Tohumdan Yaşama – Şifa Alçıcıoğlu

Yazdan kalma son günlerin de bitimiyle yeşil bir örtüye hasret kurak toprakların inceden inceye sızısını daha da hissederiz ve beklemeye koyuluruz kışı. Tohumun, topraktan başkaldırışını en çok bu mevsimde severiz. Ben de bu vesileyle “Hade” dedim neneme, “mevsimi geldi artık, ne ekeyim bahçaya?” dur bekle işareti yaparak her zamanki çabuk hareketleriyle mutfağa doğru yola koyuldu. Geldiğinde kimisi naylonlarda, kimisi çaputların içinde, kimisi eski tekeş bir çorabın içinde tohumları serdi önüme. Golyandrodan ıspanağa, darıdan turpa, zambak soğanlarından mis çiçeğine kadar bir sürü hayat… üstüne kelebeklerin konacağı, salatada bahçemden diye böbürleneceğim küçük yuvarlak şekilleri büyük bir heyecanla kabul ettim. Eve gelir gelmez çocuksu bir coşkuyla yaptık cızıyı (çizi) ve toprağa saldık tohumları ardı sıra. Bir yandan da ekin eken çiftçinin; büyük bir sabırla ve sancıyla toprağı yararak filizlenen maksılları, bizimki gibi çocukça bir şımarıklıkla değil gerçekten ve kaygıyla nasıl beklediğini düşündüm. … Geçmişte ülkemizde önemli bir geçim kaynağı sayılan; pamukla, tütünle, haşhaşla ekmeğini tarladan çıkaran köylüleri düşündüm.
***
Adamızda Lüzinyan döneminden beri ekilen pamuk, köylerde yaygın olarak yetiştirilmekteydi. Sürülen tarlaya ekilen pamuğun gönen tutmasıyla çekilen çizilere (sulandıktan sonra tarlaya ekilecek şekli vermek) ikişer ikişer tohumların sokulmasıyla başlardı pamuğun hikayesi. Büyüyüp olgunlaşan pamuklar dallarıyla eve götürülüp ayıklanırdı (bazı bölgelerde üzerinden de toplanma şeklinde yapılmaktaydı). Pamuk ham olarak satılabildiği gibi pamuktan iplik de yapılmaktaydı. Mağusa’da yerli pamuktan iplik üreten bir fabrika bile vardı. Köylerde ise, ahretti (ağrahti) denen aletle iplik yapılırdı. Topaca benzeyen bu aletle koyun yününden de iplik yapılır, yapılan iplikle peşkir, çarşaf gibi çeşitli kumaşlar dokunurdu. Dokuma tezgahı hemen her evde yer alırdı. Evin ihtiyacı, çeyizler kadınların ellerinde yeniden hayat bulurdu.
Pamuk ve dokunan eşyalar ise özellikle Lefkoşa’da kurulan Cuma pazarında satılmaktaydı. Lefkoşa’da kurulan pazar yeri, 1800’lü yılların sonundan 1960’lara değin birçok eve gelir kapısı olmuştu. Neler neler yoktu ki bu pazarda, canlı hayvan satıcılarından süpürge satıcılarına, sepetçilerden zembilcilere, meyve-sebze satıcılarına değin her üretim buralarda satışa sunulurdu. Pazar deyince, nenemin eşeğin üstünde bulunan köfüne bindirilerek şeher yolunda bir güzel şekerleme yaptığını anlattığı bir anısı canlanır gözümün önünde. Rüyası ise bubasının alışveriş yaptıktan sonra onu uyandırmasıyla en tatlı şekilde son bulur; bir parça ekmek ve tahın helvasıyla…
***
Üretimden kopartılıp suni bir refah yaratılarak memurlaştırılan, tembel olmakla yargılanan bir ülkenin çocukları olarak, tek yolun kendi üretim mekanizmalarımız olduğunu görmek için belki de hala geç kalmış değiliz. Çok da uzak olmayan bir tarihe değin birçok fabrikada üretim yapılıyordu. Bir zamanlar gemilerle Suriye’ye harup götürülen, Avrupa’ya nar, portakal, patates, zeytin, tütün ihraç eden, pazarlarda üretimlerini satarak bugünlere gelmiş bir neslin çocuklarıyız. KTHY, Sanayii Holding gibi kurumlarımızın batırılması, üretime en büyük darbeyi vursa da geçmişimizden çıkaracak çok ders var. Yolumuz, bir zamanlar eşeklerle, develerle günlerce, saatlerce tepilen yol gibi taşlı ve uzun olsa da varılacaktır.

Şifa Alçıcıoğlu
Baraka Aktivisti

Image may contain: one or more people and outdoor