Garantörlüğü Savunuyoruz, Ama Özel Sektörde! – Celal Özkızan

Mesai 6’da biterdi, ama saat 8 oldu hala daha ofisten çıkmadık…

 

Gerçi 12’ye kadar iş sürecek dese, mırın kırın etme şansımız mı olurdu sanki ?

 

Hade ederdik da, evin taksitleri, arabanın taksidi; sıkayım biraz daha dişimi.

 

***

 

Sigortamı bu ay gene yatırmamış. 3 ay oldu. Zaten önceden da eksik yatırırdı. Ben geleceğe dönük ek bir gelir olsun diye ufak ek işler peşinde koşup durayım, ama elimdeki asıl iş bile güvencede değil.

 

Gidip gonuşsam mı acaba ?

 

– Boşver, durumları sıkışıktır şirketin, düzelince yatırmaya başlar sigortanı, sık biraz dişini.

 

İyi da, yeni bir şube açtılar, patron da arabasını yeniledi, böyle mi sıkışık durumlar ?

 

***

 

Off yahu, bayramın üçüncü günü, millet akraba ziyaretinde, ya da mangallar yandı ya da hiç değilsa evde uzanıp keyif çatar. Ben ? Gakdım sabahın köründe geldim gene bunçine. Yahu resmi tatillerde işçi çalıştırmak yasak değil mi ? Gerçi sözleşmemiz bile yok bizim ne yasası. Hoş, sözleşmemiz olsa, sanki itiraz etme lüksüm olacaktı da gene. Hiç yoktan iyi olurdu ama. Bilemedim.

 

Acaba deyim mi gendine “bugün aile ziyaretimiz var, mutlaka katılmam lazım, bugün izinli olabilir miyim” diye. Gerçi bugün izni koparsam, yarın iki mislini çalıştıracak beni. Değmez ki. Bilemedim.

 

***

 

Bu yaşıma geldim, hala daha hiçbir şey yoluna girmedi. Şimdiye az çok düzenimi gurmuş, huzur içinde işe gidip gelip, bir yandan da artık çocuklarımın geleceğine odaklanmam gerekirdi. Şimdi bırak çocukları yurtdışına okumaya gönderme hayalini, daha lisedeki dershane masraflarını bile garşılayamayıyoruk. Gerçi çocuk Kıbrıs’ta okusa ne değişecek ? Gene masraf, gene okul parası. Olsun, çocuklarım okuyacak ama tabii ki. Gerekirsa başka masraflarımı kısarım, ama okuyacaklar.

 

***

Be gardaş, doğrusunu isdersan, aldığımız maaş eyidir. Yani tamam öyle çok ahım şahım bir şey değil gene, ama memleketin geri galanını düşündüğünde, iyi maaş alırık biz bakma sen. Ama bilin nedir sorun ? İnsan muamelesi yapmazlar bize bunun içinde. Zaten üzerimizde bir sürü baskı var, bir da patronun kaprislerini çekerik, üstten üstten gonuşmalarını çekerik. Asaplarım bozulur. Bazen derim, 500 lira düşsün maaşımdan ama en azından düzgün davranılsın bize, doğru düzgün koşullarda çalışalım. Yani maaş günü o parayı almak için, bütün bir ay stres yaşarık. Eksik galsın.

 

***

 

İkimiz da çocuk isterdik hep. Aramızdaki mutluluğu yeni bir insanla, hayata yeni başlamış küçük bir bireyle paylaşma hissi, ve sonra onun bizi mutlu etmesi fikri, çok heycanlandırırdı bizi. Oldu da. Evet, 1 aylıktır. Yok, daha belli değil cinsiyeti, ama ne önemi var değil.

 

  • E niye böyle dertli dertli anlattın bunları, ne güzel işte ?

 

İyi da, biz ancak geçinirdik, birikmiş paramız vardı biraz doğrudur, ailelerimiz da goydu üstüne ve ev aldık. E şimdi çocuk doğunca tamam gene ailelerimiz da yardım edecek, onların da katkısıyla gelecektik bir şekilde üstünden, ama…

 

  • Ama ne ?

 

Dün işte pasta aldım keselim işyerinde, güçük bir kutlamacık olsun diye hamileliğin üzerine, arkadaşlarla paylaşayım.

 

  • E ?

 

Patron da geldi, tebrik etti, o da katıldı kutlamaya, ama akşama doğru çağırdı beni ofisine. Dedi ki hamileliğin son aylarında izne çıkmak durumunda galacan, ve doğumdan sonra da bir süre, ve idare edemeyik seni dedi. O yüzden gendime iş bakayımmış. Ama böyle iyilik yapar gibi gonuşdu bir da utanmadan, erkenden uyardım seni ki iş da bakabilesin dedi.

 

  • E iyi da doğum izni var ya sonuçta ?

 

Ne doğum izni yahu, kamuda çalışmayık ya biz. Bilin işte özelde durumları, yasa mı dinlerler, bakacayık artık başımızın çaresine.

 

  • Ne deyim…

 

***

 

Anlı şanlı, paralı takım elbiseli beyefendiler ve hanımefendiler, “garantörlük” diye bas bas bağırıyorlar…

 

Garantörlük olmazsa bir çözümde, güvende hissetmezmişiz, her günümüz kaygı ve endişe içinde geçermiş, geleceğe güvenle bakamazmışız, güvencesiz hayatlar yaşarmışız…

 

Kıbrıs’ın kuzeyinde özel sektör çalışanı on binlerce Kıbrıslı Türk, o güvencesizliği, o geleceksizliği, o kaygıyı ve endişeyi her gün dibine kadar, iliklerinde hissederek yaşıyor, deneyimliyor…

 

Ancak onların bir “garantörü” yok…

 

Şimdilik.

 

Çünkü özel sektör çalışanlarının işyerindeki garantörü olan “özelde sendika”, gümbür gümbür geliyor, gelecek.

 

Özel sektör çalışanları “garantör” istiyor, sendika istiyor, sendikasız çalıştırılmak yasaklansın istiyor, özelde sendika zorunlu olsun istiyor, güven istiyor, gelecek kaygısı taşımamak istiyor.

 

O gün gelecek.

 

Engel olamayacaksınız !

 

Celal Özkızan

Bağımsızlık Yolu