23 NİSAN NEYİN BAYRAMI? – İsmail Özuçar

Ülkemizdeki eğitim sisteminin çarpık olmasının temel sebeplerinden bir tanesi, eğitimin bu ülkede yaşayan insanların kültürel, coğrafik ve tarihsel koşulları gözetilmeden planlanmasıdır. Bunun sebebi ise, bu ülkenin kendi iç dinamikleriyle yönetilen bir ülke olmaması ve artık göbekten de bağlı olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim sistemi ile bizimkinin paralellik zorunluluğu olmasıdır.

23Biliyorsunuz ki yıllardır TC hükümetlerinin politikası doğrultusunda bir politika geliştiriliyor bu ülkede ve bugüne dek hükümet edenler de buna karşı hani küçük de olsa bir göz kırpma, omuz silkme, kaş oynatma gibi bir tepki bile geliştirememişlerdir.

TC’de hükümet milliyetçi mi herhangi bir dönemde? Verin şovenizmi, açın bayrakları, atın “biz oralarda ne kanlar döktük” naralarını…

TC’de hükümet İslamcı mı? Kurun camileri, okutun Kuranları…

TC’de hükümet liberal mi? Satın kurumları, çekin peşkeşleri, özelleştirin suyu, elektriği, havayı…

 

 
İşte eğitim sistemimizde de bunun etkilerini görüyoruz… Andımız, istiklal marşımız, milli günlerimiz, bayramlarımız, önderlerimiz aynı TC ile. Biz Kıbrıslı Türklerin tarihsel süreciyle yakından uzaktan ilgisi olmayan ve eğitimin içine, yıllık eğitim planlarımıza zorla dayatılan özel günlerle dolu tüm bir yıl. 10 Kasım Atatürk’ü anma, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, 24 Kasım Öğretmenler günü vb… Şu günlerde ise hazırlıklarına başlanan 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı var. (23 Nisan EÇB)

Tüm diğer özel günler gibi dayatılan bir gün 23 Nisan EÇB, bizim coğrafyamızda dayatma olmasının yanı sıra hem bizde hem TC’de çocukların milliyetçi ve şoven gösterilere alet edildiği ve düşmanlık aşılandığı bir gündür. Adının içinde çocuk kelimesi geçen ve çocuklara bu kadar düşmanlık aşılanan bir gün daha yoktur. Bu günlerde okutulan şiirler çocuğu değil 23 Nisan’ın kendisini yücelten şiirlerdir. Büyük sahalarda çocuklar güneşin altında ritmik hareketlerle “ata”, “Türk”, “Yaşasın 23 Nisan” gibi şekiller oluşturmaya çalışmaktadır. Yani daha büyük bir şeye hizmet eden askerler ve bütünü oluşturan küçük piyonlar gibi.

Böyle bir günün eğitim sistemimizden kaldırılması için ciddi toplumsal bir güç, bir mücadele gerekmektedir.

Peki bu mücadelenin ağları örülürken eğitimin en önemli özneleri olan öğretmenlere, müdüründen, muavinine kadar iş düşmez mi?

Bu dayatma Çocuk “bayramını” mademki yapacağız bunu neden geleneksellikten kurtarıp gerçek bir çocuk bayramına dönüştürmeyelim ki? Neden bizler eğitimciler olarak bu tabuları kırmayalım? Bu güce sahibiz. Bunu çocuklarından sorumlu olduğumuz ailelere de anlatabilir, onlarla da işbirliği yaparak bu dayatma bayramı gerçek bir festivale çevirebiliriz. Mademki bu günün çocuk bayramı olduğu iddia ediliyor, yıllardır süregelen bu anlayışı 23 Nisan’ı yüceltmek yerine, geleceğini kuracağımız çocukları yüceltmek daha iyi olmaz mı?

Büyük sahalarda askeri bir tören gibi, yüz kişinin hep birden piyon gibi aynı hareketi yaptığı ve hiçbir çocuğun eğlenmediği; değil eğlenmek hatta ezildiği bir günün alternatifini yaratamaz mıyız biz öğretmenler; müdüründen muavinine?

23Bir gün düşünün ki her yaş grubunun özelliğine göre düzenlenmiş köşeler hazırlanmış. Bir köşede yüzleri boyanan, bir köşede müzikli dans bölümünde ailesiyle dans eden çocuklar. Fotoğraf bölümünde heyecanla poz veren, kendi kıyafetini tasarlayan, palyaçoyla yaratıcı drama etkinliğine katılan, ailesiyle beraber duvardaki kocaman beyaz kağıtlara resim çizen, patlamış mısırların yaydığı kokunun heyecanıyla sırada ezilmeden bekleyen, dışarıdaki dondurmacıdan Nisan’da yiyeceği ilk dondurmayı bekleyen, az sonra sahneye çıkacağı için heyecanlanan çocukları düşünün.

Protokolü memnun etmek için 23 Nisan’ın önemine vurgu yapan konuşmayı beklemek zorunda olmayan ve odakta kendisinin olduğunu hisseden bir çocuğun ne kadar mutlu olabileceğini bir düşünün.

Maalesef bazı okullarda çocukların mutluluğundan çok protokolün memnuniyetine önem veriliyor. Peki kim bu protokol? Okula yardım eden asker, polis ya da o yörenin belediye başkanı. Ya da daha büyük bir okulsa belki de bir milletvekili.

Eee.. Protokol gelir de katılımı az görürse ne yapar? Müdüre kızar, muavine kızar…

İşte bu yüzden bazı okulların yönetimi, çocukların nasıl daha rahat ve huzurlu olacaklarını, kendilerini nasıl daha çok geliştireceklerini ve nasıl bu dayatma bayramı gerçek bir bayrama dönüştüreceğini düşünmek yerine ne kadar kalabalık o kadar çok memnuniyet diye düşünüyor. Bu yüzden örneğin 4 ve 5 yaş öğrencilerinin ayrı, diğer büyük yaş gruplarının ayrı gün ya da saatte yapmasına izin vermiyor.

Peki bu bayram kimin bayramı? Çocukların mı yoksa protokolün bayramı mı? Bize  dayatanlar; adına egemenlik bayramı diyenler neyin bayramı olduğunu çok iyi biliyor. Protokolde de kontrol amaçlı bunların işbirlikçileri oturuyor zaten. Peki biz öğretmenler buna izin mi vereceğiz yoksa bu bayramı gerçek bir bayram yapacak mıyız müdüründen muavinine?

İsmail Özuçar

Baraka Aktivisti

Be the first to comment

Leave a Reply