İHBAR TAZMİNATI NEDİR, NASIL HESAPLANIR?

Genel ve yanlış bir düşünceye göre, “işçiler bir iş yerinde patronun lütfu ile çalışırlar” ve “eğer patron isterse işçileri istediği zaman işten durdurabilir”… Bu durum gerçek hayatta böyle olabilir. Ancak bunun sebebi yasal olarak doğru olması veya toplumsal kurallar gereği haklı olması değildir. Ne yasalarda ne de toplumsal gerçeklikte böyle bir şey yoktur. Patronların bunu yapabilmesinin sebebi, işçilerin örgütsüz ve dağınık olması, patronların da güçlü olmasıdır.

Özel bir iş yeri, bir şahıs veya bir kurumun olabilir. Bu iş yerine özel denmesi, “kar”ının özel kişilere kalmasındandır. Bunun dışında iş ile ilgili her şey kamusaldır. Kamu demek “toplum” demektir… Çalışma saatleri kamuyu ilgilendirir, iş yerinde verilen hizmet kamuya verilir, bu hizmetin niteliği (örneğin bir fırın ise ekmeklerin sağlıklı olması) kamuyu ilgilendirir, vergisi kamuyu ilgilendirir, çalışan işçilerin hakları, huzur ve mutluluğu kamuyu ilgilendirir… Kısacası özel bir iş yeri bile olsa, her iş kamusaldır. Özel işyerlerinde kar’ın özel şahıslara kalması, işin genel gidişine özel şahısların karar vermesi ve bu özel şahısların çalışmadan para kazanması dışında özel bir şey yoktur. Geriye kalan her şey kamusaldır. Hatta çoğu durumda “zarar” bile kamusaldır. Özel bir banka battığı zaman veya sahipleri içindeki parayı hortumladığı zaman, ortaya çıkan zararı tazmin etmek gene kamunun üstüne kalır veya bu gibi işletmeler batmasın diye yasalar çıkarılır ve kamudan kaynak aktarılır.

Bu yüzden de özel bir işyerinde çalışıyor diye hiçbir işçi kendisini özel şahısların kölesi gibi düşünmemelidir. Gerçek hayatta bize köle gibi davranılmasının sebebi, patronun buna hakkı olmasından değil, bizim güçsüz ve örgütsüz; onların ise güçlü ve örgütlü olmasından dolayıdır. Bu sebeple de patron bize istediği gibi davranabilmekte, istediği zaman işten durdurabilmektedir.

Yasalara göre, patronum beni istediği zaman işten durdurabilir mi?

Yasalara göre deneme süresini tamamlamış bir işçiyi hiçbir patron istediği an işten durduramaz. Bu hem yasal değildir hem de insani değildir. Her işçinin kendi yaşam düzeni, planı vardır. Borçları, taksitleri, planları vardır. Patron işçiyi işten durduracaksa bunu yeterli bir gerekçeye dayalı olarak yapmalı, işçiye önceden yazılı olarak bildirmeli ve işçinin yeni bir iş araması için uygun koşulları sunmalıdır. Bu yasal olarak da böyledir.

Patronum beni durdurmadan ne kadar zaman önce haber vermek zorundadır?

Bu, çalıştığımız süreye bağlı olarak değişir. Genel olarak patronlar bunu “15 günlük notis” olarak adlandırırlar. Ama “15 günlük notis” diye bir şey yoktur. Bu çalışma yaşamında yanlış bilinen bir diğer efsanedir. Her işçinin “bildirim süresi” onun çalıştığı süre ile bağlantılı olarak değişir. 5 ay çalışmış işçi ile 10 yıl çalışmış işçinin “bildirim süresi” aynı değildir. İş Yasası’nın 12. (1) (A) maddesinde bu durum şöyle izah ediliyor:

“Her iki taraf için de geçerli olmak koşuluyla, deneme süresini tamamlamış bir işçi için hizmet akdi aşağıda öngörülen koşullara bağlı olarak feshedilebilir:

(a)  Hizmet süresi en çok altı ayı sürmüş olan bir işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak bir hafta sonra,

(b)  Hizmet süresi altı aydan bir yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak üç hafta sonra,

(c)  Hizmet süresi bir yıldan iki yıla kadar sürmüş olan işçi  için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra,

(ç) Hizmet süresi iki yıldan beş yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak beş hafta sonra,

(d) Hizmet süresi beş yıldan fazla sürmüş  olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra.”

Yani bir işyerinde 3 aydır çalışan bir işçiyi durdurmadan 1 hafta önce patronun YAZILI olarak haber vermesi zorunludur.

6 ayımız dolana kadar bu süre 1 haftadır.

6 aydan bir yıla kadar çalışmışsak 3 hafta önceden;

1 yıldan 2 yıla kadar çalışmışsak 4 hafta önceden;

2 yıldan 5 yıla kadar çalışmışsak 5 hafta önceden;

5 yılımız dolmuşsa 6 hafta önceden patron bizi durduracağını YAZILI olarak bildirmelidir.

Ayrıca bu süreler minimum sürelerdir. Bu süreler sözleşme ile kısaltılamaz ancak uzatılabilir. Yani sözleşme ile işçilerin hakları geliştirilebilir ama geriletilemez. Hiçbir sözleşme İş Yasası’ndan daha geri olamaz, olsa da geçerli sayılmaz.

Çalıştığım süreyi nasıl hesaplayabilirim?

İşe giriş tarihimiz, en az yazılı sözleşme kadar önemli bir bilgidir. Çalışma yaşamındaki neredeyse tüm haklarımızın bu tarih ile ilgisi vardır. Bu yüzden yeni bir işe girdiğimiz zaman “işe giriş tarihi”mizi mutlaka bir yere kaydetmeli, sözleşmeye doğru yazılmasına dikkat etmeli, sigorta-ihtiyat sandığı kaydımızın bu tarihe uygun olduğunu kontrol etmeliyiz.

Her işçinin kendi işe giriş tarihi, onun miladıdır. Örneğin işe 15 Mart tarihinde başlayan bir işçinin “üç ayı” 15 Haziran’da dolar.. 14 Haziran’da hala 2 aylık bir çalışan sayılırız ve deneme süresindeyizdir. Yani hesaplama yapılırken sadece aylara değil günlere de bakılır ve haklarımız buna göre ilerler…

Yıllık izin hakkımız, işsizlik ödeneğimiz, ihbar tazminatımız, maaşımız ve bunun gibi tüm haklarımızı doğru hesaplayabilmek için, gerçek işe giriş tarihimizi belgelemeye özen göstermeliyiz.

Eğer patron beni işten durduracağını yazılı bildirmemişse ne olur?

Yazılı olmayan bildirim, yapılmış sayılmaz. Bildirilmemiş sayılır…

Patronun o an sinirinden mi, şaka olarak mı, yoksa keyfi öyle istediği için mi durduracağını söylediğini, sonradan vazgeçip vazgeçmeyeceğini işçi bilemez. Hangi güne kadar çalışıp işimize ne zaman son verileceği yazılı olarak bildirilmeyip “15 gün sonra işe gelme” gibi bir sözle durdurulduğumuzda, bunu söyleyen patron da olsa (ki çoğu zaman işyerindeki kıdemli birine söylettirilir) işten durdurulma tarihimiz belirsiz kalacaktır. Ayrıca işçinin ihbar süresi içinde ek hakları vardır ve bildirim yazılı yapılmazsa bu haklarımızı kullanmamız da engellenmiş olur. Bu yüzden eğer patron bildirimi yazılı yapmazsa, bildirim yapılmamış sayılır ve patron bu süreler kadar maaşı çalışmasa da işçiye ödemek zorundadır.

Ben aylıkçıyım, örneğin 3 haftalık tazminatımı nasıl hesaplayacağım?

Aylık ödenen çalışanların haftalık maaşı şöyle hesaplanır.

AYLIK ÜCRET x 12 = YILLIK ÜCRET

YILLIK ÜCRET / 52 = HAFTALIK ÜCRET

HAFTALIK ÜCRET x İHBAR SÜRESİ = İHBAR TAZMİNATI

İşyerindeki muhasebeci böyle hesaplamıyor!!!

İşyerlerinde bu hesaplamalar genel olarak yanlış yapılmaktadır. Bazı işyerlerinde iyi niyetle ancak çoğu işyerinde de kötü niyetle yapılan bu hata şöyledir: Patron bir ayı 30 gün kabul eder ve maaşımızı 30’a böler. Günlük ücretimizi bu hesap üzerinden bularak geriye kalan tüm hesaplamaları bu rakam üzerinden yapar… Bu YANLIŞTIR… Bu hesap sadece sigorta ve ihtiyat sandığı yatırımları yapılırken geçerlidir ve patron ile ilgili devlet dairesi arasındaki hesaplamalarda kullanılır. Ancak, maaş, izin, ihbar tazminatı gibi hiçbir hakkımız bu yöntemle hesaplanamaz. YANLIŞTIR…

Patron bana yazılı ihbar vermez, ihbar sürelerine ilişkin tazminatı da ödemezse ne yapabilirim?

Bu gibi durumları önlemenin kesin yolu, özel sektörde zorunlu sendikalaşmadır. Patronların bizi sendikasız olarak çalıştırmasının, yasaklanması gerekmektedir. Ancak mevcut sendikasız çalışma koşullarında yasal haklarımızı Çalışma Dairesi aracılığı ile takip edebiliriz.

İşyerimizin bulunduğu bölgedeki Çalışma Dairesi’ne giderek, bir Çalışma Müfettişi ile görüşmeli, durumu anlatmalı ve yazılı şikayette bulunmalıyız. İstersek şikayetimizi dilekçe şeklinde bir avukat aracılığı ile veya kendimiz yazabilir, istersek de ilgili dairedeki müfettişlere yazılı şikayet ifadesi verebiliriz. Kendimizi nasıl daha iyi ifade edebildiğimizi düşünüyorsak, onu yapma hakkımız vardır. Oradaki görevli şikayet ifadenizi alıp yasal hakkınızı takip etmek zorundadır. Şikayetimizi dilekçe şeklinde yaptıysak, ilgili daireden üzerinde tarih bulunan bir “alındı belgesi” ve takip numarası almalıyız.

Biz şikayette bulunduktan sonra geriye kalan işlemler Çalışma Dairesi tarafından takip edilmelidir. Bir daha patronu görmenizi gerektirecek bir durum ortaya çıkmaz. Haklarımızın daireye ödenmesini talep edebilir ve patron ile bir daha görüşmemek isteyebiliriz. Bu bizim yasal hakkımızdır.

Patron hakkınızı ödememekte ısrar ederse, Daire patron yazılı olarak uyarır, ceza yazar ve en sonunda da onu mahkemeye verir. Mahkeme uzun sürebilir ancak işçinin hiçbir mahkeme masrafı ödemesine gerek yoktur. Tüm işlemler ilgili devlet dairesi tarafından yürütülür. Ancak sizin hatanızdan kaynaklı bir nedenle durdurulmamışsanız, patron en sonunda mahkeme kararı ile bu parayı ödemek zorunda kalır.