Gericilik, Kadın Cinayetleri ve Politika – Ali Şahin

Türkiye’de gerçekleşen referandum sonrası daha da yoğun bir şekilde tartışılan dinsel gericilik tehlikesi, ister istemez Kıbrıs’ın kuzeyinde de farklı şekillerde konuşulmaya başlandı.
Konunun Kıbrıslı Türklerce daha yoğun bir şekilde konuşulması, başkanlık sistemine geçiş ile beraber Türkiye Cumhuriyeti’nin son başbakanı olacak olan Binali Yıldırım’ın; “Türkiye’de ne varsa kuzey Kıbrıs’ta da olacak” sözleriyle izah edilebilir.
Ankara’nın Kıbrıs’ın kuzeyine yönelik yıllardır varolan ve artarak devam eden dayatma ve müdahale politikası, ekonomiden kültüre, siyasetten demografik yapıya ve kolluk güçlerinin yönetimine kadar yaşamın her alanında sürerken Türkiye’nin siyasal yaşamındaki değişiklikler mecburen buraya da yansıyor.
İşte tam da rejim değişikliği üstüne tartışmaların ardından bu hafta Kıbrıs’ta art arda iki kadın cinayeti yaşandı.
Mağusa ve Lefkoşa’da yaşanan cinayetler AKP’nin gerek Türkiye’de uyguladığı gerekse de bize dayattığı politikalardan bağımsız düşünülmemelidir.
2002’den beri süren AKP iktidarında kadın cinayetlerinde yaşanan % 1400 artış siyasal süreçten, bir diğer deyişle Türkiye toplumunda gittikçe yayılan dinsel gericilikten ayrı değerlendirilmemelidir.
Ülkemizde son bir hafta yaşanan iki kadın cinayeti de yükselen gericiliğin Kıbrıs’ta da yaygınlaştığının açık örnekleridir.
Kıbrıs’ın kuzeyi, gerek Türkiye’deki gerici yapıların adaya uzanması gerekse de ideolojik ve siyasal ablukayla Kıbrıslı Türklerin muhafazakarlaştırılması yoluyla gericiliğin yükseldiği bir coğrafya haline gelmektedir.
Gericilik sokaktaki sarıklı, sakallı adamların ve tesettürlü kadınların sayısındaki artış ile açıklanabilecek basit bir şekilsel değişiklikten ibaret değildir.
Toplumdaki şekilsel kalıpların ötesinde sosyo-kültürel derinliğe sahip bir siyaset biçimi olan dinsel gericilik, tüm yaşamı tanrı inancı etrafında şekillendirmeye çalışır.
Kadın-erkek ilişkisi, hukuk, siyaset, eğitim, bilim, sanat, eğlence gibi insanlığın yaşamsal eylemleri tümüyle dinsel buyrukların emri altına alınmak istenir.
Bu, hem zor yoluyla hem de iknaya dayalı bir hegemonya mücadelesiyle yapılır.
Özellikle içinde yaşadığımız Orta Doğu coğrafyası bu şekilde yükselmiş gerici siyasetlerin örnekleriyle doludur.
Toplumun muhafazakarlaşması ve gericileştirilmesi karşısında ilerici ve devrimci kesimlerin yapması gereken şey ise karşı hegemonya oluşturacak bir siyasal güç yaratmaktır.
Bu da herşey önce dinsel gericiliğin “inanç özgürlüğü” maskesi takmış bir siyaset biçimi olduğu kabulüyle hareket etmeye bağlıdır.
Sığınma evi değil de durmadan camii yapan, diğer okullara bütçe ayırmayıp ilahiyat koleji açan, din temelli eğitim kitaplarını müfredata alan, türlü gerici vakıflara arsa ve muafiyetler gibi imkanlar sağlayan, köylerde dini kurs ve geceler düzenleyen, ataerkil yapıyı sürekli bir şekilde büyüten siyaset dinsel gericilikten başkası değildir.
Çalışma Bakanı Ersan Saner’in yaşanan kadın cinayetlerinin ardından “bu olaylar üstünden siyaset yapılmamalıdır” ifadesi tam da toplumun muhafazakar ve gericileştirilmesinin politik yönününü gizlemek istemesiyle alakalıdır.
Çünkü Kıbrıs’ın kuzeyinde yükselen gericiliğin işbirlikçi partilerle olan ilişkisinin Bakan Saner de farkındadır.
Evet, dini inançlar engellenmemeli fakat inanç denip mutlak bir kayıtsızlıkla da seyredilmemelidir.
Gericiliğin hangi toplumsal koşullar üstünden yükseldiğini tespit ederek bu koşulların değiştirilmesi için mücadele etmek ve gericiliğe karşı kesintisiz bir ideolojik çalışma sürdürmek devrimci bir laiklik anlayışının pratik örnekleridir.
Türkiye’de AKP’nin sahip olduğu hegemonyada, “dini inançtır kimse karışmamalıdır” anlayışıyla siyasal İslam’a çok uzun bir süre fikirsel destek sunan sol liberal çevrelerin payı büyüktür.
Yaratılan akıl tutulması 2013 yılındaki Gezi direnişiyle yıkılabildi ve gericiliğin maskesi yarattığı karanlıkla düşebildi.
Bugünün siyasal görevleri de gerici karanlığının sebep olduğu her acı deneyimde kendini göstermektedir.
Sol hareketin önümüzdeki süreçteki başarısı, dinsel gericiliğe karşı programına devrimci bir laiklik anlayışını koymasına bağlı olacaktır.

Ali Şahin
Bağımsızlık Yolu Örgütlenme Sekreteri