Basın Özgürlüğü Önemli midir? – Mehmet Adaman

Pazartesi akşamı Kıbrıs’ın kuzeyinde bir eylem vardı. Basın emekçilerini hep başkaları tarafından organize edilen eylemleri görüntüleyip haber yapmaya çalışırken görmeye alışkınız ama kendi eylemlerini yaptıklarına sanırım ilk kez şahit olduk. Yapılan eylem, basın özgürlüğüne karşı son zamanlarda artan saldırılara karşı yapıldı ve çok değerli bir eylemdi. Neden değerli olduğunu, kendimce kısaca anlatmaya çalışayım.

AKP denilen siyasal islâm çetesi tarafından yönetilen Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları bakımından ne hâlde olduğunu hepimiz görüyoruz. AKP iktidarına yaptığınız en ufak bir eleştiride, kendinizi bir anda “terörist” olarak yaftalanmış buluyorsunuz. Sırf iktidarı eleştirdikleri için saçma sapan uyduruk suçlamalarla birçok basın emekçisi yıllarca hapis yatıyor. Türkiye’de, eleştirilmeye tahammülü olmayan, kendinden olmayan herkesi düşman ilan edip hedefgösteren bir iktidar anlayışı var. Türkiye elbette ki bu duruma bir günde gelmedi. Basındaki muhalif sesler yavaş yavaş ya hapse atılarak ya da korkutularak susturuldu. Bugün Türkiye’de havuz medyasına baktığınızda, ülkede her şeyin güllük gülistanlık olduğunu görürsünüz. Ama gerçek öyle değildir elbette ki. Gerçekleri yazmaya niyetli pek çok medya kuruluşu da iktidar tarafından sürekli olarak ciddi baskı altında tutulmaktadır. Tamamen iktidarın hegemonyası altına giren medya, bugün artık yapılan bir zamma “zam” diyebilme cesaretini bile gösteremiyor. Zam diyemiyor, “fiyat düzenlemesi” diyor. Basın özgürlüğü olmayan, gerçekleri yazmaktan korkan hâle gelen bir ülkede, basının iktidarın elinde nasıl halk düşmanı bir oyuncak hâline dönüştüğünü Türkiye örneğinde gayet net olarak görüyoruz. 

Kıbrıs’ın kuzeyine bakacak olursak, AKP’yi siyaseten kendilerine kıble olarak alan işbirlikçi hükümetler tarafından yönetilen ülkemizde, Türkiye’deki duruma gelme ihtimalini uzak olarak görenlerin, büyük bir yanılgı içerisinde olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. İfade özgürlüğüne ve özellikle de basına karşı son zamanlarda artan saldırıların birbirinden bağımsız tesadüfi olaylar olduğunu düşünmüyorum. Kıbrıs’ın kuzeyinde de basın aynen Türkiye’de olduğu gibi yavaş yavaş “hizaya” getirilmeye çalışılmaktadır. Erdoğan, Kıbrıs’ın kuzeyindeki basın yapısından rahatsızlığını defalarca dile getirdi, defalarca buradaki basın kuruluşlarını hedef gösterildi. AKP’nin ve yerli işbirlikçilerinin hedefi belli. Önce ağır ağır basın “hizaya”getirilecek, sonra süslü püslü ifadelerle önümüze bir de “yargı reformu” konulacak. Halktan kopuk, siyasi geleceğini Ankara’ya uşaklık etmekte gören siyasi partilerimiz, sağcısıyla “solcusu”yla bir araya gelip koro halinde bu reformu savunacak. Yargı da “hizaya” gelince, iktidarın sözünden dışarı çıkamayan, halka doğruları söylemekten korkan bir basın modeli de burada kurulmuş olacak. Bunun hedeflendiğini görmek için müneccim olmaya gerek yok. 

İşte tam da bu nedenle, pazartesi akşamı yapılan eylem çok değerliydi. Basın emekçilerinin “hizaya”gelmeyi reddedeceklerini açıkça beyan ederek sokağa dökülme iradesini göstermeleri oldukça önemliydi.Basına yönelik saldırılar ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır, hatta sistematik olarak giderek artacaktır. Bunun bilinciyle, konuyla ilgili tavrımızı net ve cesur bir şekilde dile getirmeliyiz. Bugün bizim görüşlerimize ters bir basın kuruluşunun uğradığı saldırıyı görmezden gelirsek, yarın o saldırının çok daha büyüğü bizi de bulur. İfade özgürlüğü herkes için önemlidir. Bu ülkenin tüm ilericilerinin üzerine düşen görev de, hep bir ağızdan ifade ve basın özgürlüğüne sahip çıkmaktır. Unutulmamalıdır ki basın özgürlüğünün kaybedilmesi ülkemizin geleceği adına çok önemli bir kırılma noktası olur. 

Mehmet Adaman

Baraka Aktivisti