Şiddet Şiddet midir? – Fatih Bayraktar

Çok uzun bir zaman önce değildi hatırladığım olay… Baraka’dan yoldaşlar bir protesto eyleminde “Hükümeti havaya uçuruyoruz!” deyip balon uçurmuşlardı; bildiğimiz uçan balonu… Gelen tepkiler arasında biri özellikle dikkatimi çekmişti. “Baraka şiddete özendiriyor hatta şiddet uyguluyor” demişti oldukça liberal bir arkadaş. “Şiddet şiddettir!” görüşünün ve tüm şiddet türlerinin toptan reddinin güzel bir örneğiydi bu benim için. Oysa siyasi kimliğimi birtarafa bırakın Psikoloji Bilimi’nde üç diploma sahibi birisi olarak bile “Şiddet şiddettir” deyip tüm şiddet türelerini tektipleştirip reddemem.

Liberal sol kanattaki arkadaşların şiddeti tümden reddinin sosyal sonuçlarını kısa bir zaman önce yaşadık. Bugün itibariyle artık serbest olan Kamerunlu Camden hatırlanacağı üzere emeğinin sömürülmesine isyan etmiş ve patronuna tabak kırarak rahatsızlık(!) vermişti. Şiddeti tümden reddeden arkadaşlar da tümden sessizliğe gömülmüşlerdi. Oysa biraz adalet duygusu biraz da vicdan taşıyan herkes Camden’i haklı bulmuştu. Bu tam da “Yürü üstüne üstüne, tükür yüzüne celladın!” diyen Ahmed Arif’i hatırlatan bir durumdu.

Dedim ya Psikoloji Bilimi bile reddetmez şiddeti… Biraz bu noktayı açmaktır niyetim… Kuramsal olarak iki temel saldırganlık tipi vardır der Psikoloji: tepkisel saldırganlık ve amaca yönelik saldırganlık. Kurbanlar birincisini, zorbalar ikincisini uygular genellikle. Neden? Çünkü ezildiğimizde, horlandığımızda, zarar gördüğümüzde, sömürüldüğümüzde, adil davranılmadığını düşündüğümüzde hissettiğimiz öfke de, sonucunda ortaya çıkan saldırganlık ta tepkiseldir, dolayısıyla NORMALdir. Oysa ezen, horlayan, zarar veren, sömüren, adil davranmayan bunu kasıtlı yapar, bir amaç güder. Bu ister patron, ister zorba olsun her halükarda gücünü kötüye kullanmış olur ki bu ANORMAL bir durumdur. Bu anormal durumu Sosyal Darwinizm’i kullanarak normalleştiren kapitalizm ve onun bugünkü versiyonu neo-liberalizmdir.

Bu nedenledir ki liberal sol kanattaki arkadaşlar “Şiddet şidettir!” dediklerinde tepkisel olanla amaca yönelik olanı, normal olanla anormal olanı, daha da ötesi patronla işçiyi, kurbanla zorbayı eşitlemiş olurlar söylem düzeyinde. Böylelikle kurbanı, ezileni, işçiyi şiddet gösterdi diye suçlarken neo-liberal pratikleri haklı çıkaran, savunan konuma düşerler. Pek şaşırılacak bir durum değildir bu. Çokça örtüştükleri postmodernizmin büyük anlatı diyerek horgördüğü sosyalizm tarihi tepkisel ve normal şiddetin tarihidir çünkü aynı zamanda. Ve büyük anlatıyı horgörürken veya görmezden gelirken halkların neye tepki verdiğini de görmezden gelirler.

Bugün Camden gibi sömürülen yüzlerce binlerce üniversite öğrencisi, göçmen işçi var bu coğrafyada. Öfke bileniyorlar ve sabırlarının sonuna geldiğinde de şiddet gösteriyorlar. Biz onların tarafında olmaya, onları savunmaya devam edeceğiz. Zalimin zulmünü değil mağdurun şiddetini görmeyi yeğleyip susanlara inat susmayacağız. Tarihe not düşenler susanlar değil söyleyen, eyleyen ve direnenlerdir. Bunu unutmayacağız, unutturmayacağız.

Fatih Bayraktar

Bağımsızlık Yolu Üyesi