Güç-Sen Başkanı Özdoğan: Bu Ülkede, Kamu Dışındaki Emekçilerin Örgütlenme/Sendikalaşma Hakkı Gasp Ediliyor

Güç-Sen Başkanı Abdullah Özdoğan sendikalaşma ile ilgili açıklama yaptı.

Açıklama şöyle:

Kamu çalışanlarının güvenceli çalışma başta olmak üzere çeşitli haklara sahip olmaları utanılacak bir şey değildir. Özel sektör emekçilerinin benzer haklara sahip olmaması ise kamu çalışanlarının suçu hiç değildir. Bütün mesele örgütlü olmada. Bu ülkede, Kamu dışındaki emekçilerin örgütlenme/sendikalaşma hakkı açık bir şekilde gasp ediliyor. Burada her iki kesim açısından çözüme muhtaç 2 temel sorun var:

1- hakkı yenenlerin, kolayı seçerek daha iyi koşullarda çalışanlara öfkelenmesi.
2- örgütlü olanların (kamu çalışanları) güvencesiz çalışan özel sektöe emekçisinin sorunlarını kendi sorunları dışında görmesi ve her eylemde onları karşısında bularak öfkelenmesi.
Bu işten iki kesim de zarar görüyor, kafayı sürekli duvara çarpıyor: Güvencesizler her geçen gün yoksullaşırken, örgütlü olanların mücadele etme yetisi eriyip gidiyor.
Bu kargaşada ellerini ovuşturup kenarda bekleyerek fayda görenleri ise belirtmeme gerek yok!
Kamu sendikalarının mücadele hattı karşılıklı öfkeyi doğru adrese yönlendirecek yegane güçtür. Kimsenin mücadele anlayışını “gereksiz/yetersiz” bulmamakla birlikte, Güç-Sen özelinde filizlenen farklı bir deneyimden somut örneklerle bahsetmek isterim.
.
Yeni yönetim ilk toplantısında genel bir strateji çizmeye yoğunlaşmış ve eylemlerin başarı oranını yukarı çekmek için gerekli koşulları “olmazsa olmazlar” diye not almıştır.

Öncelikle elimizdeki mücadele araçlarını gözden geçirip bir önem sırası belirlemek zorunluydu.

Tüm sorunların diyalog yolu ile çözülmesi için azami gayret; basına çıkma, protesto/kınama, görev kabul etmeme ve grev gibi ciddi “mücadele araçları”nın boşa kullanılmasını engelleyecektir.

Diyaloğun sonuç vermediği koşullarda ise 3 farklı “pısula” yolumuzu belirlememize yardımcı olacak.

1- içerideki birliğin sağlanması, yapılacak eylemin üyelerin dayanışma ruhuna zarar vermemesi.

2- Dışarıda, diğer sendikalarla dayanışma, cepheyi genişletme ve günden güne yoksullaşan güvencesiz emekçiler nezdinde meşru olma. Emeğin genel çıkarlarına zümresel çıkarlar uğruna halel gelmemesi ve toplumsal fayda arayışı…

3. Eylemin nerede başlayıp, nerede biteceğinin bilinmesi. Kalkan uçağı yolda uygunsuz bir zemine indirmek zorunda kalmama..

Tüm bunlar sınıfsal bir perspektif geliştirmenin ön koşılları olmakla beraber, mücadelenin başarı oranını doğrudan etkileyen, bizden sonra yönetime geleceklere ise birlik beraberlik içinde bir örgüt bırakmamızı, yani mücadelnin devamlılığını sağlayacak “pusulalar”dır.

Bu bağlamda, pusulalar, göreve gelir gelmez önümüze çıkan ve 10 yılı aşkındır kangren halini almış ek-mesailerin ödenmemesi sorununda eyleme gitmememize yol açtı. Hem içten hem de dışta baskı yediğimiz doğrudur, fakat pusulalarımız bize farklı bir yol gösterdi.

Öncelikle üyelerimizin çoğunluğu uzun yıllardır hayatlarını çalışma koşullarına göre belirlemiş oldukları için, geç de ödenseler ekonomik koşullarından dolayı uzun süreli bir eyleme hazır değildiler. Yeni kuşak çalışanlar ise, göç yasasının saat başı ücretlerini düşürmesi ve ek mesai çalışma oranını aşağıya çekmesi hasebiyle farklı ekonomik koşulların motivasyonu ile hareket edebilirlerdi. Özetle içeride tam bir birliktelik oluşmamıştı. Zaten Göç Yasasının herkese uygulanmaması kamu emekçilerini bölmek için değil miydi?

Pandeminin 2. dalgasına denk gelen bu dönemde, mağdur olmamıza rağmen, mesai kabul etmememiz sağlık, temizlik, gıda gibi hayati öneme sahip malların piyasaya ulaşımını engeleyen olmamıza sebep verecekti. Dahası, ekonomik olarak zor durumda olan ve henüz 1500 tl almayı başaramamış özel sektör emekçilerinin öfkesinin, “2. maaş” olarak gördükleri ek mesaide ısar sonucunda bize yöneleceği de açktı.

Son olarak, uçağın nerede kalkıp nerede ineceğini kestiremiyorduk.
Sonuçta, pusulalarımızın işaret ettiği yönde, eyleme gitmeme kararı aldık.

Dün açıkladığımız ve muhtemelen eyleme gitmemize sebep olacak “girişlerde karantina uygulanması” meselesinde ise diyalog yolu ile çözüm denenmiş, sonuç alınamamıştır. Ardından basına çıkılmış, Bakanlar Kurulu uyarılmıştır. Geri adım atılmazsa sırada daha etkili bir aracı kullanma zorunluluğu belirdi. Pusulalalrımız bize geçen defakinden farklı bir yolu gösteriyor.

Teori ve pratiğin birliğini kuşanmış farklı bir sendikal mücadele anlayışı mümkün!

#sınıfınıbilsafagel
#bilelimyürüyelim