Beklemeye Alışma, Zaman Akıyor – Emel Karagözlü Cicibaba

Godot. 

O herkes için farklıdır ve aynıdır. Kimdir Godot, nedir?

Godot ilk kez 1953 yılında Paris’te sahnelenmiş ve absürt tiyatro yazarı Samuel Becket tarafından kaleme alınmış bir oyundur. Birçok kez sahnelenmiş ve hiç beğenilmemiş bu oyun bir bekleyişi anlatır. Oyun bir ağacın altında Godot isminde birini ya da bir şeyi bekleyen iki karakterin bekleyişi ile başlar, devam eder ve  Godot’un gelmeyişiyle sonlanır. 

En çok bekleyenler ve sonrası

Oyun bir çok kez sahnelenmiş ve beğenilmemiş, türlü kritiğe maruz kalmış ta ki San Francisco hapisanesinde oynanana dek… 

Mahkumlar, yani en çok bekleyenler, oyunu dakikalarca ayakta alkışlamış, tekrar tekrar oynanmasını istemişler.

Beklenen ama hiç gelmeyen bir varlık olan Godot en çok bekleyenlere en çok anlamı ifade etmiş ve o günden sonra üzerine öyküler, denemeler, kitaplar yazılmış. 

Ülkemiz ve Godot

Geçtiğimiz Çarşamba akşamı Baraka Kültür Merkezi’nde “Herkese Açık, Beklentili Bir Godot Etkinliği” gerçekleştirildi. Ülkemiz yazarlarından Mehmet Kansu’nun Godot üzerine yazdığı öyküler ve dememeler okunarak üzerine söyleşiler gerçekleştirildi. Kansu’nun denemelerinde Ahmet ve Halil’in bekleyişi ve Godot ile buluşması anlatılırken ülkemizden izler de serpiştirilmiş aralara. 

Ahmet ve Halil birbirinden farklı iki karakter. Ahmet daha pesimist, Godot’un gelmeyeceğini düşünüyor, onun gelmesini de istemiyor gibi çünkü beklemeye alışmış sanki. 

Halil ise beklemeye daha hevesli, Ahmet’e ikna olmak istemiyor ama Godot gelirse ne olacağını bilmediğinden tam anlamıyla karşı da duramıyor. Peki ya Godot kim? O ne? 

Godot belki barış, belki özgürlük, belki mutluluk… Herkes için farklı ve herkesi bekleten bir şey o. Kansu’nun da dediği gibi “Gelmemeye takmışsa, olduğu yerde gezinip duracak.” 

Ülkemiz için şüphesiz ki en ortak Godot, barıştır. Herkes barışın gelmesini istiyor ve bekliyor. Yazarın denemesinde Godot geliyor fakat kimse onu tanımıyor. “Beklemekte olduğumuz, geleceğini umut ettiğimiz, geleceğini vaat eden Godot değilsiniz siz. Biz tanırız onu.”  Beklemeye alışanlar, bekleyiş bitsin istemezler. Bekleyiş onların işi olur. Beklemekten başka bir şey bilmez olurlar. Ülkemizde birçok siyasetçi Godot’un gelmesini bekler. Tek işleri onu beklemektir. Onların Godot’u Kıbrıs Sorununun çözümüdür. İşleri ülkemizin kuzey yarısı için politika üretmek, ülkedeki refah seviyesi için uğraşmak, insanca yaşayabileceğimiz bir ülke kurmakken onlar sadece kıbrıs sorununun çözümlenişi için çabalıyorlar. 40 seneyi aşkın süredir beklediğimiz o Godot bir türlü gelmiyor. Peki yarın gelse? Yarın barış olsa, kıbrıs sorunu çözüme kavuşsa beklemek işi olmuş bu insanlar, siyasetçiler ne yapacaklar? Koca bir hiç! Çünkü bekleye bekleye beklemekten haz duyan bu insanlar bekleyiş biterse benliklerini kaybedecekler. 

İşte, bunu kendine iş edinmiş Ahmetler Halilleri bekleyişin bitmemesi için Godot’un gelmeyeceğine inandırmaya çalışıyorlar. Zaman içinde hem gelmesini umduğumuz Godot hem biz değişiriz. Zaman ve bekleyiş hikayelerin yönünü belirleyen iki temel unsur olur. Biz değişirken beklediğimiz Godot’da değişir. Dün şişirme umutlarla bizi heyecanlandırdıkları, gelmeyeceğini bildikleri halde bizi yüreklendirdikleri barışı beklerken bugün daha insanca bir yaşam, daha sağlıklı günler ve daha mutlu bir hayat için bekliyoruz her gün. Beklentimizi karşılayacak olan siyasiler kıbrıs sorunu dışında her şeye sırt çevirirken biz beklemeye devam ediyoruz. 

Godot sana gelmiyorsa, sen ona git

Zaman ve bekleyiş iki temel unsurdur dedik ama zaman da bekleyiş de çabaladığımızda da yol almaz mı? Beklediğimiz şeylere doğru, yerimizde saymaktan öte, çaba içinde ilerlersek yolda Godot ile karşılaşmayacağımız ne mümkün? Beklemeyi iş edinmişlerin karşısında Godot ile buluşmayı hedef koymuş bizler varken Godot ziyaret etmek için kimi seçer sizce? 

Emel Karagözlü Cicibaba

Baraka aktivisti