Gizli Kalmış Patlama – Güngör Acar

“Akşam saat 21.48’de Lefkoşa yangıncıları, Küçük Kaymaklı’nın henüz dışında bir evde yangın söndürmeye çağrılmışlar. İtfaiye ekibi yangın yerine vasıl olduğu zaman ismi geçen evde bir infilâkın vuku bulmuş olduğunu görmüşler ve polisi haberdar etmişlerdir. Mezkûr ev araştırılmış ve daha bazı bombalar bulunmuştur. Soruşturma neticesinde 3 kişinin muhtemelen infilâk neticesi ateşten yaralanmış olarak hastaneye kaldırıldıkları anlaşılmıştır. İsmi geçen şahısların hüviyetleri tespit edilememiştir.” (Bozkurt Gazetesi 1 Eylül 1957).

31 Ağustos gecesi saat 21.48’de, Lefkoşa’nın, Kaymaklı bölgesindeki, Gardiyan Mustafa’nın evinde (bugünkü Şehit İhsan Güven Sokak) gerçekleşen patlama dönemin gazetelerinde ilk olarak bu şekilde duyurulmuştu. Günün ilerleyen saatlerinde gerçekleşen patlamanın, Ulus Ülfet’in (27) başını çekmiş olduğu, Kubilay Altaylı (16), İsmail Beyoğlu (24), Mustafa Ertan’ın (15) aralarında bulunduğu 9 Eylül Cephesi’nin bomba yapımı sırasında gerçekleştirildiği ortaya çıkmıştı.
Patlama ardından İsmail Beyoğlu hayatını kaybederken, Ulus Ülfet İngiliz askeri hastanesinde, Kubilay Altaylı ise devlet hastanesinde tedavi altına alınıyor. Fakat yaş olarak en küçük olan Mustafa Ertan olay yerinden gizli bir şekilde kaçırılarak Lefkoşa’daki eski polis merkezinin arka sokağında bulunan Mezunlar Cemiyeti’nin dernek binasına götürülüyor.

Sağlık durumları ile ilgili çelişkili haberlerin ardından hayatlarını kaybediyorlar.

2 Eylül tarihinde dönemin gazeteleri patlama anında hayatını kaybeden İsmail Beyoğlu’nun cenazesine büyük yer veririken, yaralıların durumlarının ağır olduğu, Ulus Ülfet’in ayağının kesildiği, Kubilay Altaylı’nın ise gözlerini kaybettiği bilgisi verilmektedir. 3. yaralı olan Mustafa Ertan’ın sağlık durumu ile ilgili haber alınamadığı aktarılmaktadır. İlginç bir şekilde yine aynı haber içerisinde, yaralıların durumlarının normale doğru gittiğine değinilmekteydi.

3 Eylül tarihinde yaralıların durumlarında bir değişiklik kaydedilmediğini, Mustafa Ertan’ın da bulunduğu evden alınarak devlet hastanesine nakledildiği ve yaralarının ağır olduğu aktarılmaktaydı.

4 Eylül tarihinde ise yaralılardan Mustafa Ertan ve Kubilay Altaylı’nın yaralarının ağır olduğuna değinilmiş fakat gözlerini kaybettikleri haberleri yalanlanmıştı. Askeri hastanede bulunan Ulus Ülfet’in durumununsa diğer iki yaralı ile aynı olduğu bilgisi aktarılıyor.

2 gün önce gözlerini kaybettikleri ile ilgili söylentiler bile dönemin gazeteleri tarafından yalanlanırken ve durumlarının iyiye doğru gittiği söylenirken, 6 Eylül 1957 günü Ulus Ülfet ve Mustafa Ertan’ın hayatını kaybettiği ve Kubilay Altaylı’nın ise durumunun ağırlaştığı bilgisi verilirken, 7 Eylül tarihinde Kubilay Altaylı’nın da hayatını kaybettiği duyuruluyor.

4 kişi değil 5 Kişi.

Gizli tutulmaya çalışılan bu olayda olayın içerisindeki kişi sayısından tutun da, patlamanın yaşandığı saat dilimine kadar çelişkili ve gizlenmiş onlarca detay bulunmaktadır.

Dönemin gazetelerine ve polis kayıtlarına göre patlamanın yaşandığı saat 21.30-22.00 arası olarak verilirken yıllar sonra yazılan kitapların bir kısmında olayın öğle öncesi kimilerine göre ise öğleden sonra olduğu aktarılmaktadır.

Bunun yanında resmi tarihe göre olay yerinde dört kişi olduğu yazmasına rağmen olayın tanıklarının verdiği bilgilere göre Halil adında 5. bir kişinin daha olduğu ve patlamadan hafif yaralar ile kurtulmasının ardından Mustafa Ertan’ı olay yerinden alarak uzaklaştığı söylenmektedir.

Halil adlı kişinin olay sonrası akli dengesini kaybettiği ve aynı yıl içerisinde adadan ayrılarak İngiltere’de hayatına devam ettiği bilgileri veriliyor.

Peki bombaların hedefi neresiydi?

TMT’nin resmi kuruluş tarihi olan, 1 Ağustos 1958 tarihinden önce faaliyette bulunan Volkan, Karaçete başta olmak üzere dönemin teşkilatçıları bireysel olarak su borularından ve molotof türü yangın çıkarıcı bombalar ile eylemler gerçekleştirse de çok fazla ses getirici eylemler sayılmazdı. Tüm adada ses getirecek bir saldırı için Burhan Nalbantoğlu himayesinde (veya bilgisinde) Ulus Ülfet tarafından kurulan 9 Eylül Cephesi adını duyurmak için, daha fazla can kaybına sebep olacak büyük bir patlama düşünmüş olabilir miydi?

Yine yazılı tarihte bombaların patlatılacağı yer ve zaman hiçbir şekilde dile getirilmezken, sözlü tarih anlatılarında İzmir’in kurtuluşu, Lefkoşa’nın fetih ve örgütün adı olan 9 Eylül 1957 pazartesi günü Limasol’dan getirilecek çalıntı bir araç ile kalabalık bir yer seçilip patlamanın gerçekleştirilmesi planlanmış olabilir miydi? Bu kalabalık meydan birçok kez küçük patlamaların, kundaklama olaylarının yaşandığı dönemin en kalabalık yerlerinden biri olan Metaxa meydanı olabilir miydi?

Dönemin şahitleri ile yapılan röportajlara veya yazılan kitaplara baktığımızda onlarca çelişkili ifade bulunması yaşanan olayın bugün bile gizlenmeye çalışıldığını göstermektedir. Aynı dönemde, aynı yapı içerisinde bulunanlar patlamanın saati ile ilgi bile yanıltıcı ve farklı ifadeler kullanmakta, kişi sayısı bile olay üzerinden 60 yıldan fazla geçmesine rağmen saklanmaktadır.

Bilinçli Suskunluk ve Değiştirilmiş Tarih

Özelde bu patlama genelde ise 1955-1974 arası yaşananların günümüze ya değiştirilerek ya da gizlenerek aktarılıyor olması, patlayan bombaları, dökülen kanları, yaşanan göçleri haklı çıkarmaya çalışmaktan başka bir şeye hizmet etmemektedir.

Adanın hem güneyinde hem de kuzeyinde geçmişin belirsizliği, tarihin çarptırılmasının tek amacı mevcut siyasal iktidarın ve adanın mevcut durumunun kemikleşerek kalıcı bir hale getirilmesine hizmet etmekten başka bir şey değildir. Dün efendilerine hizmet eden EOKA ve TMT zihniyeti bugün ise bu zihniyetin temsilcisi olan kimlikler kendi açılarından verilen mücadelenin meşruluğunu ispatlamak açısından gerçek dışı, kurgulanmış, yarım yamalak bir tarih üzerinden hareket ederken, 60 yılı aşan bir süredir, yaşanan acıları ajite ederek mevcut durumu sürdürmeye devam etmektedir.

Tarih olduğu gibi ve tarafsız yazılmak yerine çarpıtarak veya gizleyerek yazılmaya devam edildiği sürece bugünkü mevcut durumdan beslenenler tıpkı o dönemlerdeki iki halkın yaşadığı acıları önemsemeden, kendi çıkarlarına kullanmaya ve barışın önünde engel olarak duramaya devam edeceklerdir…

Not: Fotoğraf 6 Eylül 1957, Ulus Ülfet ve Mustafa Ertanın cenazesi. (Mehmet Ali Acar’ın arsivinden

Güngör Acar

Bağımsızlık Yolu Girne Bölge Sorumlusu