“Kıbrıslı-Türkiyeli” Gerilimi Peşinde Olanlar Kimin Safında? – Ali Şahin

YDP’nin “Kıbrıslı-Türkiyeli” ayrımı üzerinden prim yapmaya çalıştığını 7 Ocak 2018 seçimlerinden, yani bu parti henüz meclise girmeden önce yazıp söylemeye başlamıştık.

Hatırlanacağı üzere YDP çevreleri, özellikle Kıbrıs Gazetesi’nde yayınlanan bir karikatür üstünden bu gerilimi dürtme konusunda büyük bir atak yapmış ve politikasının merkezinde ne olacağını o tarihlerdenden belli etmişti.  

Zaten YDP’nin şu ana kadar arkasında biriktirdiği destek de bu konu üstünden özellikle Türkiye kökenli yoksul ve emekçi yurttaşlarda yarattığı beklentinin sonucudur.

Ancak bu kesimlerde yarattığı beklentiyi karşılayamayacağını YDP bizzat kendi pratiğiyle gösteriyor.

Evet, bu ülkede çeşitli sebepleri olan ve üzerinde tartışılması gereken ancak tüm gerçekliğine rağmen büyük oranda yapay bir şekilde büyütülen bir “Kıbrıslı-Türkiyeli” gerilimi  vardır.

Fakat YDP’nin kurulduğu andan itibaren gayrı resmi bir şekilde üstünde durup kaşımaya çalıştığı bu gerilim konusundaki tavrı bu gerilimi aşmaya yani bitirmeye yönelik değil, aksine bu gerilimi sürekli kılıp üstünden durmadan güç biriktirme amacını taşıyor.

YDP’nin alakalı alakasız neredeyse her olayı bağladığı ayrımcılık konusunu, olmadığı durumlarda dahi kendisinin yalanlar üstünden yaratmaya çalıştığı, Bertan Zaroğlu’nun koronaya yakalanması sonrası yaptıklarından açıkça görülüyor.

Parti Başkanı Erhan Arıklı’nın Zaroğlu’nu savunmak için çırpınması da bu anlayışın bir parçası.

Her ikisi de bu son olayda ortaya attıkları ayrımcılık iddiasının yalan olduğunu itiraf etmek zorunda kaldılar zaten.

Ancak bu süreçte daha da açık hale gelen tek şey YDP’nin “Kıbrıslı-Türkiyeli” gerilimini bilinçli bir şekilde arttırmaya çabaladığı olmadı.

Yukarıda da bahsettiğim gibi YDP, sadece Türkiye kökenli yurttaşlarda beklenti yaratmadı, bilhassa bu kesim içindeki yoksul kesim içinden destek aldı. 

Ancak sadece Zaroğlu ve Arıklı’nın koronaya bulaşmaları ile yaşananlar olmasa da, özellikle bu son süreç YDP’nin bir siyasi parti olarak sınıfsal karakterini de daha fazla açığa çıkarmış oldu. 

Bakmayın Bertan Zaroğlu’nun pandeminin ilk dalga sürecinde Lefkoşa surlar içinde yardım diye para dağıttığına.

Zenginler hem kendilerini iyi göstermek hem de vicdanlarını rahat ettirmek için yardım edilecek yoksulluk ister ama yoksulluğun ortadan kalkmasını istemezler. 

Çünkü kendilerinin zengin ve güçlü kalması için o yoksulluk gereklidir.

Zaroğlu da koronaya yakalanır yakalanmaz ağa çocuğu karakterine uygun bir şekilde önce devlet hastanesini ve kahvaltısını beğenmediğini söyleyerek tedavi için önce otele geçti, sonradan ateşi yükseldikçe kaldırıldığı hastaneyi yine beğenmeyerek kendini ailesinin özel imkanlarıyla Türkiye’ye aldırttı. 

Zaroğlu’nun ardından test sonucu pozitif çıkan Arıklı da, ülkemizdeki ultra zenginlerin ultrası olan Suat Günsel tarafından sahip olduğu hastanelerinden birine özel olarak davet edildi.

Ne imkanlar ama!

Tam da YDP’nin hedef kitlesinin ulaşabileceği imkanlar değil mi?

Bu ilişkiler tesadüfi değildir.

Dediğim gibi YDP’nin siyasal anlamda sınıfsal eğilimleri zaten ortadaydı. 

Özellikle Türkiye göçmeni yurttaşların çalıştığı özel sektör çalışanlarının koşullarıyla ilgili hiç bir politika üretmeyen, pandemi sürecinde sağlık başta olmak üzere kamusal hizmetlerin iyileştirilmesiyle ilgili tek kelime etmeyen, kendisine oy getireceğini düşündüğü için ilgilendiği vatandaşlık konusu dışında Türkiye kökenli yurttaşların hiçbir sorunuyla ilgilenmeyen YDP’nin, sadece genel olarak halkın değil Türkiye kökenli emekçilerin ve yoksulların safında dahi olmadığı çok açık.

YDP, hem Kıbrıslı-Türkiyeli gerilimini arttırmayı amaçlayan hem de sermaye çıkarlarını savunan zengin dostu bir partidir. 

Son süreç bu gerçeği daha da net biçimde göstermiştir.

Ancak şunu da vurgulamak gerek ki tüm açıklığına rağmen YDP’nin ve tüm sermaye dostu partilerin sahte vaatlerini ayyuka çıkaracak olan kendi pratikleri değildir. 

Halkın ve emekçilerin çıkarlarını savunan bir pratik güçlenmedikçe bu sahtekarlık kısır bir döngü halinde devam edecektir.

Bu yüzden esas olan, “Kıbrıslı-Türkiyeli” gerilimini de bitirecek bu pratiğe el vermektir.

Ali Şahin

Bağımsızlık Yolu Üyesi