Baraka Kültür Hükümete Seslendi: “Kadın Cinayetleri Politiktir, Sorumlusunuz”

Baraka Kültür Merkezi bugün Başbakanlık önünde basın açıklaması gerçekleştirerek,  Kadın cinayetlerinin münferit vakalar olmadığını işaret etti, hükümetin sorumluluklarına dikkat çekti. Basın açıklamasına Bağımsızlık Yolu üyeleri de destek verdi.

Kadın cinayetlerinin politik olduğuna dikkat çekilen basın açıklamasında, eğitimden sığınma evine, polisten mahkeme sistemine, sosyal hizmetlerden ekonomik yaşma kadar kadına şiddeti önleyici mekanizmaları kurmayan, bu konuya öncelik vermeyen, bütçe ve kaynak ayırmayan hükümetin sorumlu olduğu vurgulandı.

AKP döneminde Türkiye’de kadın cinayetlerinin artmasının, işbirlikçi hükümetin, neoliberal muhafazakar politikaları ve erkek egemen kültürü pekiştirilmesiyle ülkemizde de yaşandığının belirtildiği açıklamada, “Halkımıza dayatılan yoksullaşma ve ekonomik sıkıntılara rağmen devletin sosyal politikalardan çekilmesi ve bu boşluğu cemaat temelli dinsel kurumların doldurmasına göz yumulması, buna paralel artan muhafazakarlaşma kadına yönelik şiddetin temel sebeplerinden biridir” denilerek hükümet derhal harekete geçmeye çağırıldı.

Eylemde, ülkemizde son yıllarda erkek katillerce öldürülen kadınların isimlerinin yazılı olduğu bir dövizin yanı sıra “Sığınma evi devletin görevi”, “7 yıl hükümet 0 sığınma evi”, “Kadına şiddete dur de” şeklinde dövizler taşındı ve “Kadın cinayetleri politiktir”, “Cami değil sığınma evi” gibi sloganlar atıldı.

Bağımsızlık Yolu üyelerinin de destek verdiği basın açıklamasının tam metni ise şöyle:

Değerli basın emekçileri, değerli halkımız,

Ülkemizde kadına yönelik şiddet olaylarında, taciz ve tecavüzlerde artış yaşandığı bilinirken, son beş ayda üç kadın, kocaları tarafından öldürüldü. Öncelikle, hayatını kaybeden kadınların yakınlarına sabır diler ve acılarını paylaştığımızı söylemek isteriz…

Kadın cinayetleri sadece münferit cinnet vakaları olarak görülemez, politiktir. Eğitimden sığınma evine, polisten mahkeme sistemine, sosyal hizmetlerden ekonomik yaşma kadar kadına şiddeti önleyici mekanizmaların kurulmaması, bu konuya öncelik verilmemesi, bütçe ve kaynak aktarılmaması Hükümeti de bu cinayetlere ortak etmektedir.

Hükümet ortaklarından UBP’nin görüşünü, bu konuda hiçbir icraat yapmamasından ve geçmişte sarfettiği sözlerden hatırlıyoruz. Başkanı Özgürgün, taciz, tecavüz, cinayet gibi konularda kendisine sorulan bir soru üzerine, “Kimse sokağa çıkmazsa sorun çözülür, elin geri zekalıları” demişti…

Hükümetin büyük ortağı CTP ise lafta mangalda kül bırakmasa da kadınların yaşamını iyileştirecek icraatlar ortaya koyamamıştır. Üstüne bir de Başkanı Talat, kendi partisinin hükümette olduğu bir dönemde, sanki hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi “Hükümet kadına yönelik şiddetin önüne geçilebilmesi için önlem almalıdır” diyerek halkı kandırmaya çalışmakta ya da halk ile dalga geçmektedir.

Son yıllarda yasalarda bir takım düzenlemeler yapılmasının yeterli olmadığı, kağıt üzerinde kalan kazanımların kültürel yozlaşma ve ekonomik kayıplar karşısında anlamını yitirdiği de görülmektedir. Halkımıza dayatılan yoksullaşma ve ekonomik sıkıntılara rağmen devletin sosyal politikalardan çekilmesi ve bu boşluğu cemaat temelli dinsel kurumların doldurmasına göz yumulması, buna paralel artan muhafazakarlaşma kadına yönelik şiddetin temel sebeplerinden biridir.

Şiddet olayları toplumun sosyo-kültürel değerlerinin bir yansımasıdır. Ülkemizdeki sosyal ve kültürel yapı, tıpkı ekonomik yapı gibi Türkiye hükümetinin politikalarından da, bununla bağlantılı olarak medyasından da doğrudan etkilenmektedir. Her yönüyle karanlık AKP döneminde Türkiye’deki kadınların başına gelenler (şiddetin ve kadın cinayetlerinin artması), işbirlikçi hükümetin, neoliberal muhafazakar politikaları ve erkek egemen kültürü pekiştirilmesiyle ülkemizde de yaşanmaktadır. Şiddete karşı, yüzeysel olmayan, kapsamlı bir politika bunu da sorgulamayı gerektirir.Top of Form
Kadına yönelik şiddete en ağır cezaların verilmesinin yanı sıra önleyici mekanizmaların derhal hayata geçirilmesi ve kadınların yaşama hakkını dahi ellerinden alan erkek egemen kültüre karşı, sosyal hizmetleri ve sığınma evi ile, eğitimi, polisi ve yargısı ile, genelde toplumun özelde ise kadınların ekonomik yönden güçlendirilmesi ve muhafazakarlığın devlet eliyle geriletilmesi şeklinde bütünlüklü ve kapsamlı bir devlet politikası inşa edilmesi gerekmektedir.

Kaybedilen canları, Nilgün Urhan, Olesya Kupriyanova ve Nejla Mağracı’yı geri getiremesek de yeni canların yanmaması için hükümeti derhal harekete geçmeye çağırıyoruz.