Ada Ülkesinde Denize Özlem – Emel Karagözlü

Mayıs ayında olmamıza rağmen ve daha yaz aylarına girmemişken kavurucu sıcaklar boy göstermeye başlamış ve insanlar da serinlemek için denizlere akın etmeye başlamıştır. Peki ülkemizde herkes özgürce denize girebilecek maddi güce veya sosyal statüye sahip midir?
Beleşe Deniz: Plajlar Halkındır Hareketi nelerle karşılaştı?
1-Plajlara girişte türlü ayrıştırıcı muamele
Anayasal hak olarak belirlenmiş beleşe denize girme hakkı birçok şekilde gasp edilmektedir.
Bunlar çok yüksek ücret talep etmekten tutun da cinsiyetçi ve göçmen düşmanı boyutlarda kendini göstermektedir. Bazı plajlarda yalnız erkeklerin girişinde sorun çıkarılırken, diğerlerinde ise göçmen işçilerin plaja erişimi akşam saatlerinde yani plajın boşalmaya başladığı anlarla kısıtlanmaktadır. Bu birçok yönden sakıncalıdır. Yüksek ücret talep ederek bunu karşılayabilen ve karşılayamayan halkın zengin ve fakir kesimlerini daha da ayrıştırarak uçurumu iyice derinleştirmek de bir diğer sorundur.
Bir diğer sorun ise plaja yalnız erkeklerin girişinde sıkıntı çıkarılmasıdır. Burada işletmeler “kadınların” herhangi bir sözlü veya fiziksel tacize maruz bırakılmaması gibi bir gaile güdülmektedir. Bu plajlara giren her erkeği potansiyel bir tacizci olarak görmek gibi bir sakınca gütmektedir. Ayrıca gailesi çekilen bu suçların dünyanın başka yerlerinde -Türkiye’de pembe metrobüs, taksi veya kadın plajları’- çeşitli ayrıştırıcı yöntemlerle önüne geçilmeye çalışıldığının ve başarısızlığın yanında suçların önüne geçmediğinin örnekleri mevcuttur. Kadınlara pozitif ayrımcılığın yapıldığı bu alanlarda sistem aslında kadınların yaşamlarını sınırlıyor ve onları daracık alanlara hapsediyor. Bu noktada kadınları izole edip erkeksiz veya eşit ağırlıkta popülasyonun olduğu plajlara hapsederek suçların önüne geçilemeyeceğinin ve bunun sakıncalı olduğunun vurgusu yapılmalıdır.
Göçmenlere karşı ötekileştirici tutum ise tam anlamıyla kabul edilemezdir. Bu adada emeğini satarak ve patronlar tarafından sömürülerek çalışan işçiler, sermayenin hükümetler tarafından desteklenmesi ve işçilerin güvence altında çalışması yolunda atılan adımların raflarda bekletilmesinden ötürü hali hazırda kocaman bir sömürünün odağındadırlar. Halkın Kıbrıs milliyetçisi kesimi başta olmak üzere toplumun diğer kesimleri tarafından öteki bakışlara, ayrımcılığa, ön yargıya ve potansiyel suçlu muamelesine maruz kalmak onlar için burayı daha da yaşanmaz bir yer yapar. Bu nedenle bu göçmen karşıtı muamelenin son bulması gerekmektedir.
2-Gözünü para hırsı bürümüş saldırgan patronlar
Geçtiğimiz yıl yaz aylarında yaşanan Mardinli olayında da bir kez daha deneyimlediğimiz gibi ülkemizde birçok plaj özele peşkeş çekilmiş ve anayasa delinerek sermayenin özel mülküymüş gibi davranılmıştır. Anayasa delinerek verilen izinler patronları daha da cesaretlendirmiş ve denize bedava girme hakkına sahip vatandaşlara saldıracak boyuta getirmiştir. Yaşanan bu talihsiz ve kanun dışı olayın takibi ise Beleşe Deniz: Plajlar Halkındır hareketi tarafından hala yapılıyor.
3-Kamera ve basın ile karşılaşınca engel olmayıp güllerle karşılayan işletmeler
Escape Beach Club ve Cratos gibi işletmeler beleşe deniz hakkını kullanmak isteyen vatandaşları geçtiğimiz yıllarda birçok kez engellemişti. Fakat daha sonra kitlesellikle ve kameralarla karşılaşınca ellerinde çiçekler ve girişte hiçbir engel olmadan vatandaşları güler yüzle karşılamıştı. Bu çok ikiyüzlü ve işletmelerin kar ve imaj gaylesi güttüğünü gösteren bir davranıştır. Yasalara uyan ve vatandaşı gül ile karşılayan veya girişe hiç engel olmayan bu işletmeler kameraların onların bu dostane tavrını çekiyor olduğundan emin olmak istiyor. O an gelen kitleden para almadığı zaman ettiği karın kayda değer bir kısmını kaybetmediği gibi edineceği yasa ve vatandaş dostu imaj ile çekeceği yeni müşterilerden onunu iki üç hatta beş katını elde edecektir.
Peki şu an neler oluyor?
Mehmetçik Belediyesi bir süredir Bafra Halk Plajını özelleştirmek için çabalıyor. CTP’li belediye başkanı Sarıçizmeli’nin UBP’li belediye meclis üyelerinin de yardımıyla plajı özelleştirme kararı almıştı. Bölge halkı bu karardan Bafra Platformu’nu kurarak anayasal haklarının gasp edilmemesi için yasal yollardan mücadele etmeye başladı. Platform, belediye meclisi ve başkanı tarafından alınan bu özelleştirme kararını yargıya taşıyarak iptali ile sonuçlanması için mücadele veriyor. Bölge halkı belediyeye tahsis edilmiş arsalarında bu özelleştirme kararıyla kaybedileceğinden endişe duyuyor.
Bölge halkının verdiği bu beleşe deniz/hak mücadelesi haklarımızın ardı ardına gasp edildiği ülkemizde bize örnek olacak niteliktedir.
Emel Karagözlü
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti