Bağımsızlık Yolu Kurucu Üyesi Özkızan’dan Sermayeseverlere: ”Çalışanlar Oyuna Gelmesin! Kaynak Arayan Ultrazenginlerin Servetine Baksın”

Bağımsızlık Yolu Kurucu Üyelerinden Celal Özkızan, sermaye dostlarının ”yol istiyorsanız maaşlardan kesinti şart” şeklindeki hedef şaşırtmalarına net bir yanıt verdi.

Son günlerde binlerce kişinin katıldığı ve ciddi bir sosyal medya hareketine dönüşmekte olan ”Yol Yoksa Seyrüsefer de Yok” isimli Facebook grubuna, içinde bulunduğumuz durumun net bir özetini paylaşan Özkızan’ın yazdıkları, kısa sürede binlerce kişiden beğeni aldı.

Özkızan’ın gerçek sorumluları net bir dille ortaya koyduğu ve ülkede çok küçük bir bölümün zengin bir yaşantı sürdürdüğünü paylaştığı yazı şöyle:

Bu ülkenin en zengin kişisi (ki aynı zamanda Türkiye’nin en zengin 11. kişisidir) bu ülkeye tek bir kuruş vergi ödemiyor, her sene “zarar” beyan ediyor, yetmiyor bütçedeki teşviklerden faydalanıyor (isteyen 47/2000 sayılı teşvik yasasına bakabilir ve nelerden faydalandıklarını görebilir).

Bu ülkenin en büyük ikinci üniversitesinin sahibi, ki kendisinin dünyanın diğer ülkelerinde bile yatırımları vardır, ülkeye tek kuruş vergi ödemiyor, zaten çalışanlarının maaşını bile düzgün bir biçimde ödemiyor. Zaten bu ülkedeki hiçbir üniversitenin ismini, veya üniversite sahibinin ismini vergi listelerinde göremezsiniz çünkü her şeyden muaftırlar. Ülkenin kaynaklarını, olanaklarını, işgücünü kullanıp servetlerine servet katıyorlar, ama asla vergi ödemiyorlar.

Bu ülkede her sene on hatta yüz milyonlarca lira gelir elde eden beş yıldızlı büyük oteller ve kumarhaneler, çok saçmasapan miktarlarda düşük vergiler veriyorlar. Dahası, otellere de teşvik yasası kapsamında her türden muafiyet sağlanıyor, yetmiyor, otellerin elektrik borcunun bir kısmını devlet ödüyor!

Bu ülkedeki inşaat şirketleri, ki yollarımızın bu halde olmasının bir sebebi da ağır inşaat araçlarının ve kamyonlarının yollarda cirit atmasıdır, gariban ucuz işgücünü kullanarak muazzam servetler yaratıyorlar, o binaları yabancılara veya yerli zenginlere pahalıya satıyorlar, elde ettikleri gelirin bırakın ihtiyaç duyulan kısmını, yasal kısmını bile ödemiyor çoğu.

Bu ülkedeki büyük süpermarket zincirleri, sıradan vatandaşın krizden kan ağladığı son 2 yılda, yeni yeni şubeler açtılar! Zaten benzin istasyonu sahipleri ve büyük süpermarketler krizi hiç yaşamadılar, çünkü ülkemizde düşen alımgücünden doğan kaybın kat kat fazlası, döviz farkı nedeniyle güneyden kuzeye geçip alışveriş yapan on binlerce Kıbrıslı Elen’in kuzeye akıttıkları parayla kapatıldı. Ancak o para belli ceplere girdi sadece! Sıradan vatandaş da krizi yaşadığıyla kaldı! 

Örnekler çoğaltılabilir ama uzatmayım. Bu ülkede küçük bir azınlık var, “ultrazenginler”. Geçen sene ülkemizde yapılan resmi “gelir dağılımı” araştırmasına göre, kktc’de hanelerin yüzde 66.7’sinin, yani çok büyük oranının geliri “düşük” seviyededir. Yüzde 27.5’in toplam geliri ise orta veya orta üst düzeydedir. Hanelerin sadece yüzde 2.5’inin toplam geliri “yüksek”tir. Yüzde 1’lik çok küçük bir kesim ise “çok çok yüksek varlık sahibi”dir.

Ülkemizdeki kaynakların çoğu “ultrazenginlerin” elindedir (yani yüzde 1’lik o çok küçük bir azınlığın, ve ayrıca yüzde 2.5’lik ikinci grubun) Onlar servetlerine servet katacaklar diye bu ülkeye pek çok ucuz işgücü yığdılar, ülkenin kaynaklarını, arazilerini, işgücünü, kredilerini, araçlarını, her türden imkânını kullandılar. Onlar zenginleşirken ve servetlerine servet katarken bizim hayatlarımız bırakın iyiye gitmeyi, ya yerinde saydı, ya da daha kötüye gitti. 

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, bu küçük azınlık zenginleşirken, servetlerine servet katarken ortaya çıkan sosyal, ekonomik ve altyapısal sorunların bedelini bile bize ödetmeye çalışıyorlar! Çünkü ülkemizde hükümete gelmiş tüm siyasi partilerin yöneticilerinin ve tepe elemanlarının çoğu da ya zaten zengin kesimdir, büyük patronlardır, büyük tüccarlardır, büyük sermayedarlardır ya da bu zengin kesimle birlikte iş yapan kişilerdir! Merak eden baksın tek tek incelesin! 

Bakın son günlerde birileri ısrarla “maaşları kesemezsek yol yapamayız” ya da “memurlar yüzünden yatırım yapamıyoruz” diyerek dikkati başka yere çekmeye çalışıyor. Çalışan insanları, emekçi insanları, dar ve orta gelirli insanları birbirlerine düşürmeye çalışıyorlar ki asıl hedef gözden kaçsın! Zaten egemenler ne zaman halkın bir araya gelmesinden korksalar, ya bizi “Türkiyeli-Kıbrıslı” diye bölecek yolları arıyorlar, ya da “memur-özel sektör çalışanı” ayrımı üzerinden bizi bölüyorlar. Kabul etmeyin arkadaşlar bu ayrımı. Biz, ya o %66.7’lik “düşük gelirli” kesimin içindeyik, ya da %27.5’lik “orta halli” kesimin içindeyik. Evet bazılarının durumu daha iyi, bazılarının daha kötüdür, ama günün sonunda bu insanların çok büyük bir çoğunluğu zaten az veya çok geçim derdi çeker, ve ülkenin aynı zamanda bütün yükünü çeker.

Hiç geçim derdi çekmeyen, büyük servetlere sahip olan bu ultrazengin azınlık kesimden ve onlardan yaratılabilecek kaynaklardan ise siyasetçiler hiç söz etmiyor dikkat ederseniz! Ortaya çeşitli laflar atarak çalışan insanları birbirlerine düşürmeye çalışıyorlar aksine! Bu oyuna gelmeyelim. Bu ülkede kaynak vardır. Bu kaynağın da adresi bellidir, ultrazenginler! “Yatırım istiyorsak fedakarlık yapmamız lazım” laflarına kanmayın! Ultrazenginlerin servetinin ufacık bir kısmı bile pek çok yatırım sorunumuzu çözer! Birbirimize düşmeyelim!

https://www.facebook.com/groups/2634551156773126/permalink/2640694929492082/