“ANDIMIZ” TARTIŞMASI VE HALKLARIN KARDEŞLİĞİ – ALİ ŞAHİN

Eğitim şurasında alınan kararlar, özellikle de ilkokullarda okutulan andın kaldırılması kararı faşist çevrelerde büyük rahatsızlık uyandırdı.

Rahatsızlık kendini, KTÖS`ün önünde yapılan ve KTÖS ve KTOEÖS`in kapatılmasını talep eden eylemle de gösterdi.

Faşist hareketin halk arasındaki meşruluk derecesi bu tarz eylemlerle belli oluyor.

Ancak bu konu üzerinden başka bir noktaya değinmek istiyorum.

Andın kaldırılmasını talep ederken ortaya koyulan argüman yoğunlukla “ Türküm doğruyum”, ve “varlığım Türk varlığına armağan olsun” gibi faşizan sözler ile ilgili.

Türk olmadığımız noktasına itiraz ederken şu sorunun da cevabini verebilmeliyiz;

Biz kimiz?

Türkiye`deki Türk ulusunun bir parçası olarak “Türk” olduğumuz iddiasının yanlışlığı ortada.

Çünkü bir halkın ne olarak tanımlanacağı faşist zihniyetin iddia ettiğinin aksine etkin kökenle değil sosyo-ekonomik koşullarla ortaya çıkan kimlik ile ilgilidir.

Somut bir örnek verecek olursak Azerbaycan halkı, tarihsel köken olarak Türklük kökeninden geliyor olabilir.

Fakat Azerilerin Türkiye`deki Türklerle aynı olduğunu iddia etmek bilime aykırıdır.

Tarihsel süreç içerisinde aynı etnik kökenden gelen fakat zamanla yaşadığı dönüşümlerle farklı bir halk oluşturan türlü örnek vardır.

Farklı etnik kökenlerden gelen insanların oluşturduğu Amerikan halkı buna güzel bir örnektir.

Bizim kim olduğumuz sorusu ise toplumda tam anlamıyla ortak bir yanıt bulabilmiş değildir.

Kıbrıslı Türk, Kıbrıs Türkü, Kıbrıslı, Türk, Türkçe konuşan Kıbrıslı vb. bu tanımlar savunulma dereceleri farklılık gösterse de toplum içinde kullanılan biçimler.

Bu tanımlama hengamesi, gündelik hayatın içinde ise mekanlara göre bile farklılık gösteriyor.

Türkiye`ye gittiğimizde Kıbrıslı, güneye geçtiğimizde ise kendimizi tanımlarken Türk oluyoruz.

Bir halkın varoluş kavgasının başarı şansı o halkın ortak bir zemin üzerinde mobilize olması ile doğrudan ilintilidir ve kim olduğumuz sorusunu önemli kılan taraf budur.

Kim olduğu konusunda ortaklaşamayan kitleler herhangi bir amaç için bir araya gelemezler.

Tarihte kurtuluş ve varoluş kavgası vermiş bütün halklar bu aşamayı geçerek bu kavgaya girişebilmişlerdir.

Açıkçası bizim kim olduğumuz noktası nesnel olarak bellidir.

Bizler Kıbrıslı Türkleriz!

Ne Türkiye`deki Türk halkının bir parçasıyız ne de Kıbrıslı Elenler ile ayniyiz.

Fakat geleceğimiz (aynı zamanda Kıbrıslı Elenlerin geleceği de) Kıbrıslı Elenlerle vereceğimiz ortak vatan mücadelesine bağlıdır.

Aksi takdirde yani bölünmüş ve egemenlik altına alınan bir Kıbrıs`ta, Kıbrıslı Türk halkı yok olmaya mahkum olacaktır.

1974`ten günümüze değin yaşanan pratik bunun bariz örneğidir.

İki halkın birlikte yaşayacağı ve ortak bir Kıbrıslı kimliği yaratacağı bir anlayışla nesnel olarak var olan Kıbrıslı Türk kimliğine politik olarak sarılmaktan başka çaremiz yoktur.

İki halkı gerçek anlamda birleştirecek ve kardeşleştirecek yegane unsur birbirinin varlığını eşit olarak kabul etmektir.

Kardeşlik, birbirinin eşit varlığını kabul edenlerin işi olabilir.

Bu ayni zamanda, iki halkın içinde türlü gerilimlerden faydalanarak boy atmaya çalışan faşistlerin argümanlarını da tartışma konusu olmaktan çıkaracaktır.

Ali Şahin

Baraka Aktivisti

Be the first to comment

Leave a Reply