Botanik Cumhuriyetinin Kökleri – Ali Doğanbay

Kıbrıs Cumhuriyeti (KC) İdari Mahkemesi aldığı kararla 1974 sonrası doğan ve ebeveynlerinden biri Türkiye Cumhuriyeti (TC) kökenli olanların KC vatandaşlığı alma hakkına sahip olmadığına karar verdi.  Belli ki idareten de olsa benim gibi ebeveynlerinden biri TC kökenli olanları ve 1974 sonrası Kıbrıs’ta doğanları cumhurun içine almayacaklar. Bahçesine çitlerini çevirirken ya da çit üstüne cumhur kurarken bu bitkinin kökü nedir, ne kökenlidir diye soran her idareten cümle, herkes için kurulmuş bir bahçe değildir. Belli ki çit sevicileri bahçesine tek bir filizden kök veren çiçekler aramaktadırlar. Aman canım, zaten Kıbrıs meselesi dediğin bir botanik bahçesinde çit çevirme kavgası değil midir, bu güller bu bahçede bitmez, niye canım, benim bahçıvanımın budama makası öyle diyor da ondan.  Ama bir koklasan. Yok, biz burun sevmiyoruz.

******

Peki, çit örmeye fena meraklı bu her iki tarafın çitsever abileri niye kökene bu kadar tamah ederler? Mesela ormanın kalabalık çeşitliliğine ya da birbirine hiç benzemezliğine niye hayran olmazlar da her bitkinin köküne bakarlar? Niye bir kez, ömürlerinde sadece bir kez, ormanın tam ortasında durup, derin bir nefesi içlerine çekerek o kokuyu duymazlar? Neden her devrik cümle, öznesine, kökenli diye bir çit koyarken, bir de en uygun yerine kardeşlerim der? İnsan kardeşlerine çit örer mi? Köküne bakar mı? Bu kök benden diye sorar mı?

Sordular bir kere.

O zaman biz de kökümüzü anlatmalıyız.

******

Canım Cumhur abicim. Faşizm idareten değildir. Ama faşizm çoğu zaman da idare etme işidir. O yüzden işine gelene kokuyor der, işine gelmeyene kokmuyor der, işine geldiği gibi işte, koku mu hiç koklayamadım, benim burnum koku mu almıyor der, geçer. Ama hepsi, hepsi, bir bahçe isterler, bilir misin, bir bahçede yaşamak isterler. Çok güzel bahçeler hayal ederler, dizayn ederler, çiçekler, ağaçlar ve böcekler ve çok güzel hamakları vardır, ve muhakkak bir Nazım Hikmet ya da Sabahattin Ali kitabı durur akşam kahvelerinin yanında. Doğru ya, bir insan bir bahçeyi nasıl istemelidir? Bilir misin, bazen de kokusundan tanır da ayırır kokuları, bak bu koku pis kaka der de öbürüne hiçbir şey demez. Benim bahçemdeki gül solmasın da başka güllere dökecek bir tas suyum yok der, susar. Susar da başka gülleri sulamaz. Bazı kokular çok keskin, yanarak geçer insan gövdesini, kelimeler yetmez kifayete, ya kelimeler budanır ya kifayet, Kıbrıs meselesi dediğin biraz kelime biraz kifayet meselesi, bazı kokular burun ister, bazı güller su ister, bazı suslar kelime, bazı kifayetler memleket. Koklamaz bazı bahçeler bazı başkasının bahçelerini. Ama bahçe ister, bazı idareten burunlar. Çite bir tel daha ekleyen ve telleri ve çitleri büyüten bu idareten burunlar da en az botanik bahçesinin kök hesaplayıcıları kadar hizmet ederler, bilerek, bilmeyerek, tam da bildim dediği zaman, büyüyen çitlere. Eğer kendi halinde bir masaya da çit çevirip sonra da devirmeyeceksiniz masanın üzerinde ne varsa, bir sorum var, iki tarafın çit sevicilerine de;  Kıbrıs Cumhuriyeti’nin karekökü kaçtır?

******

Şimdi çiti çevirecek yer ayırıyorsunuz ya, kendi bahçenize de bir tek çiçek bir tek koku uydurmak istiyorsunuz ya, bendeniz de malum, kökenli burun sahibi bir insanım, ee burnunuza da zeval getirmek istemem, zira köklerim çok köklüdür, en çok toprakla akraba, ağaca anne, dağlara kardeş, çiçeğe baba. Herkesten biraz koku almışımdır, herkesten gelen kokuyu taşımışımdır yol boyu, ve kokuyu bazen hepsinden çok sevmişimdir. Şimdi o burunla beni koklama zaten Cumhur abim, burnunun direği sızlar. Maazallah bir masada bir botanik bahçesi devrilir, bir masada bir harita yırtılır. Ama bahçenizin kokusu bozulmazsa, bahçıvan abileriniz de kızmazsa, çitinizin de çizgisini nizamlıca bozmayacaksa anlatayım. Ama, bana sorarsanız, benim gibilerin kökünü kazıyın, ne bahçede yeşil çınarı.

******

         Lazkiye’de bir cumbalı evde toprağıma eşelemişler bilmediklerimi. Belki en fazla topraktan büyür insanın karekökü, hem bilsem niye kalkıp koklamayayım ki? Niye öpmeyeyim ki hatırasına akraba olduğum o insanların yüzlerini. Hiç değilse iskemlesini öperdim. Kök olup sarsın diye değil ha, hatırda bir insan yanağı bırakalım diye bir insan ömrüne.

******                 

Mersin on dört yaşımın Haziranına yakışan bir gemidir, uzunca anlattım, uzun uzun anlatmaya gerek yok, çok da uzun sürmedi zaten, ama çok sevdim, çok sevdiklerimden en çok da Mersin’de ayrıldım. Önce niye buraya geldim diye çok hüzünlendiğim, sonra nereye gitsem oraya döndüğümü fark ettiğim bir hüzün. Köküm ki burada hüzündür, botanik cumhuriyetimin kök koklayıcıları, idareten burun taşıyanlar, ve çitlere tel taşıyanlar, benim hüznü sizin burna saysak, benim vatandaşlığı kaçtan koklatırsınız bana? Bir kere bile mi? Şöyle bir kere çeksem. Cık mı?

******

Larnaka’da ağaçtan düşen bir çocuğun toprağa elini değdiği o ilk an evet evet o ilk an bahçenizde ip atlamak, top peşinde koşmak ve oyunlar oynamak için yeterli değil midir? Hayır boş yere de elini kırdı bizim çocuk büyük dede, zira kayıtlarda bir türlü elini kırdığı çıkmıyor, sanki hiç kırmamış gibi yapıyorsunuz, kırdı ve fakat, çünkü acısını çokça taşıdı gittiği her yere. Belki de kayıtlarınıza çok güvenmediği için, durmadan anlattı çocuklarına, kolunu nasıl kırdığını. İnanır mısın sırf bunun için olmasa bile oturup roman yazdı. Kolunu kırmak değil de, kolunu gerçekten kırdığını anlatamamak çok acıklı ama. Zira acı insan işi. Şimdi ben size dedemin Larnaka’da ağaçtan düşüp kırdığı kolunu versem, siz bana bahçenizde bir ağaç da mı vermezsiniz? Ama yemin tillah kırdı çocuk büyük dede. Yok diyorsun. Haklısın. Neden? İdareten mahkemeler buna bakmıyor. Peki.

******

         Ama Botanikçi Cumhur Abilerim. Biz de bir gün bu bahçeye çiçekler ekeceğiz elbet. Yürüdüğü yollardan hatırladığı ya da getirdiği ne kadar çiçek isimleri varsa hepsini koyacağız bu bahçeye. Öyle idareten değil. Burnumuz sızlayacak her bir çiçeğin hikâyesini dinlediğimizde. Birbirimize anlatacağız çiçeklerin hikâyelerini. Köklerimiz, köklerimize karışacak. Hüzünlerden bir demet yapacağız, size de vereceğiz. İçimize çekeceğiz hiç tanımadığımız çiçek isimlerinin kokularını. Bu bahçede çocukların hikâyeleri bütün kayıt kuyut işlerinden daha hatıralı olacak. Ve Botanikçi Cumhur abilerim, ne senin çitinin içindeki bahçeye idareten koku olacağız, ne de diğerinin.

******

Yine de. Bahçenize uygun koku çitinize nizam burun olamadıysa kökenli yanlarım, bilmenizi isterim ki, Beşparmaklar Dağları’nda kökenini hiç bilmediğim ve nereden geldiğini pek de umursamadığım çiçek bitecek ya şimdi baharda, muhtemel Trodos Dağları’nda da kökenini hiç bilmediğim ve nereden geldiğini pek de umursamadığım o çiçek de bitecek ya, işte benim kökenim ikisinin filiz verdiği yerdedir. Ve o filiz boy attıkça, çitleriniz de, bahçeleriniz de ve bahçıvanlarınızla insana dair budadığınız ne varsa da hepsi yok olup gidecek.

******

Ve elbette. Dünyanın filizlenecek bütün dağlarında da.

Ali Doğanbay

Bağımsızlık Yolu Üyesi