ADT: 8 MARTTA MEYDANLARI BOŞ BIRAKMIYORUZ!

Ankara’da okuyan Kıbrıslı öğrencilerin örgütlü olduğu Aktivist Düşünce Topluluğu’u 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü dolayısıyla bildiri yayınladı.

Bildiride  “Türkiye’den gelen haberlere bakıp ”Kıbrıs neyse ki böyle değil” diyoruz. Gerçekten öyle değil mi peki? Öldürülen, tacize uğrayan, şiddete uğrayan kadın haberleri aslında her gün karşımızda, nasıl olsa “kıbrıslı değil, kesin göçmendir” deyip yüzümüzü çeviriyoruz. Kıbrıs’ın kuzeyinde hayatı boyunca en az bir kez şiddete uğramış kadın oranı %80’e yakın. Sizce hepsi göçmen olabilir mi?” dendi.

 

 

Açıklamanın tamamı şöyle:

Neredeyse artık her sabah bir taciz, tecavüz ve kadın cinayeti haberiyle başlıyoruz güne…

Eğer öldürülen, tecavüze veya şiddete uğrayan kadını toplumsal normlarımıza uygun ve “masum” bulursak çok büyük tepkiler veriyoruz, yakın bir zamanda Türkiye’deki Özgecan cinayetinde olduğu gibi. Ama eğer öldürülen, tecavüze veya şiddete uğrayan kadın toplumsal normlarımızın dışındaysa, çok küçük tepkiler veriyoruz veya vermiyoruz bile (Mersin’de saldırıya uğrayan trans kadın gibi)…

Hangi ölüme, hangi cinayete, hangi şiddet haberine ne kadar üzüleceğimiz de yine erkek egemen toplumun belirlediği sınırlar içerisinde belirleniyor aslında. Ne kadar bilgili, eğitimli olsak da ataerkil sistem beynimize çok küçük yaştan ve çok derinden işliyor böylece ondan fark etmesek de kopmamız çok zor oluyor. Ya da inkar ediyoruz ve yokmuş gibi davranıyoruz. Türkiye’den gelen haberlere bakıp ”Kıbrıs neyse ki böyle değil” diyoruz. Gerçekten öyle değil mi peki? Öldürülen, tacize uğrayan, şiddete uğrayan kadın haberleri aslında her gün karşımızda, nasıl olsa “kıbrıslı değil, kesin göçmendir” deyip yüzümüzü çeviriyoruz. Kıbrıs’ın kuzeyinde hayatı boyunca en az bir kez şiddete uğramış kadın oranı %80’e yakın. Sizce hepsi göçmen olabilir mi?

Ayrıca, kadınların erkeklerle eşit olduğu varsayımıyla yaşıyoruz. Örneğin, “kadın” Meclis Başkanı, ”Kıbrıslı Türk kadınlar sosyal ve kültürel alanda, eğitimde, hukukta,aile içinde,çalışma hayatında ve siyasette başarıyı yakalatır” diyor. Buna rağmen siyasette kadın parti liderleri, sendikalarda kadın başkanlar yok denecek kadar az, hukuksal olarak hala sorunlar yaşıyor, aile içindeyse kadın emeği hala sömürülüyor. Bunun üstüne, ülkemizde gece kulüpleri ve orada bedenleri sömürülen seks kölelerini konuşmaya değer bile bulmuyoruz. Oğlan çocuklarının gece kulüplerine gitmesiyle övünülürken, kız çocuklarının da cinsel hayatı olabileceği olasılığı dahi asla konuşulmuyor. Kendi toplumsal değerlerimizin dışında kalan LGBTİ bireyleri tamamen yok sayıyor, görünür olan trans, eşcinsel bireyleri de dedikodu malzemesi yapıyoruz.

Erkek egemen düzen, hayatımızı şekillendirmeye devam ediyor. Vicdanımızın kime acıyacağından tutun da, gece kaçta dışarıya çıkacağımıza kadar, neyi nasıl yapmamız gerektiğini, sesimizin ne kadar çıkacağını yine erkek egemen düzen belirliyor… Buna karşı ses çıkarmak için, ”fıtratımızda isyan var” diyoruz ve daha yaşanılası bir dünya için 8 Mart’ta meydanları boş bırakmıyoruz.

Yaşasın 8 Mart!

Yaşasın kadın dayanışması!

Aktivist Düşünce Topluluğu

Be the first to comment

Leave a Reply