SOSYAL MEDYA, SİVİL TOPLUM, SİYASET, MEMURLAR VE SICAKTA ÇALIŞANLAR-ABDULLAH ÖZDOĞAN

Yaygın bir kanıya göre; “sosyal medya” , tek yönlü bilgi paylaşımını aşarak okuyucuyu da haber alma/ verme süreçlerine dahil ettiği için her derde devadır. Etkin kullanılırsa patronu, işçiyi, memuru, bakanı, vekili denetleyebilir; ekolojiden toplumsal cinsiyet eşitliğine, işçi haklarının gasbından memurların tembelliğine, yanlış yere park etmeden av yasağının ihlaline kadar hemen her konuda, bu “denetçi” niteliği sayesinde sivil toplumu harekete geçirerek işlerin yoluna girmesini sağlayabilir.

Toplumumuzda kabul gören başka bir yaygın kanıya göre ise işinin ehli, genç dinamik siyasetçiler olmadığı için meydan; eski kafalı, kötü niyetli artık topluma verecek bir şeyi kalmayan siyasetçilere kalmıştır. Bu yüzden de kılavuzu karga olan misali, burnumuz pislikten çıkmıyor.

***

Bu hafta, sıcakta çalışmanın yasaklanması, yukarıda bahsedilenleri sınayabileceğimiz ortamı oluşturdu diyebiliriz. Malumunuz çok etkili bir sosyal medyamız, onunla paslaşabilen bir sivil toplumumuz ve iyi niyetli, genç dinamik vekillerin de içinde bulunduğu bir hükümetimiz var.

Kabul etmeliyiz ki, 12.00-16.00 saatleri arasında, sıcakta çalışmanın yasaklanması hepimizi şaşırttı. Hiç kimse bu adımı beklemiyordu. Yanı başımızda, güneyde var olan benzer uygulama, sosyal medyada vatandaşların tepkisiyle oluşan baskı ve hükümet içindeki iyi niyetli, belki genç, belki değil birilerinin iradesi sonucu böyle bir karar alındı. Nedeni ne olursa olsun bu karar doğruydu ve desteklenmeliydi.

Öyle de oldu. Son derece meşru olan bu yasak etrafında kendiliğinden güçlü bir kamuoyu oluşmasıyla, halkın gündemine yerleşen konu etraflıca irdelenmeye başlandı.

Peşi sıra yasağın nasıl uygulanacağı, denetleme işini kimin yapacağı gibi sorunlar da gündeme geldi. Devlet,  sosyal medyanın uyaracağı duyarlı vatandaşların ve sivil toplumun yardımıyla bu işi başarabilirdi. Öyle ya sivil toplumun görevi devletin yetemeyeceği yerlerde topluma yardım etmekti.

Malum, çalışma bakanlığının gerekli denetlemeleri yapacak yeterli personeli olmadığı için hemen “Alo 102 ihbar hattı” oluşturularak son kontroller de yapıldı. Buraya kadar çok iyi giden hikayemizin mutlu sonla bitmemesi için hiçbir sebep yok.

Ve evet kalkışa hazırız…

***

Üç gün uygulanan yasak; bu kadar meşru olmasına, onca kamuoyu desteğine, duyarlı vatandaşların ihbarlarına, sivil toplumun seferber olmasına rağmen yürürlükte olduğu hemen her gün patronlar tarafından delindi.

Sosyal medyamız, iyi niyetli vekillerimiz ve sivil toplumumuz güzel bir iş görmenin huzuruyla, tam da kafayı yastığa vurup rahatça uyu(tu)yorken, bu kabus da nereden çıktı?

Halbuki sosyal medya işini yapmış, çok güçlü bir kamuoyu oluşturmuştu. Duyarlı aydınlar, vatandaşlar ve Sivil Toplum uyarılmış, seferber olmuş eli tetikte üç gün beklemişlerdi. Aynı şekilde “iyi niyetli” siyasetçilerimiz de üstüne düşeni fazlasıyla yapmış, yasaklar koymuştu.

“Ne yapsak yaranamıyoruz” dedi iyi niyetli siyasetçi, “haklısın, biz üstümüze düşeni fazlasıyla yaptık” diye tekrarladı pek sosyal medya ve asker olmayan sivil toplum. Peki, ama bir suçlu olmalıydı!

Bütün çabaları gene sadece bir kesime yaramıştı, tabi ya suçlu belliydi. Üçü birden haykırdı: “memurlar!”

Evet, bu iş gene onlara yaramıştı. Zaten bu memlekette hep dört ayak üstüne düşen bu tembeller değil mi? o zaman ağlamaya devam: “tembel memurlar ve sendikaları utanmadan gene ne istersiniz? Bakın özel sektörün haline!”

Şimdi rahatça uyu(t)maya devam edebilirlerdi. Nasıl olsa bütün toplum bu miskinleri biliyordu.

 

***

Koşullar, Niyetler ve Gerçekler…

Sonuçta; sosyal medya, sivil toplum, siyasetçiler ne kadar iyi niyetli, ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar; sorunlar, koşulların gerektirdiği doğru hamleler olmaksızın çözülemezler.

Patronlar karşısında emek hareketinin bu denli örgütsüz olduğu koşullarda, işçilerin sağlığı adına sıcakta çalışmayı yasaklama iyi niyeti/iradesi yeterli olmadı.  Kamuda sendikalı çalışanlar bu yasaktan yararlanırken, özel sektör emekçisi patronunun insafına terk edildi. 

Bu koşullarda, bu niyetin yetersiz olacağını öngörmek için “alim” olmaya da gerek yok. Sorunu çözmeye yönelik irademiz koşulların zorunlu kıldığı eylemi kapsamıyorsa, iyi niyetten öteye geçemeyiz, bunu bir kere daha yaşayarak gördük.

Bu yüzden ısrarla ve inatla diyoruz ki; özel sektör emekçilerinin kendi sorunlarının öznesi olması için, emek hareketinin birlikte hareket edebilmesi için; SENDİKASIZ ÇALIŞTIRILMAK YASAKLANSIN!

Abdullah Özdoğan

Bağımsızlık Yolu