Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Rahvancıoğlu: Her Vekil “Evet” Oyu Vererek Geçmesini Desteklediği Yasadan Sorumludur

Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, MOBESEler konusunda sosyal medya hesabından paylaşımda bulundu.

Oysa bir uluslararası anlaşmanın hükümet tarafından imzalanmış olması, Meclis’in o anlaşmayı reddedemeyeceği anlamına gelmiyor.

Yani Polis Teşkilatı, bu halkın oyları ile seçilmiş meclis’e rest çekip, siz onaylamasınız da biz bu kameraları kuracağız, üstelik protokolde bu hibe olduğu halde kktc’ye de borç olarak yazılacak maliyeti mi demiş? Yani Polis Teşkilatı yasası olmayan bir şeyi yapmakla mı tehdit etmiş, hem de MECLİS’İ?

– Yasa Tasarısı Doğuş Hanım’ın komitesinden oy birliği ile geçti
– Yasa Tasarı’sını Meclis kuruluna Doğuş hanım sundu ve kürsüden konuşma yapıp lehte oy istedi
– Meclis Yasa’yı oy birliği ile kabul etti.

Her vekil “evet” oyu vererek geçmesini desteklediği yasadan sorumludur. “Evet dedim ama niye dedim, bir sor niye dedim” diye bin dereden su getirmesi, onun o yasaya evet demiş olduğu gerçeğini değiştirmez.

Açıklama şöyle:

MİLLETVEKİLLERİNİN GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARI HAKKINDA
Doğuş Hanım, partimiz yetkililerinin Mobese ve CTP ilişkilerine dair bugünkü açıklamaları üzerine bir yanıt verme gereği duymuş. Yanıtını aşağıda paylaşıyorum. Ancak özetle, Bağımsızlık Yolu’na dair her zamanki küçümseyici ve CTPcentrik fikirleri dışında, Mobese uygulamasının nasıl yasalaştığı ile ilgili süreci özetlemiş ve kendilerinin bu yasalaşma sürecine kattıkları olumlu unsurları anlatmış. Çok da iyi yapmış…
Ancak okuduğum zaman gördüm ki, Doğuş Hanım bir milletvekilinin Meclisteki görevleri, Meclis’in ve vekillerin yetkileri ve sorumlulukları ile ilgili birçok eksik, yanlış bilgiye sahip. Mesela sayın vekilimiz, paylaşımının başında bize “MOBESE’lerin kurulması için TC-KKTC arasında imzalanan protokolün tarihi Ekim 2017’dir ve imzayi atan UBP-DP hükümetinin içişleri bakanı Kutlu Evren’dir” dedikten sonra, aynı paylaşımın sonunda da “KISACASI ZATEN KURULACAK OLAN BU KAMERALAR ILE ILGILI SIVIL MAKAMLARI YANI BELEDIYELERI, BAROLARI, ŞEHİR BÖLGE PLANCILARINI, KAYMAKAMLIKLARI sürece müdahil etmeyi başaran 4lü Koalisyon hükümetidir” diyerek çok önemli bir noktayı ifade etmiş gibi davranıyor.
Oysa bir uluslararası anlaşmanın hükümet tarafından imzalanmış olması, Meclis’in o anlaşmayı reddedemeyeceği anlamına gelmiyor. Yani Doğuş Hanım’ın “zaten kurulacak olan bu kameralar” şeklindeki ifadesi, kendisinin milletvekilliği ve Meclis ile ilgili yanlış bilgilere sahip olduğunu gösteriyor. Bir uluslararası anlaşma, sadece Meclis’te onaylanırsa yürürlüğe girer. Meclis anlaşmanın içeriğini değiştiremez ancak anlaşmayı kabul etmek zorunda da değildir!
Doğuş Hanım benzer bir bilgi eksikliğini Su Temini ile ilgili anlaşmada da göstermiş, “Meclis’in hukukçusu bana değişiklik yapamazsınız dedi, o yüzden evet oyu verdim” demişti. O tarihlerde değişiklik yapamamanın, evet demek zorunda olmamak olduğunu bilmemesi belki normaldi. Ancak bu kadar yıl Meclis’te görev yaptıktan sonra, artık bu basit bilgiyi öğrenmiş olmasını beklerdik. Gene de yanlış bilgi olmaması için tekrar ediyorum; 2017’de imzalanmış olan protokol, kameraların “zaten kurulacağı” anlamına gelmiyor.
Devamında Doğuş Hanım 4lü koalisyon hükümeti döneminde, kendisinin başkanlığındaki Meclis komitesinin bu yasayı Meclis’e sevk etmeyi reddettiğini yazıyor. Ama hemen ardından kurduğu cümleler ibretlik. Aynen alıntılıyorum:
“Polis teşkilatı bu dönemde komitenin protokolü onaylayıp onaylanmasına bakılmaksızın kameraların kurulacağını, protokolün 2018 içinde onaylanması halinde kamera paralarının hibe olacağını, onaylamazsa KKTC’ye borç olarak yazılacağını söylemiştir. Yani 2017’de UBP tarafından imzalanan protokol gereği kameralar her halükarda kurulacaktır. Tüm bunlar komite tutanaklarında vardır, isteyen açıp bakabilir.”
Bu paragraftaki “kameralar her halükarda kurulacaktır” ifadesini geçiyorum. Doğuş Hanım’ın bir türlü öğrenemediği “uluslararası anlaşmalar Meclis tarafından onaylanmadan yürürlüğe giremez” noktasından kaynaklı bir yanlış bilgi orası. Ama bu paragrafta çok daha önemli bir bilgi var; Doğuş Hanım’ın iddiasına göre “Polis teşkilatı bu dönemde komitenin protokolü onaylayıp onaylanmasına bakılmaksızın kameraların kurulacağını” söylemiş. Kime söylemiş? Meclis komitesine… Doğuş Hanım diyor ki, “Tüm bunlar komite tutanaklarında vardır, isteyen açıp bakabilir.”
Biz kendisine inanıyoruz. Bakmamıza gerek yok. Ama buradaki skandala inanamıyoruz! Yani Polis Teşkilatı, bu halkın oyları ile seçilmiş meclis’e rest çekip, siz onaylamasınız da biz bu kameraları kuracağız, üstelik protokolde bu hibe olduğu halde kktc’ye de borç olarak yazılacak maliyeti mi demiş? Yani Polis Teşkilatı yasası olmayan bir şeyi yapmakla mı tehdit etmiş, hem de MECLİS’İ? Üstelik bu Polis Teşkilatı’nın aynı dönemde Başbakan olan Tufan Erhürman’ın ifadesiyle, kendisine bağlı olduğu noktasını hiç sorgulamıyorum, çünkü sanki Tufan bey bu yasadışılık ve şantajın talimatını vermiş gibi anlaşılır..
Peki, olan olmuş Polis Teşkilatı bu şantajı Meclis’e yapmış. Peki Doğuş Hanım başkanlığındaki Komite ne yapmış? Doğuş hanımın kendi açıklamasında şöyle deniyor: “Komite bunun üzerine Başbakanlık ve İçişleri bakanlığından protokolde bulunmayan ve demokrasi açısından problem yaratacak hususların giderileceği bir yasa çalışması istemiştir.”
Yani Komite, Yasa’yı Meclise göndermeyi reddetmiş, bunun üzerine Polis Komite’yi tehdit etmiş ve Komite de “kızmayın polis amcalar” deyip, önceki pozisyonundan vazgeçmiş… Meclis’in Polis Teşkilatı’ndan emir almaması gerektiğini, böyle bir tehdit varsa bunun Meclis kürsüsünden halkla paylaşılması gerektiğini, yıllar sonra muhalefete düşüp eleştiri alındıktan sonra anlatılmasının manasız olduğunu Doğuş Hanım’a biz mi anlatacağız? Yok mudur partisinde bu konularda kendisine görev, yetki ve sorumluluklarını öğretecek birisi?
Dahası var, Doğuş Hanım oradan yasaya kattıkları olumlulukları sıralamaya geçiyor. O noktaya gelmeden eksik bıraktıklarını da biz ekleyelim:
– Yasa Tasarısı Doğuş Hanım’ın komitesinden oy birliği ile geçti
– Yasa Tasarı’sını Meclis kuruluna Doğuş hanım sundu ve kürsüden konuşma yapıp lehte oy istedi
– Meclis Yasa’yı oy birliği ile kabul etti.
Doğuş Hanımın anlatısında bu noktalar yok. Ve kendi başkanlığındaki Komite’den oy birliği ile geçen, kendisinin meclise sunduğu, mecliste lehte oy verdiği ve Meclis onaylamasa yürürlüğe girmeyecek bir yasayı, “CTP getirdi” dedik diye, bizim “dürüstlükten uzak” olduğumuzu söylüyor sayın vekilimiz… Dürüstlükten uzak olan biz miyiz, yoksa Polis’in tehditleri üzerine makaraları koyverip bunu halkla da paylaşmayan siz misiniz dürüstlükten uzak olan sayın vekil?
Son olarak, Doğuş Hanım komitede yapılan çalışmalarla, bu yasaya eklenmiş birçok güzel, olumlu, değerli noktayı anlatıyor. Bu çalışmalar için emeklerine sağlık, hepsi de değerli noktalar içeriyor. Sadece polemiğe dayalı zamanlarda değil, entelektüel katkılar için de bizi hatırlasalardı, bu güzel şeylere bizim de eklenmesini önerebileceğimiz fikirlerimiz olacaktı. Ama bu hali ile de Yasa’da birçok ilerleme sağlamışlar, kendilerini tebrik ederiz. Ancak Doğuş Hanım’ın anlamadığı son nokta da burada ortaya çıkıyor. Biz kendisini ve partisini bu güzel eklemeleri yaptıkları için eleştirmiyoruz ki! Bu eklemeler komitede yine aynı çalışkanlık ile yapılabilir, ama yasaya gene “hayır” oyu verilebilirdi. Bir vekilin kendi komitesinden gelen ehver-i şer noktalarla düzeltmeler, ilerlemeler kattığı bir yasaya “hayır” diyemeyeceğini kim söylüyor? Her vekilin oy doğrultusu kendi iradesidir. Varsın Doğuş Hanım’ın oyu olmadan, varsın CTP’nin oyu olmadan geçseydi Yasa!
Siyasal mücadelede olduğu gibi parlamenter mücadelede de “ya hep ya hiç”, “karşıysam noktasına dokunmam, taraftarsam hiçbir maddesini değiştirtmem” diye bir yaklaşım çok totaliter bir tutumdur. Bu yasayı iyileştirebileceğiniz kadar iyileştirmenize sözümüz yoktur. İyi de yapmışsınız teşekkürler. Bizim eleştirimiz, bütün iyileştirmelere rağmen adınızın birlikte anlımasından rahatsız olacak kadar benimsemediğiniz bir yasaya “evet” demiş olmanızadır. Maddelerine ne kadar katkı koymuş olursanız olun, bir yasanın bütününe “hayır” deme hakkı olduğunu bilmiyorsa sayın vekilimiz, buyursun Meclis İç Tüzüğü’nü okusun, orda yazıyor…
Son olarak MİLLETVEKİLLERİNİN SORUMLULUĞU kısmına dair bir cümle: Her vekil “evet” oyu vererek geçmesini desteklediği yasadan sorumludur. “Evet dedim ama niye dedim, bir sor niye dedim” diye bin dereden su getirmesi, onun o yasaya evet demiş olduğu gerçeğini değiştirmez. Bu sebeple Doğuş Hanım bundan hoşlanmasa da, Mobese’yi yasalaştıran kararda kendisinin de oyu vardır ve bununla anılmaya alışmalıdır…

-Merak edenler için kendisinin açıklamasını yoruma koyuyorum…

Doğuş Derya’nın paylaşımı:

“1) MOBESE’lerin kurulması için TC-KKTC arasında imzalanan protokolün tarihi Ekim 2017’dir ve imzayi atan UBP-DP hükümetinin içişleri bakanı Kutlu Evren‘dir.

2) Protokol imzalandıktan hemen sonra OCAK 2018’de seçim olmuş ve sonrasında 4’lü Koalisyon kurulmuştur.

3) Nisan 2018’de ilgili protokol Içişleri bakanı Baybars tarafından komiteye gönderilmiştir.

Polis Teşkilatı’nın trafik suçlarını önleme konusunda ısrarla talep ettiği MOBESE kameraları Türkiye’den ASELSAN şirketi tarafindan kurulmak üzere bu dönemde daha protokol meclise gönderilmeden getirilmeye başlanmıştı.

4) Komite bu dönemde protokolü meclise sevk etmeyi reddetmişti, çünkü kameraların nereye, hangi sayıda ve sıklıkta kurulacağı, toplanan verilerin nasıl kullanılacağı, itiraz hakkı ve benzeri bir çok düzenleme protokolde bulunmamaktadır.

5) Polis teşkilatı bu dönemde komitenin protokolü onaylayıp onaylanmasına bakılmaksızın kameraların kurulacağını, protokolün 2018 içinde onaylanması halinde kamera paralarının hibe olacağını, onaylamazsa KKTC’ye borç olarak yazılacağını söylemiştir. Yani 2017’de UBP tarafından imzalanan protokol gereği kameralar her halükarda kurulacaktır. Tüm bunlar komite tutanaklarında vardır, isteyen açıp bakabilir.

6) Komite bunun üzerine Başbakanlık ve İçişleri bakanlığından protokolde bulunmayan ve demokrasi açısından problem yaratacak hususların giderileceği bir yasa çalışması istemiştir.

Bu yasada:

  1. A) Kamera sayısı, yeri ve sıklığına güvenlik güçlerinin değil, SİVİL MAKAMLARIN KARAR VERMESİ

B)) Verilerin özel hayatı ve insan haklarını ihlal etmeyecek şekilde depolanması ve imhası

  1. C) Yurttaşların BIREY YA DA GRUP OLARAK ITIRAZ HAKKI
  2. D) Verilerin sızdırılması, amaç dışında veya kötü niyetli kullanım söz konusu olursa CEZA UYGULAMALARI gibi hususların düzenlemesini istemiştir.

7) Bugün KENT GÜVENLIK SISTEMLERİ YASASI denilen Yasa bu çaba sonucunda çıkmıştır.

KISACASI ZATEN KURULACAK OLAN BU KAMERALAR ILE ILGILI SIVIL MAKAMLARI YANI BELEDIYELERI, BAROLARI, ŞEHİR BÖLGE PLANCILARINI, KAYMAKAMLIKLARI sürece müdahil etmeyi başaran 4lü Koalisyon hükümetidir.

İnsan haklarını ihlal edebilecek uygulamaları önleyen, yurttaşa ITIRAZ HAKKI veren maddeleri de bin bir kavga ile yasaya derç eden de dönemin Komitesidir.

Şimdi CTP’ye saldırmak için yalan bilgi ile kamuoyunu manipüle etmeye kalkanlara soruyorum:

Bulunduğunuz Belediye meclislerinde kentinize MOBESE kurulmaması için ne yaptınız?

Yasada tanımlanan itiraz hakkını kaç defa kullandınız?

Yalan bilgiyi dolaşıma sokmak için harcadığınız zamanın ne kadarını kentinizin dokusu bozulmasın diye harcadınız?

Gözetim toplumu denilen şeye hepimiz karşıyız da o çarpıtılmış bilgi yaydığınız akıllı telefonlar üzerinden attığınız her adım takip edilirken MOBESE ‘ye karşı çıkma zemininiz biraz zayıf kalmıyor mu?

Canınız polemik değil de gerçekten politik-entellektuel bir tartışma çekiyorsa buyurun buluşalım.

Bugün ihtiyacımız olan manipülatif yaygara değil, sahici bir sol diyalogtur çünkü”