Bir ETİ Hikayesi – Nil Çukurovalı Özkızan

1986 yılının 2 Eylül sabahına çok heyecanlı uyandım. Lefkoşa’da işe başlayacaktım. Sabah büyük bir sevinç ve 20 yaşımın verdiği heyecanla kalkıp babam ile birlikte Lefkoşa’ya gittim. İşyerim ETİ, yani Endüstri Ticaret İşletmecilik olacaktı. Önce Genel Müdürlük binasına gittik, Genel Müdür Yusuf Değirmencioğlu ile tanıştık. Ardından görev yapacağım gıdabölümü olan Gimaş’a geçtik.

Babam yanımdan ayrıldıktan sonra kendimi bir tuhaf hissettim ama oda arkadaşlarım beni gayet sıcak karşıladığından, hal hatırsorduklarından, onlarla birlikte kahve içtikten sonra yeni işyerime adapte olmak beni çok zorlamadı. Gimaş’ın müdürü rahmetli Rifat Sarıoğlu çok babacan bir adamdı; “ben ne şanslıyım ki böyle bir ortama düştüm” diye düşündüm.

Gerçekten de ilk zamanlar her şey yolundaydı: maaşlar güzeldi,birçok hakkımız vardı (örenğin kâr payı, sağlık fonu, bayram yardımı, çocuğu olanlara okul dönemi üniforma parası, 13. maaş, kıdem tazminatı, 31 iş günü izin gibi). Çok mutluyduk taaki Körfez Krizi patlak verene kadar. O dönem birçok işletme gibi bizi de etkiledi bu durum. Herkes sırayla 15’er gün ödeneksiz izne gönderildi. Ben ve eşimle aynı işte çalıştığımıziçin çok zorlanmıştık.

Bu dönemden itibaren artık çorap söküğü gibi akmaya başladı olumsuzluklar: aşırı personel alımı, yanlış genel müdür atamaları, hasıraltı harcamalar, şirketi babasının malı gibi kullanan insanlar… Bu gibi uygulamalar, yüzde 90’dan fazlası devletin olan bu şirketin sonu oldu. Halbuki sağlam bir yönetim ve kendi ekonomik işletmelerine sahip çıkan bir devlet olsaydı ETİ şu anda var olacaktı. O ETİ ki gıdada ve alkollü içecekte tekeldi, Reno araba satışında tekeldi, eczacılık ve yedek parçacılık alanlarında faaaliyet yürütüyordu ve hatta 70’liyıllarda gemilerimiz bile vardı.

ETİ tasfiye edildikten sonra sadece atıl bir bina olarak kaldı.Sonra tüm personeli devletin çeşitli birimlerine dağıttılar. Ben de bir ilkokulda sekreter olarak işe başladım (zoraki sekreter!). 27 yıllık emeklerimiz hep boşa gitti; sosyal sigortamız ve ihtiyat sandığımız heba oldu; yeni işimizde neredeyse asgari ücreti aldık, üstüne üstlük de 27 yıldan sonra yeni ortama adapte olmasorunu yaşadık. Şu anda sigorta emeklisiyim ve evdeyim. Eğerşirketimizi yaşataydılar ben halâ daha çalışıyor olacaktım. Dile kolay 20 yaşında girip 27 yıl orda çalışmak…

ETİ binasının önünden her geçtiğimde içimde kocaman bir boşluk hissediyorum.

Nil Çukurovalı Özkızan

Bağımsızlık Yolu Üyesi