Önyargı Dediğimiz Şey Nedir? – Mehmetali Özdenya

Önyargı, kabaca tabiri ile kişinin, etrafındaki olay, şahıs, canlı ve objelere karşı onlar hakkında yeterli bilgisi olmadan pozitif veya negatif şekilde taraf tutmasıdır.

Önyargılarımız yüzünden insanları daha tanımadan onlar hakkında yargılar kurmaya, sadece dış görünüşlerine bakarak nasıl biri oldukları hakkında fikirler üretmeye başlarız. Bu durum insanın psikolojik olarak kendini savunma mekanizmasıdır. Kabaca bir örnek vermek gerekirse, küçük yaşta olduğunuzu ve mahalledeki sokak köpeğini sevmeye çalışırken köpeğin size saldırıp sizi ısırdığını düşünün. O günden itibaren karşılaştığınız her köpeğe size saldırma ihtimali olduğunu ve bu olasılığa karşı temkinli olmanız gerektiğini bilerek yaklaşırsınız.

Bir işe başvuruyorsunuz. İşe aşırı derecede uygunsunuz. Mülakata çağrılıyorsunuz. Mülakat mükemmel geçiyor, mülakatın sonlarına doğru patron kolunuzdaki dövmeyi fark ediyor ve hayallerinizin işi bir anda ellerinizden kayıp gidiyor. Bu bahsettiğim olay sizlere uzak bir ihtimal gibi gelebilir; fakat günümüzde sırf vücudunun görünen bir bölgesinde dövmesi olduğu için işinden olan binlerce insan var. Giderek artan dövmeli nüfus için bu durumun bir tehdit oluşturmamasını sağlamak adına, internette, sosyal medyada birçok imza kampanyası başlatılmıştır.

2012 yılında yapılan bir araştırmaya göre ABD’deki siyahi nüfusun (ki tüm nüfusun %14.2’sini oluşturmaktadırlar) 4’te 1’lik bir bölümü sosyal hayatlarında ten renkleri yüzünden haksızlığa ve toplum tarafından lince uğradıklarını belirtmiştir.Bunun hemen hemen aynisini kktc’deki TC vatandaşları yaşamaktadır. Medyadan takip ettiğimiz veya medya sayesinde haberdar olduğumuz trajik olaylarda “Vay gene bu Türkiyeliler” diyerek daha haberin detaylarını bilmeden bir suçu bir Kıbrıslının değil de Türkiyelinin işlemiş olabileceği kanısına varıyoruz. Evde bıçaklanıp saatlerce ölümü bekleyen bir çocuğun annesinin Kıbrıslı olduğunu öğrendiğimizde, kesin hastadır, kesin bir sorunu vardır diyebiliyorken ayni çocuğun annesinin Türkiyeli olduğunu öğrendiğimizde, Türkiyeli sonuçta yapar gibi yanlış kanılara varıyoruz. Bir erkek karısını öldürmüşse “Türkiyeliyse hepsi aynıdır, barbar bir toplum ne bekliyorduk ki” derken, ayni şahsın Kıbrıslı olduğunu bildiğimizde adına “RALLY”ler bile düzenlendiğini ve hiçbir karalamaya maruz kalmadığını gözlemleyebiliyoruz. Bu kadar ırkçı bir düşünce yapısında olan toplumumuzun aydınlaşması gerektiğini düşünüyorum.

Şöyle bir doğruluk payı da yok değil, kktc hapishanesindeki suçluların %87’lik kısmı TC vatandaşıdır; ama suça kimlik açısından değil koşullar açısından bakıldığında kabahatin aslında bu şahıslarda değil, devlette olduğunu görmekteyiz. Ülkemize kimlikle giriş çıkışın olmasından ve her önüne gelene çalışma izni dağıtılmasından, bu adaya çalışmak için gelen insanların en kötü koşullarda hayatlarını idame ettirmek zorunda bırakılmalarına kadar mevzu devlettin denetimsizlik ve yetersizliğidir.

Yazımı Albert Einstein’ın bir sözüyle sonlandırmak istiyorum:“Önyargıları kırmak, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur.” Önyargıların yıkıldığı, iyiliğin, güzelliğin egemen olduğu yarınlara…

Mehmetali Özdenya

Bağımsızlık Yolu Üyesi