Bizim Milliyetçiler Ne İşe Yarar? – Celal Özkızan

 Yıllardır süren bir tartışma var, her defasında daha da çok şaşırarak ucundan takip ettiğim…

“Denktaş’a anıt mezar yapılması” tartışması…

Anıt yapılmalı, yapılacaktı, anıtı artık yapalım, anıt çok mühim, anıt için bütçe nerden bulunacak, anıtı bir şekilde halletmemiz lazım, bu anıt çok önemli diye yüzlerce haber dönüp dolaştı ortalıkta bugüne kadar, halâ daha sürüyor…

Denktaş’ın öldüğü 2012 tarihinden beri, yani 4 senedir, bu anıt mezar konuşuluyor…

Hatta daha 2012 yılında, Denktaş’ın ölümünden çok kısa bir süre sonra “Rauf Denktaş için Anıt Mezar ve Müze Yarışması”nın duyurusu bile yapıldı, birinci de belirlendi…

Ancak bütçe bulunamadığı için ortada halâ bir anıt mezar yok, anıtı geçtim, inşaatının temeli bile yok…

Bu sürecin son halkası ise, 2 gün önce Serdar Denktaş’ın yaptığı açıklamayla eklendi…

Serdar Denktaş diyor ki “bu işi artık bitirmek gerekir çünkü yeterince uzadı”…

Haberi okurken gülümseyerek “ciddi misin?” diye düşündüm…

Sonra aklıma, başlıktaki soru geldi…

“Bizim milliyetçiler ne işe yarar” diye…

***

1974’ten beridir milliyetçilerin yaptığı tek şey; elde ne varsa satmak, hiçbir kurumu doğru düzgün idare edememek ve –bazen bilinçli, bazen beceriksizlikten- kurumların batmasına yol açmak, el açıp Türkiye’ye şükran çekmek, inşasında en ufak bir katkılarının olmadığı onca güzelim sanayi ve turizm tesisini tasfiye etmek, “bir çakıl taşını dahi vermeyiz” dedikleri yerlere tek bir çakıl taşı dahi katkı yapmayı becerememek, makam savaşlarından ve ihalelerden başka hiçbir şey düşünmemek…

Ve vardıkları nokta !

“Liderimiz” dedikleri kişi için bile bir anıt mezar yapmayı becerememek…

Oysaki her şey ellerindeydi…

Zenginlik onlarda, makam onlarda, idare onlarda, köşebaşlarını tutmuşlar hep…

Ancak tek bir anıt mezarı bile yapmayı beceremiyorlar…

Bir de çıkıp diyor ki Serdar Denktaş yüzü kızarmadan, “Türkiye’den bu konuda gelen talepler var hemen yapalım” diye…

Bir “yavru” düşünün ki, 40 yıldır övündüğü tek şey, “anasının” parasını ne de güzel alabildiğini ve buna çok “şükrettiğini” anlatmak olsun…

Bir “yavru” düşünün ki, hiçbir şeye katkı koymasın, hiçbir şey üretmesin, bir anıt mezarı bile kendi başına dikmeyi beceremesin; sonra da “ama bakın annemiz hep bizim yardımımıza koşuyor, biz milliyetçiler de annemizi çok seviyoruz o yüzden oylar bize” diye karşınıza çıksın…

Yani yıllar boyunca tek yaptığı şey asalaklık olmuş, topluma önerdiği tek şey “biz çok asalağız, bizi seçin” demek olmuş bir güruhtan bahsediyoruz…

Böyle yavru, gerçekten evlat olsa sevilmez…

***

Oysaki çok zor değildi…

Bütün zenginliği, bütün makamları, bütün köşebaşlarını tutmuş ve bağrını şükranla “anasına” doğru açıp ordan gelen desteği de arkasına almış bu milliyetçi tayfa, tüm bunlara rağmen tek bir anıt mezarı bile yapamıyor…

Bizi on yıllardır yönet(emey)en bu tayfa yüzünden, biz Kıbrıslı Türkler de halk olarak söz, yetki, karar ve iktidar hakkımız yokmuş gibi davranıyoruz, moralsizce teslim oluyoruz hemencecik her şeye, kendi gücümüze güvenmiyoruz…

Oysaki çok zor değildi…

Baraka Kültür Merkezi var mesela bu ülkede…

Bırakın zenginliği, Türkiye’nin desteğini, makamları…

Ülkedeki nerdeyse her sivil toplum örgütünün aksine, AB’den BM’den ABD’den fon bile almamış…

Sadece kendisinin ve dostlarının özgücüyle, özfinansmanıyla yüzlerce şey üretmiş…

Ülkenin kültürel hayatının içinde yayıncılıktan tutun da müzik üretimine kadar, belgesel yapımından tutun da film festivallerine, tiyatro oyunlarına kadar üretim yapmış ve bunu kendi küçük bütçesi ve sınırlı sayıda aktivistinin gönüllü çabası ile yapmış bir dernek…

Harmancı var mesela bu ülkede…

Ülkenin ekonomik anlamda en sıkıntılı belediyelerinden biri olan LTB’de, sadece rutin işlerle yetinmeyerek, eldeki sınırlı imkanlarla hepimizi cesaretlendiren işler yapıyor seçildiğinden beri…

Yoksulluk nedeniyle yemek ihtiyacını dahi karşılayamayan insanlar için kurulan Paylaşım Mutfağı, engelsiz bireylerle ilgili yapılan hem farkındalık hem idari hem de mekansal anlamda yapılan çok olumlu düzenlemeler, büyük sermayeyi asla kollamaksızın halkın sağlığı için yapılan gıda denetimleri, neredeyse yapımına sıfırdan girişilen ve güzel hale getirilen parklar, Lefkoşa Belediye Orkestrası’nın iyice güçlenmesine katkıda bulunması ve daha saymadığım nicesi…

***

Bir yanda, yıllardır memleketin bütün köşebaşlarını tutmalarına rağmen, “liderimiz” dedikleri insan için kendi başlarına bir anıt mezar yapmayı bile beceremeyen ve asalak gibi Türkiye’den para dilenip bunun sonrasında da şükretmeyi bir marifet bilen milliyetçiler…

Diğer tarafta, çok kısıtlı imkanlarla ve karşılarında pek çok engel olmasına rağmen, üretmekten, çalışmaktan, kendi öz gücüyle bir şeyler yapmaktan, topluma umut olmaktan, topluma karşı sorumluluk hissetmekten bir an bile geri durmayanlar…

Bu milliyetçiler, ne işe yarar ?

Celal Özkızan

Bağımsızlık Yolu