1 MAYIS’IN SU YÜZÜNE ÇIKARTTIKLARI (1) – ABDULLAH ÖZDOĞAN

 

 Halkların doğrudan etkileşimi ve bundan işkillenenler.

Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Elenler 1 Mayıs dayanışması için, 1958 yılından bu yana ilk defa ayni alanda buluşma imkânı yakaladılar. Bu kadar küçük bir ada üzerinde iki halkın uzaklığını düşündüğümüzde, “Organizasyon Komitesi’ne”, iki toplumun emekçilerini bir araya getirdiği için ne kadar teşekkür etsek azdır. Şüphe yok ki 1 Mayıs 2014 bütün eksikliklerine rağmen, iki halkı ortak mücadeleye çağıran önemli bir gün olarak tarih sayfalarında yerini alacaktır.

Kuzeyde, sendikalar, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütlerinin bir araya gelmesiyle çok sesli ve çok renkli bir kortej oluşturuldu. Bu yönüyle farklı görüşlerin de 1 Mayıs hasebiyle sorunlarını dile getirebilme fırsatı yakalamaları önemliydi.

Alandaki kardeşlik havası ve barışa duyulan özlem sanırım herkesi etkilemiştir. Sendika temsilcileri konuşmalarında, neo-liberal dayatma paketlere karşı ortak mücadelenin gerekliliğine dikkat çektiler. Türkiye ve Yunanistan halklarıyla dayanışma mesajları okundu.  Ankara, Troyka ve İngiliz üsleri karşıtı pankartlar ve sloganlar coşkuyla karşılandı. Kıbrıslı Elenlerin bir kısmı örgütlü bir şekilde Türkçe sloganlar attılar. Alana en son girebilenlerden olmama rağmen, gördüklerim, yaşadıklarım, kalabalık ve etkileşimin yarattığı olumlu hava, iki halkın ortak mücadelesi için umut vericiydi diyebilirim. Eminim ki, benden daha önce alana girenler, benim kaçırdığım ve bu satırlarda yazamadığım birçok olumlu olayı gözlemlemişlerdir.

Bu olumlu tablo sonrası ister istemez sözde iki halkı yakınlaştıracak, karşılıklı güven eksikliklerini giderecek ya da aradaki ekonomik dengesizliği ayarlayacak girişimler geldi aklıma.

“Güven arttırıcı önlemler” bunların başında gelir. Müzakerecilerden ve siyasilerden sıklıkla duyduğumuz, içi boşaltılmış, dışarıdan ve yukardan dayatılan, daha çok ekonomik faaliyetleri içeren önlemler. Ticaret Odalarının, iş insanlarının, garantörlerin, garantör olmayanların pazar payı hesaplarıyla ağızlarından düşürmedikleri o meşhur söylem.  Sürekli birilerinin bir şeyleri alıp verdiği sonu gelmez süreçler. Sonuçta masaya kim oturursa otursun, “güven arttırıcı önlemler” halklar arasındaki güvensizliği, umutsuzluğu ve yılgınlığı gidermek bir yana daha da pekiştirmiştir.

Doğrudan etkileşimse gençlerin piknik yapmalarının, baloların, sohbetlerin ve gezilerin ötesine bir türlü geçememiştir. Karşılığı olmayan sloganlar ve iyi niyet temennileri aşılamamıştır. Daha ciddi buluşmalar ancak üçüncü bir gücün aracı olmasıyla sağlanmıştır.

Bir de, hangi sebeple olursa olsun dışarıdan (AB, BM, T.C v.b)  finanse edilen projeleri düşünün.  Özellikle son on yılda yüzlerce proje yapıldı. Bunların içinde iki toplumlu olanları, olmayanları dahil, ortak mücadele yolunda halkların kardeşleşmesine hangisi,  ne kadar katkıda bulunmuştur? Bırakın katkıyı, aksine sol yapılar içinde, kendi öz gücünü küçümseme, fonlandıkları merkezler tarafından dayatılan politikaları tartışmasız kabul etme eğilimleri baş göstermiştir. Gerçekleştirilen projelerden bazıları  “halka hizmet” adı altında oya tahvil edilmeye çalışılmış, böylece durum normalleştirilerek halk nezdinde de meşrulaştırılmıştır.

Son olarak, mutlaka belirtilmesi gereken bir nokta da geçişler esnasında yaşanan karmaşa ve düzensizliktir. Takriben 18:00 gibi Kuğulu Park önünden hareket eden kortejin alana tümüyle dahil olması saat 20:00’den sonra mümkün olabilmiştir. Üstelik kortejin hareket yerinden sınıra olan uzaklık 15-20 dakika yürüyüş mesafesinde. Üst düzey yetkililer ve bakanlar kortejde olmalarına rağmen bu duruma müdahale edemediler. Polisin geçişlerdeki tutumu göstermiştir ki, görünürde her gün iyi niyet mesajı yayınlayanlar, özde iki halkın yakınlaşmasından endişe duyuyorlar.

İşte tüm bunlara inat, yarım asır sonra gerçekleşen birkaç saatlik buluşma, ortak mücadeleden başka seçeneği olmayan halkların kardeşleşme yolunu görünür kılmıştır. İki halkın yakınlaşması, karşılıklı güven duyması, masa başındaki çıkar hesaplarıyla ve atılacak imzalarla sağlanamaz. Egemenlerin mücadelenin öznelerini kendine bağımlı kıldığı projelerle ise varılacak sonuç bugünkünden daha ileride olamaz. 1 Mayıs, halkların kardeşleşmesinin ancak dolaysız etkileşim yoluyla olabileceğini göstermiş ve geleceğe umut olmuştur. Artık bu umudu yaşatmak ve büyütmek bizlerin ellerindedir.

 

 

Abdullah Özdoğan

 

 

 

 

 

 

1 MAYIS VE KIBRIS’IN KUZEYİNDE EMEK MÜCADELESİ – M. KELEŞZADE 

BİZE DAHA ÇOK 1 MAYIS LAZIM – ALİ ŞAHİN

1 MAYIS’TAN KARELER 

 

 

Be the first to comment

Leave a Reply