Eğitimde Kalıpları Yıkmak – Onur Bütüner

“Kendi Su Yatağında Akmak
ya da
Bir kapta su olmak”

Okulları toplumun küçük bir yansımasıdır. Okullarda nasıl birey yetiştirilirse, toplum o şekilde bir bakış açısıyla gelişir ve ilerler. Bu yüzdendir ki devlet, onu var eden sistemi muhafaza etmek için okulları bir silah olarak kullanmaktadır. Tarih kitapları sürekli türk milliyetçiliğinden ve rum düşmanlığından söz etmektedir. Türkiye’deki akp rejimiyle beraber sistem müslümanlığa daha da sarılmakta bu yüzden de devlet okulları öğretmensiz açılırken bir yandan da ilahiyat kolejleri yapılmaktadır. Grupsal başarının yerine, kişisel başarı ön plana çıkarılarak bireyleri bencil düşünmeye, hırs içinde salt kişisel başarı ön plana çıkarılmaktadır.

Her devlet kendi çıkarlarına uygun bireyler yetiştirmeyi hedefler. Kendi çıkarlarına uygun bireyler yetiştirmek için ise okullarımızda milliyetçi öğelerin bol bulunduğu dersler anlatılmaktadır.

Çocukların bilgiye kendinin erişmesini sağlamak yerine doğrudan bilgi çocuklara aktarılmaktadır. Örnek vermek gerekirse şu an ilkokullarda bir çocuğa hayat bilgisi dersinde milli günlerin olduğu konulardan diğer konulara yeterli miktarda zaman kalmamaktadır. Devlet için milli günlerin bilinip milliyetçi bireylerin yetiştirilmesi hayatta karşısına çıkan konuları keşfetmesinden daha önemli bir konudur.

Bütün konular da doğrudan çocuklara bilgiyi aktaracak şekilde müfredatımızda yer almaktadır.
Bu da sorgulamayan, araştırmayan, tek doğrunun varlığına inandıran bireyler yaratılmasına sebep oluyor. Bu şekilde yaratılan kişisel başarıya odaklı, milli duygularla beslenmiş, sorgulamayan, dini afyon ile uyutulmuş bireyler mevcut sistemin daha da rahat işlemesini sağlıyor.

Böylece çocukların sahip oldukları yaratıcılığı, özgür düşünmeyi, sorgulamayı onlardan alıyoruz. Yerine ise devletin çıkarlarına göre ihtiyaç duyduğu milliyetçiliğe ve bir doğruya inanan, “neden” ve “niçin” sorularını sormayan bireyler yetiştirmeye başlıyoruz. Devlet, okulları bulunduğu sisteme uygun bireyler yetiştirmek için kullanmayı amaçlamaktadır. Amacı çocukların kendini keşfetmesi değil, kendi sisteminde uyum içinde yaşayacak, sorun çıkarmaycak bireyler yetiştirmesidir.

Sir Ken Robinson’ın bir konuşmasında dediği gibi “okullar yaratıcılığı öldürmektedir.” Çünkü yaratıcı bireyler kalıplara sığmayan kendi kalıplarını yaratan bireylerdir.

Sistemin okulları bu şekilde kullanması kabul edilemezdir. Kendi kalıbına sokulmuş bireyler yetiştirmek çocuklarımızın kişilik haklarına karşı bir saldırıdır. Bunun için okullarda ilerici öğretmenler ile olabildiğince çocuklarımızı kalıplara sokmamalı aynı zamanda çocuklarımızın haklarına karşı yapılan bu saldırıyı engellemeliyiz. Tek renkte değil farklı renkte insanlar ile bu dünya renklenecektir. Bu da özgür bireyler ile olacaktır.

Peki ilerici öğretmenler neler yapabilir?


Bu dünyayı değiştirmek istiyorsak, ilk önce okullarda devletin hedeflerini engelleyici mücadeleyi başlatmalıyız. Okullarda çocukların fikirlerine, yaratıcılıklarına önem verip teşvik etmeliyiz. Her ne kadar milliyetçi öğeler müfredatı işgal etsede, bu konuların nasıl ve ne şekilde anlatılacağı öğretmenlerin ellerindedir. Çocukların ilk önce kendine ve karşısındakine saygı duyması gerektiğini ve rekabet yerine dayanışmayı teşvik eden oyunlar oynayarak büyümesini sağlayabiliriz. Böylece çocukların sistemden en az şekilde etkilenerek kendi yolunu çizmesine yardımcı olabiliriz.


Çocuklarımızı bir su olarak görmemiz gerekmektedir. Ve zaman geçtikçe büyüyen ve kendi su yatağını hazırlayan bireyler olarak görmeliyiz. Öğretmenler sistemin sinsi planından sıyrılıp çocukların kendi içlerinde sahip olduğu özgür ruhun gelişmesine katkı sağlamalıdır. Suyun yatağında istediği yönde akmasına zemin hazırlanmalıdır. Öğretmenler çocuklara rehber olmalıdır.


Okullar toplumun yansımasıdır. Çocuklar çocuk kalırsa, dünya değişir. Çocuklarımızı su kaplarına koymalarına ve onların istediği gibi şekil almalarına izin vermeyelim. Bırakın çocuklar kendi su yataklarında aksınlar ve sistemi baştan yazsınlar.

**Bu yazı ilk olarak Argasdi Dergisinin 37. sayısında yayımlanmıştır. 

Onur Bütüner 

Baraka Aktivisti