Bir Mandıra Hikayesi: Çiftlikbank – Fatih Bayraktar

Mandıra kelimesi bir dönem Kıbrıslı Türk halkını dünyadan soyutlayan UBP-Denktaş despotizmini yermek için kullanılırdı…

2003’te mandıranın güneye bakan kapıları gındırıldığında ve en başta Denktaş hanedanlığının üyeleri KC pasaportlarına koştuğunda böyle bir kavramı kullanmanın pek bir anlamı kalmamıştı…

Çünkü mandıranın kapıları halklardan önce sermayeye sonuna kadar açılmıştı…

Başlığa neden bu demode sözcüğü koydum diye sorarsanız, hikayenin kahramanı Çiftlikbank’a oldukça uygun olduğunu düşündüğümdendir…

Bugünün mandırası insanların kapatıldığı bir yer değildir…

Kerhane ve kumarhanelerde konuşlanmış mafyanın, onun döndürdüğü kirli paranın, bir de kolay yoldan para kazanma uğruna her türlü gaddarlığı ve de saçmalığı yapabilecek insanların doluştuğu başka birşeye dönüşmüştür mandıra…

Anlatacağım hikaye de bu insanlara dairdir…

Hatırlayabilenler hatırlayacaktır;

90’lı yıllarda ortaya çıkan bir furya vardı, adına Saadet Zinciri denilen…

Ortada alınıp satılacak hiçbir ürün yokken piramit şeklindeki zincire en alttan giriyor (tabii ki bunun için üyelik parası ödüyor) ve başkalarını zincire kattığınızda üyelik paralarının biriktiği havuzdan payınıza düşeni alıyordunuz…

İşin ilginci hiçbir zaman ikinci aşamadan öteye gidemiyor ve de piramitin en üstündekilerini hiç mi hiç bilemiyordunuz…

Aklı biraz çalışan her insanın en baştan dolandırıcılık olarak algılayacağı böyle bir sisteme o yıllarda yüzbinlerce kişi girmiş, zincir dağılınca da ‘mağdur’ (!) olmuştu…

Ama zaman Turgut Özal’ın Türkiye’ye getirdiği neo-liberalizmin zamanıydı ve makbul olan ‘en çok parayı kazanmış’ olmaktı…

Üstelik zincire girenlerin çoğu 1980 faşist darbesinin bellettiği ‘politikaya karışma kendi işine bak!’ öğretisiyle büyüyen ve bunu hayatlarında harfiyen uygulayan kişilerdi…

Bu zamanlardan bir süre sonra yine aynı Özal’ın ‘Biz size bakarız’ deyip üretimden koparttığı Kıbrıslı Türkler Kıbrıs’ın kuzeyinde mantar gibi türeyen ve yatırılan paraya inanılmaz yüksek faizler veren off-shore bankalara paralarını kaptırmışlar, bankaların batmasıyla ‘mudi’ (!) olmuşlardı…

Sorunu oluşturan sistem aynı, bireylerin motivasayonu yine aynıydı…

Sonra yaşam sanallığa evrildi, internet zamanları başladı…

Haliyle saadet zincirleri, off-shore bankalar da zamana ayak uydurdu, şimdiki adıyla ponzi oyunu oldu…

Ponzi oyunu ne midir?

Basitçe anlatacak olursak yatırımcıların oyuna girmek için ödedikleri kendi paralarından geri dönenle ve diğer oyunculardan gelen paraların biriktiği havuzdan gelenlerle kazanç elde ettikleri bir oyun…

Çok derin bir bilgiye gerek yok; Vikipedia’ya yazdığınızda karşınıza ilk çıkan kelime dolandırıcılık…

Ama heyhat!

Sistem aynı sistem, motivasyon aynı motivasyon oldukça akıl tutulmaları yaşanacak demek…

Hikayemizin öznesi Çiftlikbank tam da böyle bir oyundur…

Aynı zamanda yüzüne baktığınızda bile dolandırıcı olduğunu bir çırpıda anlayabileceğiniz Mehmet Aydın adlı kişinin CEOsu (!) olduğu sanal bir şirkettir…

Hatta bir dönem bu şirket neredeyse beş dakika süren göz boyayıcı reklamlarla Ortadoğu ve Balkanların en büyük mandırasını (!) inşa etmekte olduğunu duyurmuştur…

Ve oyun-şirket mandıramız kktc menşelidir…

Neyse konumuza dönelim…

Çiftlikbank’ın mantığı basittir; sanal çiftlik hayvanları alıp sattığınız, başkalarını da oyuna kattığınızda size daha çok kazanacağınız vaadi verilen Saadet Zinciri’nin bugünkü kopyasıdır…

Tek bir farkla; Saadet Zinciri’ne cüzi miktarlarla bile üye olunabiliyorken Çiftlikbank’a üye olmak için 200000 (iki yüz bin) liranızın olması gerekmektedir…

Vaadeddilen ise ayda 50000 (elli bin) lira faizdir…

Piramit ise oyundaki ismi afilli seviyelerle tanımlanmıştır; Diriliş, Yükseliş, Ares, Kerberos ve Andronova…

Ne ilginçtir ki tıpkı Saadet Zinciri’nde olduğu gibi Ares’e yükselen hiç olmamıştır ve de Andronova’da kimlerin olduğu hiç bilinmemektedir…

Hikayemizi bağlayalım…

Çok kısa sürede onbinlerce üyeye ulaşan oyun şirketi geçen gün ‘papara’ (!) dediği havuzdan ödemeleri durdurmuştur…

Şimdi üyeler ne olacağını beklemektedir ki aslında ne olacağı ilk günden bellidir…

Çiftlikbank tek değildir…

İnternet buna benzer yüzlerce sanal şirketle doludur…

Ne demiştik?

Sistem aynı sistem, motivasyon aynı motivasyon oldukça akıl tutulmaları yaşanacak demektir…

Bu şirketlerden yakın coğrafyamızı hedef alanların çoğu ise mandıramızdan çıkmaktadır…

Ne demiştik?

Kerhane ve kumarhanelerde konuşlanmış mafyanın, onun döndürdüğü kirli paranın, bir de kolay yoldan para kazanma uğruna her türlü gaddarlığı ve de saçmalığı yapabilecek insanların doluştuğu başka birşeye dönüşen mandıra…

Devrim bunların hepsini süpürecek kolaycılığına kaçmadan sözümüzü söyleyelim;

İlmek ilmek ördüğümüz bir başka kültür var…

Paranın değil emeğin yüceltildiği bir kültür…

Herkesin görünür ve hesap verebilir olduğu bir kültür…

Politikaya karışmayan değil herşeyi politik olarak algılayan bir kültür…

Mandıranın neye dönüştüğünü gören ve bu sistemin yarattığı her sorunla her alanda ve her araçla mücadele eden bir kültür…

Kokuşmuşluk ve yozlaşmışlık biz bu başka kültürü yükselttikçe çökecek…

Ama tek başına değil, örgütlenerek…

Fatih Bayraktar
Bağımsızlık Yolu Üyesi