Kıbrıs’ın Kuzeyinde Futbolda Emek Sömürüsü – Erdoğan Murat Röportajı

Erdoğan Murat, 26 yaşında bir genç insanımız. 4 yaşında aşkla ayağına alıp sürmeye başladığı futbol topunu geçtiğimiz günlerde bıraktığını duyurdu. Neden bu kararı aldığını açıklamak, başka çocukların ve gençlerin de aşkla başladıkları futbolu bırakmak zorunda kalmadıkları günlere ulaşmak için bir adım olarak ankaradegillefkosa’ya bu röportajı verdi. Anlattıklarından ise Kıbrıs’ın kuzeyinde her gün gazetelerde, TV’lerde gördüğümüz, sürekli gözümüzün içinde olan Futbol’da hiç bir sosyal güvencenin, yasal hakkın bulunmadığı, emek sömürüsünün en katmerlilerinden birinin yaşandığı bir sektör tablosu ortaya çıktı. Öyle bir sektör ki daha çocuk yaşta çalışmaya başlanılan 40 yaşına geldiğinde ise emekliliğin olmadan ve belki de artık yürüyemeyecek olmana sebebiyet verebilecek bir sektör. Spor, forma, vefa, takım gibi kelimelerin arkasına saklanmış, Kapitalizm’in serbest piyasa emek sömürüsünün dahi ötesine geçen sömürüyü barındıran bir sektör. 

Adl: Öncelikle sizi kısaca tanıyalım. 

İsmim Erdoğan Murat. 26 yaşındayım. 4 yaşından bu yana futbol oynarım. 22 yıldır. Maddi gelir olarak ise 10 yıldır maddi gelir olarak, profesyonel olarak futbol oynarım. 

Adl: Profesyonelce dediniz, ülkemizde futbol profesyonelce yapılmakta mıdır?

Futbol bu ülkede profesyonelce olmasa da, adını profesyonel koyup emek sömürüsünde kullanıyorlar. Aslında profesyonel demek sadece o işten geçimini sağlayan futbolcuya denir, fakat bizim ülkede 100 futbolcuda sadece belki 1 tanesi geçimini bu işten sağlar. Bizde profesyonellik farklı bir anlamda kullanılıyor. Şöyle ki, eskiden ben A takım seviyesine yükseldiğimde ve para kazanarak oynamaya başladığımda haftada 3 gün giderdik, biraz antrenman yapıp ardından maça çıkardık, ama artık işi profesyonelliğe döktük deyip haftada 6, 7 gün antrenman, maç, toplantı, kamp dahil ederler bunun adı profesyonellik olur. Sezon öncesi ve devre arası yurtdışında 10 günlük kamplar olur. Eğer başka bir işin varsa gidemezsin ve orada sabah akşam antremanlar olur. İşte bunun yani tam zamanlı vaktini alan bu durumun adı profesyonellik oluyor bizde.

Adl: Bugüne kadar hangi takımlarda oynadınız? 

Bir çok takımda oynadım. Bonservisim oyuna başladığım kulüp olan Küçük Kaymaklı’daydı. 12 yaşımda Küçük Kaymaklı’da başladığımda reşit olmadığımdan ailemin rızası ile Küçük Kaymaklı üzerine lisansım çıktı, o andan itibaren tüm haklarım Küçük Kaymaklı’ya ait oldu. Benim her hangi bir hakkım bulunmaz, tüm haklarım Kaymaklı’ya ait olur, bir nevi futbolcu lisanını çıkartan takımın malı olur. O takım satmak isterse satar, kiralamak isterse kiralar, oynatma isterse oynatır. Kariyerim boyunca 3 sezon Kaymaklı’da oynadım, onun dışında Kaymaklı kalan dönede 2 kez Gönyeli’ye, 2 kez Düzkaya’ya, 1 kez Denizli’ye, 1 kez Değirmenlik’e, 1 kez de Lapta’ya kiraladı beni. Farklı farklı dönemlerde hepsinde oynadım. 

Adl: Daha 26 yaşınızdayken sizi futbolu bırakmaya iten ne oldu? 

26 yaş bir futbolcu için enerji , oyun bilgi birikimi ve deneyim olarak en verimli olduğu, çıkış yaptığı dönemlerdir. Bu dünyada da böyledir. Benim için de böyle olması gerekirdi fakat bugüne kadar yaşadıklarım benim içimde bana baskı yapmaya başladı. Örneğin bugüne kadar 10 sezon farklı farklı kulüplerde forma giydim, fakat kariyerim boyunca bugüne kadar tek br kez bir kulüpten tüm alacaklarımı alabildim. Onun dışında oynadığım hiç bir kulüpte bugüne kadar paramı tam olarak alamadım. Daha önce sakatlık yaşadığım dönemler oldu, bir sakatlığımda oynadığım kulüp hastane masraflarımı karşıladı ama sakatlık sonrası sezonun geriye kalan 5 aylık döneminde hiç bir maaşımı ödemedi sakat olduğum için. Bana “sana ameliyatını ödedik daha napalım başka para yoktur verecek” tavrı ile karşılaştım. Sakatlandığım başka bir kulüpte, ameliyatım da ödenmedi, ameliyatımı ailem karşıladı. Bu Küçük Kaymaklı kulübünde oldu. O sezonun sonunda iyileşmem ile birlikte beni başka bir kulübe kiralayıp üstüne bir de para kazandılar, her yıl da kazanmaya devam ettiler. Bu tarz deneyimler yaşamış olmamda etkendir. 

Kulüplerle sözlü yaptığımız anlaşmalarda ben her zaman bir hakakrete sahip olduğumu ve benim ücretimi ödenmediğinde oynamayacağı bırakacağımı her zaman kulüplere ilettim. Her zaman da aldığım cevap burada kimsenin alacağı kalmaz oldu. Ama işler biraz ters gitmeye başladığında ilk giden maaşlar oldu hep. Bunun karşılığında da gidip oraya daha fazla emeğimi vermeyince benim karaktersiz olduğum, nankör olduğum, benim pislik olduğum gibi sözler arkamdan söylenti şeklinde yayıldı. Çünkü insanlar başka bir işte işleyip 3 ay maaşını almadığında işini bırakır ve kendisine yeni bir iş bulur ama futbol sektöründe öyle bir sistem ve düzen oturttular ki bir futbolcu maaşını almazsa bile gidip orada emek vermesi gerekir, eğer bunu yapmazsa pisliğin teki olur, kötü bir insan olur, bu taraz sebepler yüzünden artık bu kadar emek sömürüsüne ve köle sistemine boyun eğemeyeceğimi kendi içimde fark ettim ve geceleri daha rahat uyuyabilmek için futbol sektörü ile ilişkimi kesmeye karar verdim.  

Adl: Futbol Sektör müdür bizde? 

Yüzde 10’u profesyoneldir. Hiç bir kulübün düzenli maddi geliri yoktur bu nedenle düzenli işleyen bir yapı yoktur. Çok zengin bir iş adamı bir kulübe başkan olduğunda misal 3 yıl bir kulübe para akıtabilir o ara orda oynayan futbolcular ciddi şekilde profesyonelce paralar kazanabilir. Örneğin bazı futbolcular imza attığında ev veya ciddi paralar almıştır, ama onun dışında geriye kalan kulüplerde herkesi hakkı yenir. Verilen sözler tutulmaz. O çok zengin başkan kulüpten elini çektiğinde ise o kulüp de bazen kapanma noktasına kadar gelir. Bunun örnekleri daha önce yaşanmıştır. Yenicami son yıllarda çok şaşalı şampiyonluklar yaşadı, ama ondan öncesinde anahtarları kaymakamlığa verilme durumuna kadar gelmişti. Gönyeli yıllarca şampiyonluklar yaşadı sonrasında ise alt lige düşmekten son anda kurtulan bir camia olduğu günleri yaşadı. Şu an hiç küme düşmemiş Çetinkaya varlıklı bir başkan bulamamasından dolayı küme düştü. Bu tarz durumlar oldukça değişkendir. Burası küçük bir yer bu nedenle genel olarak diğer futbolcuların da durumunu bilebiliyorum. Rahatlıkla söyleyebilirim ki bizde yüzde 90 olarak futbolcular verdikleri emeğin karşılığını alamıyorlar. Anlaştığı meblağların veya vaadlerin karşılığını alamıyorlar. Eğer şanslıysalar, değişken ve kısa süreli de olsa yüzde 10’u hakkını alabiliyor. 

Adl: Kıbrıs’ın kuzeyinde kulüplerin finansal gelirleri nelerdir? 

Kulüplerin finansal gelirleri sponsor, forma, saha reklamları, büyük iş insanlarının vergiden düşmek için verecekleri katkılar, camia içerisinde yapılan bağışlar ve son  olarak da devletin Federasyon üzerinden kulüplere sunduğu katkı vardır. Fakat bu katkı çok cüzzi bir katkı olur kulüp bütçeleri ile kıyaslandığında. Örneğin 2 Milyon bütçesi olan bir takımın Federasyon’dan aldığı katkı maksimum 200 Bin TL gibi bir şeydir. Dişinin kovuğunu bile doldurmaz bir kulübün. Futbol tamamen dıştan gelecek katkılara bağımlıdır ve kaynak bulmalıdır.

Başkan seçimlerinde de her kulübün tüzüğüne göre belli periyodlarda seçimleri olur, kulübe aidat veren üyeleri arasında  başkan adayları  üzerinde seçim olur. Bir başkan seçildikten sonra da genelde kulübü soysa da peşine düşülmez. Her türlü karar başkana bırakılır. Çok da iyi niyetli başkanlar vardır, kulüplere büyük paralar aktarıp onları ardından da hibe ederler. Bu konuda pek de bir düzen yoktur. Futbol kulübü başkanlığı genelde ise İnşaat Şirket ve Bet Ofis sahipleri için bir basamak olarak kullanılır. Büyük Kulüpler vardır ve bu büyük kulüplerin bakanlığı bazı kapıları açar. Bir kişi siyasi çıkar için de başkan olabilir, daha önce örnekleri oldu. Adı duyulur, her gün gazetelere çıkar, başarı getirir, oradan da siyasete atılır. Belediye Başkanı, milletvekili olur. Veya iş adamıdır, bir camiaya girer ciddi dostluklar kurar, insanlar tanır ve işlerini onlar ile birlikte büyütebilir, ilerleyebilir. Bir de art niyetli başkanlar var, girip kulüplerin parasını sömürür. En ilerisinde ise kara para aklamak için de kulüp başkanı olunabiliyor. Mesela bir oyuncuyu yüz bin TL’ye alıp, onu 500 bin TL’ye almış gibi de gösterebilirsiniz. Bir futbolcuya 1 yılda 100 Bin TL ödemişken ona 300 Bin TL ödemiş gibi de gösterebilirsiniz. Pek de bir yasal düzenleme olmadığı için rahatlıkla buralarda kara para aklanabilir. 

Adl: Son 2 sene Küçük Kaymaklı’da oynarken, sezon ortası İskele’ye gittin bu süreç nasıl yaşandı ve bunun bırakmandaki payı nedir? 

Bonservisim her zaman Küçük Kaymaklı’daydı belirttiğim gibi. 2 sene önce Kaymaklı’ya yeni bir yönetim ve yeni bir antrenör gelmişti. Benimle çalışmak istediklerini belirttiler. Maddi şartları görüştüğümüzde aylık 3 Bin TL gibi bir miktara 10 ay üzerinden oynamam üzerine anlaştık. Sezon başladı, bu arada belirteyim antrenmanlar başladıktan 2 ay sonra ödemelere başlar, ki antremanların en zor dönemi ilk 2 aydır. Gün içinde çift antrenmanlar ve 45 derece sıcaklarda antrenmanlar olur, bu antrenmanlar sezona hazırlık için olduğundan çok yoğun olur. Yani en yoğun çalıştığınız dönemde size bir ücret ödenmez. Sezon başlayınca ödemeler başlar. O sezonda da sezon başladığından ilk maaşımı aldım. Sonrasında ise 3 ay maaşımı alamadım ve gitmeyeceğimi söyledim. Takımda o zaman ciddi sıkıntılar çıktı, kimse maaşını alamamıştı. Ben bıraktıktan sonra takımdaki diğer arkadaşlar devam etti, herkes bir şekide bir şeyler alma ümidini taşırdı. Onlar da ümidini yitirince boykota gittiler. Takım olarak maça çıkmama kararı alındı. Takım gençlerle sahaya çıktı, pek çok as oyuncu maça çıkmadı. Bu olayın üzerine başkan istifa etti. Yeni bir yönetim ve teknik ekip geldi devre arasında. Onlarla da masaya oturduk; 3 aylık alacağım olan 9 Bin TL ve aylık 3 Bin TL’lik anlaşmamdan bahsettim. Onlarsa bana alacağım 9 Bin TL’yi unutmamı, 3 Bin TL maaşımın da 1500 TL olacağını, başka da verecekleri bir paranın olmadığını,  beğenirsem gelip oynamamı, beğenmezsem kendi bileceğim iş olduğunu söylediler. Camiaya aileden bağlılığım olduğu ve Kaymaklı kötü bir dönemde küme düşmenin eşiğinde olduğu için onu tekrar ligde tutabilmek için tamam dedim. Tek bir şey sordum, seneye bu işin değişip, değişmeyeceğini sordum, bana verdikleri cevap sen elinden geleni yap, iyi oyna bu takım kümede kalsın, seneye bu kaybettiğin ücretlerin telafisini biz sana yapacağı oldu. Velhasıl o dönem takım kümede kaldı, takım olarak elimizden geleni yaptık. Yeni sezon geldiğinde kulüp bana 1500 TL’yi vermeye devam etti. Fazlasını istediğimde kulüp bana buna hakkım olmadığını söyledi. Bu paraya oynayacağımı söylediler. Tabiki geriye dönük de bir ödeme yapılmadı. Daha önce de defalarca unutulduğu gibi yine unutuldu. Devre arasına kadar yine oynadım. Aralık ayında da tüm maçlarda forma giydim ve ödeme almadım. Devre arasında maaş artışı istediğimde istersem başka kulübe gitmem, kolaylık yapılacağı söylendi. Yapılan kolaylık şu oldu. Bana bir devrede 7 Bin 500 TL ödenmişken, Kulüp 14 Bin TL karşılığında beni İskele’ye kiraladı. İskeye’ye imza atmadan önce kulüpten tek bir talebim oldu o da Aralık maaşım olan Bin 500 TL’nin ödenmesi. Kulüp de hakkım olduğunu bunun teyit etti, ve İskele parayı ödediği anda sana ödeyeceğiz diye bana söylendi. Ben imzayı attım, İskele Kulübe ödemeyi yaptı fakat sonrasında yönetimden kimse 3 ay boyunca telefonlarıma dahi bakmadı. Bu yıl ise takımdan ayrılan takım kaptanı Hüseyin Adal aracılığı ile beni aradılar. Kendileri doğrudan dahi arayamadılar. Bana iletilen beni antrenmanlara çağırdıkları ve bu sene oynamamı istedikleriydi. Ben de onlara bana Bin 500 TL alacağım olduğunu hatırlatarak, ödemenin ardından çağırmalarını ilettim. Bu para ödenmezse de başka bir takıma gidip onlara para kazandırmayacağımı kendilerine ilettirdim. Bu sözlerimi ilettikten bir gün sonra gazetede satılık ilanımı gördüm ve bunun üzerine de futbolu bırakma kararımı aldım. 

Adl: Anlattıklarından görülüyor ki futbolda ödeme sorunları her yerde, peki hakkınızı koruyaca bir sözleşme olmuyor mu? 

Federasyon nezdinde haklarımızı koruyacak bir sözleşme yapısı olması gerekir, fakat böyle bir düzenleme şu an sadece yabancı futbolcular ve antrenörler için vardır. Onlar anlaşma yaparken federasyon nezdinde sözleşme imzalanır, sözleşmede ne kadar ödeneceği net bir şekilde yazar ve bu sözleşmelerin takibini Federasyon yapar ve ödenmesini sağlar. Fakat yerli futbolcular ile ilgili ise federasyon sadece futbolcunun hangi takımda oynayacağını belirleyen imzaları alır, ödenmesi taahhüt edilen ücretlerle ilgili hiç bir düzenleme yoktur . Yerli futbolcularla ödemeler ile ilgili anlaşmalar sözlü olarak yapılır. Sizin hiç bir şekilde hakınızı arama şansınız olmaz hakkınızı almamanız halinde. Hakkınızı istediğinizde zaten sizi direk kapının önüne koyarlar. Daha önce sözleşmeler ile ilgili düzenleme yapılmıştı 7-8 sene önce. O zaman yerli futbolcular ile sözleşme düzenlemesi getirilmişti. Fakat o dönemde hiç bir şeyin takibi yapılmamıştı. Futbolculara sözleşme yapılıp Bin TL ayda alacaksa, sözleşmelerine 100 TL yazdırılmıştı. Böylece kulüplerin o 100 TL üzerinden yükümlülüğü oldu. Bu konuda sadece benim değil çevremde de oldukça yakıcı örnekleri oldu. Üniversite öğrencisi olan bir arkadaşım, ailesinin maddi durumu da iyi olmadığının hayatını futbolda verdiği emekten kazanmaktaydı. Kulüp okulunu ödüyor ve aylık kulüpten aldığı maaşla hayatını sürdürüyordu. Bir maçta gözlerimin önünde ayağı kırıldı. Uzun bir süre futbol oynayamayacağı ve ciddi bir ameliyata girmesini gerektiren bir durum oluştu. O çocuk ameliyat olduktan sonra artık o kulübün işine etmeyeceği için ne okulu ödendi, ne de geriye kalan alacakları ödendi. Biz o dönemde takım olarak boykota gidip maçlara çıkmayacağımızı söylediğimizde zar zor bir takıp paralar çocuğa verildi ki takım çıksın. Yani yine çocuk düşünülden değil, oluşturulan baskıdan ödendi. Tabi her zaman da bu tarz protesto ve eylemlerle meseleler çözülemiyor. İki, üç çocuğu olan, çocuğunun süt parasını futboldan kazanan kişiler de var ve bu kişiler sırtlandıkları yüklerden dolayı kolay kolay baş kaldıramıyorlar. Hiç bir zaman böyle durumlarda insanları suçlamam, acil para götürmesi gereken bir yer vardır belki. Herkes bir şekilde susup kendi alacağını kurtarmaya çalıştığı, birbiri için mücadele etmediği de olur genelde.

Adl: Sakatlık durumlarında takımlar size nasıl davranıyor?  

Sakatlığın durumuna ve oyuncuya göre değişir. Örneğin bir takımın size ihtiyacı varsa, sakatlığınız çok ciddi boyutta değilse kulüp sizin için her şeyi yapar. Sizi tedaviye gönderir, maaşınız yatırmaya devam eder çünkü sizden daha faydalanacaktır. Ama ne zaman ki ciddi bir sakatlık yaşarsınız ve belli olur ki kulüp sizden faydalanamayacak, o zaman size insandan aşağı bir varlık gibi davranılır. Telefonlarınıza çıkılmaz, muhatap bulamazsınız, bir ihtimal ameliyatınızı öderler, alacaklarınız varsa ödenmez, ileriye dönük alacaklarınızı unutun. Hele kulüple anlaşmanız 1 senelikse ve bir daha sizden faydalanamayacaklarsa sizinle bir bağı yoktur. Size bir kuruş yatırmaz. 

Adl: Futbol sakatlıkları iş kazası sayılıp işverenin yani kulüplerin sorumluluğunda olması üzerine bir düzeleme yok mu? 

Hiç bir düzenleme yok, hiç bir hakkınız yok. Bir örnek daha vereyim. Bir arkadaşım yine gözümün önünde tendonu koptu. Bu çok büyük bir hasardır. Yürünemeyecek bir hasardır. Yenile bir işe girmişti ve o işten de atılma pozisyonuna geldi bu yüzden. Çünkü o işe de sakatlıktan ötürü 3 ay gidemeyecekti. Maçtan sonra yanına gittiğimizde hastanede ayağının özel bir alçıya alınması gerekirdi, o özel alçı devlette olmadığı için dışarıdan almak gerekiyordu. O özel alçıyı dahi kulüp karşılamadı, arkadaşımın babası aldığını çok iyi hatırlıyorum. Sezonun geri kalanında sakat olduğu için de ileriye dönük bir kuruş talep edemedi. Bizde futbolcular sakatlandıklarında bir kuruş alacak talep edemezler. Ayrıca futbol bir sektörse sağlık açısından en riskli mesleklerden birini oluşturur . 25 yaşında da bir futbolcu futbolda sakatlanabilir veya futbol oynarken yaşadığı bir sakatlık 40-50 yaşında topal kalmasına sebebiyet verebilir. Futbolu bıraktıktan sonraki hayatında da bir emekçinin geçinmesinin önünde güvencesiz koşullar büyük engeller teşkil edebilmektedir. Mesela benim aynı dizimde üç tane ameliyat var, bundan 20 sene sonra benim dizimde ne olcağını Türkiye Milli Takımı Doktoru dahi bilemeyeceğini ve 20 sene sonra yürüyemememin ihtimal dahilinde olduğunu söylemişti. 

Adl: Hiç yazılı sözleşmen oldu mu?

Hayır. 

Adl: Sosyal sigorta ve ihtiyat sandığı yatırımların yapılıyor muydu? Çevrende durum nedir? 

Benim hiç yatırılmadı, çevremde de tek bir kişiyi bile duymadım. En büyük futbolcular dahil. 

Adl: Bonservis konusunda Kıbrıs’ın kuzeyinde yasal düzenleme nedir? 

Ben 12 yaşımdayken ailemin imzası ile Küçük Kaymaklı’da lisansım çıktı. O andan itibaren ben Küçük Kaymaklı’nın malı oldum. Eski köle sistemindeki gibi futbol bağlantılı konularda ben oranın malı oluyorum doğrudan. Otur derlerse oturur, kalk derlerse kalkarım, gel derlerse giderim, gelme derlerse kalırım, başka yere git derslerse başka yere giderim, bu paraya oynaycan derlerse o paraya oynarım. Çünkü her şey lisansı tutan kulübün elindedir. Bunun tek bir alternatifi vardır. O da 28 yaşında bir futbolcunun serbest kalma hakkı olabilir. Fakat bu da koşulludur. Son 3 senesinde aynı kulüpte oynaması gerekir, misal 25 yaşında lisansı olan kulüpte oynadı, 26’da da orada oynadı, 27’de eğer başka bir kulübe kiralanırsa bu hakkını kaybeder oyuncu ve üç sene sıfırlanmış olur. Bir futbolcu 22 yaşından 25 yaşına bir kulüpte oynarsa da böyle bir hakkı olmaz bu sadece 28 yaş ve sonrası için geçerli. Yani 28 yaşı da kulübün iyi niyetine bağlı ve bu olmadığı sürece bir futbolcu hiç bir şekilde serbest kalamıyor. Serbest kalmada bu arada ücretsiz değil. Bir oyuncunun 28 yaşında serbest kalması için de kulübüne 35 Bin TL para yatırılması gerekiyor. Eskiden 28 yaşına geldiğinde bir futbolcu 35 Bin TL’yi kendisi yatırım lisansını kendi eline alabiliyordu. Bu bir oyuncunun 28 yaşından sonra da olsa serbestçe istediği takımlara gitmesini sağıyordu. Ama artık böyle bir hak da yok, federasyon bu düzenlemeyi kaldırdı, bir futbolcunun bonservisi mutlaka bir futbol takımının üzerinde olması gerekiyor. 28 yaşına kadar bir futbolcu lisansını çıkaran takımın malıdır. İsterse hem oynatmaz, hem kiralamaz, hem maaş ödemez otur evinde der. Bu sistemin yarattığını kendi üzerimden örneklersem. Ben bu güne kadar yanılmıyorsam Küçük Kaymaklı’dan emeğim karşılığı yaklaşık 35 Bin TL kazandım. Kiralamalarda ise Kaymaklı benim üzerimden yaklaşık 120 Bin para aldı. Şu an Kaymaklı beni yine kiralamak istiyordu. Ben futbola devam ederseydim Kaymaklı beni 40 yaşıma kadar, 14 sene daha kiralayıp benim üzerimden para kazanabilirdi. Ortalama 30 bin TL’den koyarsak, kulüp benim üzerimden yaklaşık 500 Bin TL daha kazanacak ve kiraladığı sürecede bir kuruş ödemeyebilecekti.

Adl: Tek geçim kaynağı futbol olan oyuncu var mı?

Çok az sayıda futbolcu var.  

Adl: Futbolcuların emeklilik hakkı kazanması için her hangi bir düzenleme var mı? 

(gülerek)  Futbolcunun maaşını alabilecek bile bir düzenleme yok, emeklilik nerede! Ülkenin en elit futbolcuları yılda maksimum 130 Bin TL kazananı var. Belki o futbolcular hiç yemezse bu parayı da saklar da kendi yatırımlarını yapar bir gün emeklilikleri için bir paraları olur. 

Adl: Futbolcuların haklarını aramak için bir örgütlülükleri var mı? 

Son 1 yıl içerisinde Futbolcular Derneği isimli bir örgütlenme oluşturuldu. 7-8 kişiden oluşuyor hepsi futbolcu, sadece başkan eski futbolcu, avukat. Onlar konular üzerinde iyice çalışıyorlar, fakat üzerlerinde çok konular var. Federasyonunun, devletin herkesin üzerine düşen konular var. Örneğin bu dernek sözleşmeleri getirebilmek için futbolcuların da haklarını savunabilmeleri için sözleşme bağlamında baskı yapıyor. Fakat şu ana kadar somut bir sonuç yok. Çünkü sözleşmelerin gelmesi halinde oyuncuların artık hakları olacak ve kulüpler vaat ettiklerini oyunculara ödemeleri gerekecek. Federasyon da daha çok kulüpleri desteklemeye eğilimlidir şu an, o nedenle yapılmış somut bir şey yoktur. Belki bunun için daha büyüyecek bir örgütlenme ile bütün futbolcuların ligi boykot etmesi gerekir. Hiç bir futbolcu oynamaz dersa işte o zaman Bosman gibi futbolda bir devrim yaşanabilir. Ama bu daha önce de saydığım ihtiyaçlı insanların durumu gibi nedenlerle oldukça zordur. 

Adl: Asgari Ücret futbolculara ödeniyor mu?

1000 futbolcu varsa bu ülkede 900’ü asgari ücret almıyor.

Adl: Sonlara gelirken aktarmak istediğin, seni etkileyen örnek var mı? 

Çevremde emek sömürüsü bağlamında çok örneklerle karşılaştım. Bir arkadaşıma oynaması için bir iş takım almadan emek verdi. 7 ayın sonunda ben bu vaatle geldim artık oynamıyorum dediğinde, arkadaşımın ne kadar kötü bir insan olduğunu, takımı nasıl yarı yolda bıraktığını, sattığını, art niyetli biri olduğunu anlattılar, çevreye empoze ettiler ve bunu her zaman yapıyorlar. Bir futbolcu haklarını istediğinde her zaman onu piyasada en kötü adam diye empoze ediyorlar, karaktersiz gösteriyorlar. Böylece emeği gasp edilen futbolcular kötü görünmemek adına susmak zorunda kalıyorlar.

Adl: Futbol dendiğinde akla sadece bir sektör gelmiyor, vefa, forma, takım, taraftar, camia gibi kavramlar da futbolda kullanılmaktadır. Bu röportajı ihanet görecek veya “takımını sattı” diyecek olanlara ne demek istersin?  

Eskiden futbol daha farklıydı. Futbola hobi veya spor olarak bakıldığından insanlarda futbola bu yönde yaklaşıyorlardır. Forma aşkına oynarlardı. O dönem oynayan kişiler bugün yaşanan sorunlarda kendi dönemlerine göre baktıkları için daha çok oyuncuları suçlamaya eğilimlidir. Ama artık nesil değişti daha da öte futbolda yapı değişti. Misal artık hiç formasını giymediği, taraftar olarak tezahürat etmediği kulüplere başkan olan insanlar var. Artık forma aşkının yerinde milyonlarca lira paranın döndüğü bir sektör var burada ve bu sektör diğer sektörlerde olduğu gibi sektörde emeğini veren kişilerin sömürülmesinin üzerinden dönüyor. Bu durum giderek daha fazla yüzeye çıkıyor ve yüzeye çıktık sonra da taraftar futbolcuları suçlamaktan biraz daha vazgeçiyor. Daha tamamen bu dönüşüm olmuş değil çünkü kulüp bir futbol emekçisinin emeğinin karşılığını gasp ettiğinde bunu taraftara ve basına farklı şekilde yansıtır. Oyuncu da kulübün malı olduğu için çıkıp taraftara ve basına başına aslında ne geldiğini anlatamaz, futbol oynamaya devam etmek ister, susar. Bonservis yapısı böyle olduğu sürece de futbola devam etmek isteyen futbolcu susmak zorunda kalıyor. Bir futbolcu sorun çıkarsa kulüp ister evde kal der, ister 50 bin bonservis belirleyebileceği futbolcuya 300 bin veren seni alır der ve kariyerini bitirebilir. Futbolcular konuşamayınca kulüplerin anlattıkları ile hakkını arayan futbolcu kötü insan oluyor. O nedenle futbol emekçilerinin de sesinin duyulması için düzenlemelerin değişmesi gerekiyor. 

Adl: Bu röpotajı vermeye seni iten neydi? 

Bu kararı ben 5 ay önce verdim. İskele ve Kaymaklı ile yaşadığımız sorunlar etken oldu. Fakat esas mesele aynı senaryoların, ben içinde olayım veya olmayayım farklı formalarla, farklı başkanlar, farklı isimler üzerinden tekrar tekrar yaşandığını görmem oldu. Değişen hiç bir şey yoktu. Yerler, mekanlar değişiyordu, geriye kalan her şey aynıydı. Sadece kendim için değil ama halen devam eden futbol emekçileri için daha fazla bu haksızlığa ve adaletsizliğe sessiz kalamayacağımı fark ettim. Bosman’ın futbolcular için gerçekten de bir lider olduğunu yaptığım araştırmalarda gördüm. Bizim ülkemizde de böylesi bir devrimin yaşanması gerektiğini idrak ettim. Bu ülkede de bir Bosman etkisi gerekiyor. Ben böyle bir etkiyi yaratmayabilirim, belki çok daha yüksek seviyedeki futbolcular bunu yapabilir ama ben elimden geleni yapmak isterim burada. Çünkü bir devrim yaşanmadığı sürece bu işte bu sistem değişmeyecek ve emek sömürüsü de devam edecek. Beni en çok konuşmaya iten bu konuda bir farkındalık yaratma fikri oldu. Çünkü futbol benim şahsım olarak çocukluk aşkımdı. Futbol sevgisinden okullarımı, hayatımı feda ettim. Ben şu ana kadar ki tüm hayatımı futbol için harcadım. Ancak bu oyuna bu kadar aşık birini 26 yaşında bu oyunda soğutabildiyse bu sistem ve biz bunu bu ülke gençliği spor yapsın, kötü alışkanlıklardan uzak kalsın adına yapabiliyorsak, bundan sonra, bizden sonra gelen nesiller bu işten soğuyacağı koşulların ortadan kalkmasını istiyorum. Çünkü bir spor olarak futbol, çocukların kötü alışkanlıklardan uzak kalması ve sağlıklı bir ömür sürmesi için halen önemli bir araçtır. Bu araç da ancak mevcut yapıdan arındırılarak ülke gençliği için kullanılabilir. 

Bosman Kararları: Belçikalı Futbolcu Jean Marc Bosman’dan adını alan Bosman Kararları, en önemli etkisi futbolcuların emek hareketlerinin serbestleşmesi olan, futbolcuların emekleri hakkındaki kararlarında özgürlüklerini arttıran, Avrupa Futbolu’nda önemli değişikliler açan kararlardır. – detaylı bilgi için bkz. Futbolda Emek Sömürüsü – Muazzez Şaşmaz Ataçoğlu