100 YIL SONRA – CELAL ÖZKIZAN

Kuzeyimizde canavar bir devlet var…

Kafasına esince başka ülkelerin üzerine savaş gemileri yollayan…

 

IŞİD gibi insanlık tarihinin en vahşi örgütlerinden birine silah, mali ve lojistik yardımı yapan…

 

Suriye’ye savaş açabilmek için “gerekirse adam yollarız kendi topraklarımızı bombalarız” diyen şahısların yönettiği…

 

Kürt halkı Kobane’de ve dolayısıyla –Türkiye’nin güneydoğusu da dahil olmak üzere- Kürt coğrafyasında varoluş mücadelesi verirken askeri, jandarmayı, polisleri ve eli silahlı faşistleri sokağa salıp 3 günde onlarca insanın katledilmesine sebep olan…

 

Gezi Direnişi’nde gencecik canları gözü kırpmadan ölüme gönderebilen, sonra bu ölümün sorumluluğunu soğukkanlılıkla üstlenen, ölenlerin ailesini bir de hakaret ve tehditle cezalandıran bir devlet…

 

***

Güneyimizde gözler kapalı, kulakları sağır, vicdanı soğumuş bir devlet var…

 

Bizlerin bir halk olarak varlığını, eşitliğini ciddiye almayan…

 

“Azınlık” diye küçümseyen…

 

İlerici, demokrat ve barış yanlısı kesimlerimizin bile uluslararası alanda temsiliyetine karşı öfkeyle saldırabilen…

 

Kendi vatandaşı olan bir futbolcu, hem de futbol federasyonları arasında barış zeminin yakalanmaya çalışıldığı bir ortamda, sırf kuzeyde futbol oynayacak diye ortalığı ayağa kaldıran…

 

74’ten öncesiyle asla ama asla hesaplaşmak istemeyen…

 

Kendi haklı acılarını ve taleplerini sonuna kadar seslendirip, bizlerin haklı acılarını ve taleplerini görmezden gelen veya küçümseyen bir devlet var…

***

Dibimizde, yanıbaşımızda, bizimle bir devletçik var…

 

Tasması sıkı sıkıya boynuna bağlı…

 

Temsilcileri mide bulandırıcı derecede komik, karikatür gibi…

 

Rezil, kokuşmuş, hiçbir halta yaramayan bir devletçik…

 

***

Bizler varız bir de, halklar var…

 

O canavar devletin vatandaşı olmak dışında hiçbir günahı bulunmayan, ve Kürt kardeşleriyle sonuna kadar dayanışma gösteren ve Gezi’yle Kobane’yi ayırmayan Türkler var…

 

Varoluşu ve özgürlüğü pahasına bir yandan bu canavarla savaşan, öte yandan da yeri geldiğinde kendi önderliğine bile açıktan itiraz edebilen Kürt gençleri var..

 

İki tane bunamışın masadan oturup kalkması meselesine bu kadar çok anlam yüklenmesine kıçıyla gülen Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Elen gençler var…

 

Milliyetçilerin ve kilisenin tiz çığlıkları içinde halâ barışı haykırabilen Kıbrıslı Elen gençler…

 

Türkiye’nin oynattığı kuklalara inat söz, yetki ve karar hakkını bazen sessizce bazen haykırarak kazanmaya çalışan Kıbrıslı Türkler var…

***

Bu halkların içinde elbette pek çok insan da var, devlet gibi davranan…

 

Yüzünde devletin soğukluğu, ellerinde devletin ceketinin kol düğmeleri olan minik minik devletçikler…

 

Hatta pek çok zaman da bunların sayıları, devlet olmayanların sayılarından fazla…

 

Yine de umut bizden yana…

 

Bizden yana çünkü biz devlet yokken de vardık…

 

Biz devlet olduktan sonra da kendimiz kalabilmeyi başardık…

 

Onlar hiçbir şey olamadılar…

 

O yüzden korkuyorlar…

 

***

Bundan yüz yıl sonra, kocaman bir müzenin en merkez yerinde, o meşhur müzakere masası sergilenecek, altına da “eskiden nasıl kullanamayacağımızı bilmiyorduk, sonra zamanla öğrendik, etrafında hep beraber oturup şarkılar söyledik” yazılacak…

 

Bundan yüz yıl sonra, Türkler, Kürtler ve Araplar, Kobane’de beraber okuyacaklar dualarını yüz yıl önce ölenlerin mezarları başında…

 

Bundan yüz yıl sonra, “neden bu kadar çok geç kalmışız” diye hayıflanacağız…

 

Celal Özkızan

Baraka aktivisti

Be the first to comment

Leave a Reply