Bağımsızlık Yolu Mağusa: ‘Asrın Projesi’ Yerel Su Kaynaklarının Kullanımını Yasaklamakta

Bağımsızlık Yolu Mağusa Bölge Örgütü’nden Kıbrıs’ın kuzeyinden yaşanan su sıkıntısına ilişkin açıklama geldi.

Su Temini ve Yönetimi Anlaşması temelde yerel su kaynaklarının kullanımını yasaklamakta ve Kıbrıs’ın kuzeyini Türkiye’ye bağımlı hale getirmektedir.

Bugün Mağusa gibi birçok ilçede tankerlerle evlere fahiş fiyata su taşınmakta ama belediyeler var olan suyu kendi yetkileri dahilinde kullanamamaktadır.

Açıklama şöyle:

Bağımsızlık Yolu Mağusa Bölge Örgütü olarak Mağusa başta olmak üzere Kıbrıs genelinde susuz bırakılan halkımızın yaşadığı sorunlara dair açıklamamız aşağıdadır. Asrın projesi olarak sunulan özelleştirme projesinin su tankerlerinin yolunun gözlendiği ve kullanılabilir su kaynaklarımıza ulaşmamızda engel olduğu bir projeye dönüşmesi hakkındaki görüşlerimizi kamuoyunun bilgiisne sunarız.

COĞRAFYA KADERDİR, SUSUZLUK DEĞİL!

Kıbrıs’ın kuzeyindeki birçok ilçe gibi Mağusa ve çevresi de haftalardır susuzlukla boğuşuyor. Peki bu noktaya nasıl geldik? 2016’da asrın projesi olarak tanıtılan su temin projesinin dayandığı yasal temel TC ile kktc arasında imzalanan Su Temini ve Yönetimi Anlaşması’ydı. O dönemde bu anlaşmanın suyun özelleştirilmesi anlamına geldiğini savunan içinde Bağımsızlık Yolu’nun da olduğu Su Platformu köy köy, kasaba kasaba, ilçe ilçe gezip detayları anlatmaya çalışmış ve ciddi bir taban da oluşturmuştu. Ancak coğrafyanın değil susuzluğun kader olduğunu savunan şükrancı zihniyet burada da devreye girmiş ve su temin hatları şaşalı törenlerle, gövde gösterileriyle açılmıştı. O gün savunulan en önemli noktalardan biri ise bugün Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşanan su sıkıntısını açıklamaktadır. Su Temini ve Yönetimi Anlaşması temelde yerel su kaynaklarının kullanımını yasaklamakta ve Kıbrıs’ın kuzeyini Türkiye’ye bağımlı hale getirmektedir. Bugün Mağusa gibi birçok ilçede tankerlerle evlere fahiş fiyata su taşınmakta ama belediyeler var olan suyu kendi yetkileri dahilinde kullanamamaktadır. Henüz yüksek sesle dillendirilmeyen bu gerçek bize önemli bir noktayı işaret etmektedir; örgütlü toplumsal muhalefet parlayıp sönmemeli, süreklilik arzetmelidir.

Bugün Su Platformu’nda yer alan tüm örgütler seslerini çok daha gür bir biçimde yükseltmelidir. Yaşanan su sıkıntısı yerel kaynakların yine kamu eliyle yönetilmesiyle zor da olsa aşılabilir. Yapılan anlaşma yerel yönetimlerin elini kolunu bağladığı için insanların en temel hakkı ve yaşam kaynağı olan su karaborsaya düşmüştür.

Bu nedenle Su Platformu susuzluğun değil coğrafyanın kader olduğunu vurgulayarak temel ilkelerini kamuoyu gündemine tekrar getirmelidir:

1- Su en temel insan ve yaşam hakkıdır, özelleştirilemez

2- Su, evsel ve tarımsal kullanıma mümkün olan en düşük ve kar içermeyen fiyattan ulaştırılmalıdır.

3- Suyun ve su kaynaklarının yönetimi ve işletmesi kamu tarafından yapılmalı, su evsel kulanım için belediyelere, tarımsal kulanım için üreticilere belirlenen standartlar üzerinden kamu tarafından ulaştırılmalıdır.

Coğrafya kaderdir, susuzluk değil!