Kıbrıslı Türklere Saldırılara Güneyden Tepki: “Milliyetçiliğe bu kadar yatırımın sonucunda, ırkçı şiddet şaşırtıcı değil”

Kıbrıs’ın güneyinde faaliyet gösteren Syspirosi Atakton örgütü yayınladığı açıklama ile Kıbrıslı Türklere yönelik saldırılara tepki gösterdi.

 

Trodos’daki yangını söndürme çabalarına bazı Kıbrıslı Türk gönüllülerin de katılmalarının hemen ardından saldırılar için düğmeye basıldığına dikkat çekilen açıklamada, “ELAM’ın parlamentoya girmesi, bugüne kadar saklanan tüm o ırkçı ve faşistleri cesaretlendirmiş ve sadece Kıbrıslı Türklere değil, dar ve karanlık dünyalarına sığdıramadıkları diğer “ötekilere” karşı da bir şiddet unsuru halini almışlardır” denildi.
“Hükümetin ve diğer siyasi liderlerin bu tarz saldırıları kınaması, ya da İkinci Dünya Savaşı’nda faşizmin yenilmesini kutlamak yeterli değildir” ifadelerine yer verilen açıklamada, “faşizme karşı verilecek en güzel cevabımız, kuzeyde siyasi, kültürel ve toplumsal özgürlükleri için sokaklara dökülen yoldaşlarımızın mücadelesini desteklemektir. Patriarka, milliyetçilik ve militarizme karşı mücadelemizi yoğunlaştıracağız.” denildi.

 

Syspirosi Atakton örgütünün yaptığı açıklama şöyle:

 

Geçtiğimiz bir yıl içinde, Kıbrıs’ın güneyinde Kıbrıslı Türkler’e karşı ciddi saldırılara, vandalizme ve Denya Camii’nin kundaklanmasına şahit olduk. Yaşanan son olay aslında, Kıbrıs’ın güneyinde alevlenen yıkıcı yangını söndürme çabalarına bazı Kıbrıslı Türk gönüllülerin de katılmalarının hemen ardından gerçekleşmiştir. Milliyetçiliğe ve hoşgörüsüzlüğe bu kadar çok yatırım yapmış bir devlette, “ezeli düşman” mitini yerle bir eden böylesi bir dayanışma örneğinin sergilenmesinin hemen ardından, nefret suçu ve ırkçı şiddet hareketlerinin sergilenmesi ironik fakat pek de şaşırtıcı olmayan bir durumdur.

 

Bununla beraber, 2003 yılında barikatların açılmasından beri bu tarz olaylar, kalıcı bir bölünmüşlüğün hayalini kuranların tüm beklentilerine rağmen bu kadar sık yaşanmamaktaydı. Buna rağmen, hem Kıbrıs sorununun çözümü için anlaşmaya varılamayarak sürecin uzaması hem de Kıbrıs’ın güneyinde son yapılan seçimlerde nüfusun kayda değer bir kısmının, seçimini sağ ve aşırı sağ partilerden yana kullanmasından dolayı, bu tarz şiddet olaylarının artması bekleniyor. Buna ek olarak, hem siyasi erk hem de toplum bu tarz şöven unsurlara tolerans gösteriyor. ELAM’ın parlamentoya girmesi, bugüne kadar saklanan tüm o ırkçı ve faşistleri cesaretlendirmiş ve sadece Kıbrıslı Türklere değil, dar ve karanlık dünyalarına sığdıramadıkları diğer “ötekilere” karşı da bir şiddet unsuru halini almışlardır.
 

Hükümetin ve diğer siyasi liderlerin bu tarz saldırıları kınaması, darbenin yıldönümünde etkinlikler yapılması ya da İkinci Dünya Savaşı’nda faşizmin yenilmesini kutlamak yeterli değildir. Bizim için antifaşist mücadele basitçe demokratik değerlere çağrı yapmaktan ibaret değildir. “Aşırı uçların” dengelenmesi, neoliberal demokrasinin zaferi, ya da yanıbaşındaki şiddeti durdurmak için müdahil olmadan sadece izleyen bir toplumun yumuşak başlılığı da değildir. Bizim için antifaşist mücadele, işyerinde, okulda, mahallemizde, neonazi terörüne karşı her gün çabalamaktır.

 

Her ne kadar bunu da gerekli oldukça yapsak da, kendimizi nefret ve yıkıma hizmet edenlerin başlattığı “yangınları” söndürmekle sınırlandırmıyoruz. Bu gibi zorluklara cevabımız acıma ve tolerans olamaz ve olmayacaktır. Bu faşistlerin düşünce ve eylemlerinin meşrulaştırılması ve “canavarın yüzüne” alışkanlık geliştirmeyi getirir. Bizim bu gibi zorluklara cevabımız, kuzeyde siyasi, kültürel ve toplumsal özgürlükleri için sokaklara dökülen yoldaşlarımızın mücadelesini desteklemektir. Patriarka, milliyetçilik ve militarizme karşı mücadelemizi yoğunlaştıracağız; her iki taraftaki ırkçı ve faşistleri izole etmek için; dayanışma ve dostluğa dayalı yeni bir toplumun hüküm sürdüğü birleşik bir ülkede yaşamak için.
Syspirosi Atakton

 

Çeviri: Bağımsızlık Yolu