupalılara da hep özenirik.

Ama acı gerçek: Avrupa’da da kadına şiddet, taciz ve tecavüz var! Sandığımız gibi kadın ve erkek eşit değil oralarda. Kadın erkek eşitliği konusunda çok ilerlemiş ülkeler elbette vardır – Finlandiya, Norveç gibi – bu ülkelerde taciz, şiddet ve cinayet oranları daha düşüktür fakat farklı düzeylerde ayrımlar devam etmektedir. Erkeklerden daha düşük ücrete çalıştırılma, mesleklerin “kadın işi, erkek işi” olarak kültürlerinde ayrılması gibi küçük görünen ama aslında çok büyük sorunlar doğuran sıkıntılar bunlar. Peki Skandinav ülkelerine oranla toplumsal cinsiyet eşitliğinde geri kalan güney Avrupa ülkelerinde durum böyle mi? Avrupa’nın her ülkesinde koşulların aynı olmadığını ne zaman idrak edip bu ütopik Avrupa düşünün yalan olduğunu anlarık acaba?

Avrupa’da geçirdiğim son 4-5 ayımda bunu daha da iyi anladım, sözlü ve fiziksel tacizleri hem yaşadım hem şahit oldum. Bir gece barda yalnız başına oturan kadının üstüne yürüyen bir adam gördüm, adam ısrarcıydı ama tanıdığı olduğunu düşünüp ilk etapta karışmama kararı aldım. Fakat daha sonra  ikisinin de kör kütük sarhoş olduğunu ve adamın açık açık kadını taciz ettiğini anladığım zaman arkadaşlarıma gösterip müdahale edelim dedim, biz bir kaç kişi adamı kadına ulaşamasın diye kollarından tutup çekerken bir diğer arkadaşım kadını dışarı çıkardı. Bu sırada mekandaki hiç bir güvenlik içeri girip adamı dışarıya çıkarma girişiminde bulunmadı. Çünkü ikisi de ‘sarhoştu’, öyleyse her şey olabilirdi. Bizim dışımızdaki kimse bu olayla ilgilenmedi, ‘biz olmasak neler olurdu?’ acaba diye de düşünmeden edemedim. Kadını evine sağ salim ulaştırdıktan sonra konuştuk, sarhoş olunca “tacizci” olabilecek bir insan ayıkken de olamaz mı?

Kimin kafasının içinde nelerin döndüğünü bilemiyoruz. Avrupa’nın bir çok ülkesinin bizden farkı koruyucu yasaları olmasıdır. Fakat bizde, kırk yıllık kocası bir gece aniden çıldırıp karısını dövmeye başlıyor, kadın hiçbir şey yapamıyor, polisimiz işlevsiz. Avrupa’da da olur böyle şeyler, dünyanın her yerinde kadına şiddet, taciz ve kadın-erkek ayrımı vardır. Önemli olan bunun olabildiğince önüne geçebilmektir. Bu yüzden kadınları örgütlenmeye, haklarını aramaya ve aktifleşmeye çağırarak, kadını evde, işte ve sokakta koruyacak yasalar ve kurumlar talep ediyoruz. Hayali kurumlar, icraate dökülmeyen sözler kadına yardım etmez. Bunun için atılan ilk büyük adım olan Kadın Sığınma evleri projesi hükümet tarafından gereksiz görülüp reddedilmiştir. O zaman bu devlet kadını sevmiyor, vatandaştan saymıyor.

Kadın sığınma evlerinin gerekliliği tekrardan vurgulanmalı ve kurulana kadar da baskı yapılmaya devam edilmelidir. Kadınlar sokaklarda haklarını aramaya devam edecektir. Kadın özgürleşmeden toplum özgürleşemez!

 

Şenel Kim

Bağımsızlık Yolu Üyesi