Kruvasan, KTHY ve Değerlerimiz – Kamil İpçiler

Aslında bu yazının konusu için başka planlarım vardı fakat dün sabah karşılaştığım bir durum birazdan okuyacağınızsatırları kaleme almama neden oldu.

Yıllardır büyük bir keyifle desteklediğim Liverpool FC,İstanbul’daki Süper Kupa finalinde oynamaya hak kazanınca, UEFA (Avrupa Futbol Federasyonu)’nun kura ile satın alma hakkı tanıdığı biletlere başvurdum ve şans yanımda olunca bir anda kendimi İstanbul’da buldum. Futbolla ilgisi olmayanlar için kısaca açıklamak gerekirse, Kıbrıs’ın güneyinden çok sayıda Kıbrıslı Elen, İngiliz ve farklı milletlerden insanın, güneyden Türkiye’ye uçuş olmadığı için kuzeye gelerek Ercan’ı kullanacakları kadar ciddi bir tutku bu futbol. Söz konusu Süper Final ise Avrupa’nın iki büyük organizasyonunda şampiyon olan kulüpleri buluşturuyor.

Güneyden gelen arkadaşlar da benim gibi, maçın oynanacağı 14 Ağustos sabahı İstanbul’a gidip, akşam 22.00’da oynanacak maçtan sonraki ilk uçakla Kıbrıs’a dönmeyi planlamış.

Biletleri sonraki uçuşlardan daha yüksek ücretle satılan bu uçuş için Avrupa futbolunun en önemli finallerinden birine ödediğimiz maç bileti ücretinin 4 katını ödememiz gerektiğini belirtmem, yazının devamı için size bir fikir vermesi adına önemli. İstanbul’a sırt çantası ile günü birlik giden biz kırmızı formalılar dışında, bir uçak dolusu insan, farklı farklı nedenlerle, sabah 06.15’te kalkacak olan bu uçaktan bilet almış. Yani biz kırmızı formalıların haricinde, bayram tatili sonrası işi için, doktor randevusu için veya herhangi bir özel sebepten ilk uçakla Kıbrıs’a dönmesi gereken onlarca insan da yine bu uçuş için fahiş bir ücret ödemiş. 5.30’da uçağa binmek için gecenin bir yarısı ulaşım aracı bulunarak havaalanına gelinmiş, sandalye ve banklarda uyunmuş. Sadede gelirsek; 5.30’da bindiğimiz uçakta, 1 saat 45 dakika sonra yapılan anonsla uçaktan inenmemiz gerektiği, uçağın arızalı olduğu, bekleme salonuna geri dönmemiz gerektiğibelirtildi. Beklenileceği üzere tüm yolcularda ciddi bir tepki oluştu. Ancak yine de beni bu yazıyı yazmaya iten şey uçuşun iptal olması değildi. Havayolu şirketinin gerekli testleri önceden yapması ve böyle bir mağduriyete neden olmaması gerekiyor muydu? Evet. Bu durum uçak korkusu olan insanlarda bir sonraki uçuş için ciddi endişeye neden oldumu? Evet. Zaten geceyi havaalanına yolculuk yaparak ve havaalanında uyuyarak geçiren insanlar o an telaş içinde ailelerine, bazılarının işe geç kalacağı için işverenlerine,kısaca bekleyenlerine haber vermeye ve işlerini yoluna koymaya çalıştıkları sırada ciddi bir gerginlik ve günlerinin geri kalanı boyunca sürecek mağduriyet yaşadılar mı? Evet. Ancak bunların hiç birinin, konu havacılık olunca affedilemez bir durum olmadığını biliyoruz. Uçaklar rötar yapabiliyor, uçuşlar iptal olabiliyor, aktarmalı uçuşlar kaçırılıyor kısaca bir çok mağduriyet yaşanabiliyor. Günün sonunda beklenti “sağ salim varmak” olunca, insan çok da şey edemiyor.

Ancak! Beni bu yazıyı yazmaya iten şey, uçaktan indirildikten sonra akıbetimizle ilgili hiç bir açıklama yapılmadan bekleme alanında bekletildiğimiz sırada, şirketin ismini hashtag’layarak sosyal medyaya yazdığım 1-2 satır üzerine hiç biri gerçek isim kullanmayan bazı hesapların beni hedef alan yorumları oldu. Bunlar, yorumların devamından tahmin edebildiğim kadarıyla havayolu şirketiyle bir şekilde bağlantısı olan insanlara ait hesaplardı. Yaşadığımız mağduriyeti anlatan paylaşımım sonrası bana, “güvenliğimizi düşündüğü için havayolu şirketine teşekkür borçlu olduğumu”, “sağ salim geldiğim için halime şükretmem gerektiğini” anlatan bu yorumlara önce öfkelendim, daha sonra durup düşündüm ve yorumlara karşılık vermekten vazgeçtim. Çünkü esas öfkelenmem gereken ne şirket, ne de şirkete sattığı ve karşılığında ücret aldığı şeyin emeği olduğunu unutup, şirkete kendini satmış gibi davranan kraldan çok kralcılardı.

İngiltere’de okurken, başka kimse uçmuyor diye mecbur olduğum bu şirketin 8 yıldır müşterisiydim. İhtiyacı olan ama küçücük bir şişe suya 5 euro ödeyemeyen yolculara bir bardak su vermediklerini de görmüştüm, o yüzden dün bize yaşattıkları mağduriyet sonrası bindiğimiz yeni uçaktasevendays kruvasan ikram etmeleri beni çok etkilemişti. Ücretsiz bir damla su bile vermediğini bildiğim bu şirketin kruvasan dağıtması onların ne kadar üzgün olduğunu gösteriyordu ve onları affetmiştim.

Oysa şu an hislerim bambaşka ve eminim KTHY ile en az bir kez yolculuk etmiş insanlar ne demek istediğimi gayet iyi anlıyorlar. Uçak biletleri için akla mantığa sığmayan ücretler ödemek zorunda kalmamıza neden olan, olumsuz deneyimler ve hislerle defalarca soğuduğumuz havayolu şirketlerine mecbur eden, dünyada gecikmeler sonrası yolculara tazminatlar ödenirken bizi 2 liralık kruvasanla her şeyi unutacak kadar aciz duruma düşüren kimlerdi? Evet, paylaşımımı hedef alan hesapların bana tavsiye ettiği gibi, ‘sağ salim’ vardığımız zaman halimize şükrediyoruz. Ancak havayollarından ve genel olarak ulaşımdan tek beklenti sağ salim varmak ve bunun karşılığı şükretmek olamaz, çünkü bu şirketler bize uçak biletlerini hayırdua karşılığında vermiyor!

Özetle en kötü hizmeti, en yüksek ücretlerle alıyoruz, ancak şikayet dahi edemiyoruz. Neden? Çünkü birileri bu ülkenin kendi özdeğeri olan Kıbrıs Türk Hava Yolları’nı bilinçli olarak kötü yönetmiş ve devamında kapatmış. Bunu da, bu şirket ve şirketler bugün biz onlara mecbur kalalım diye yapmış.

İşte ben bu satırları bu sebeple yazıyorum. Çünkü aynı işbirlikçiler, kamusal sağlığa yatırım yapmayarak bizi özel hastanelere, kamusal eğitimi yatırımsız bırakarak bizi özel okulların kucağına itiyorlar. Ama olay bunlarla bitmiyor, tıpkı KTHY’de yaptıkları gibi, ‘yarın kimseye mecbur kalmayışımızın garantisi’ olacak kurumlarımızı kötü yönetip ortadan kaldırma çabasında içinde oldukları görülüyor. Bu halkın KTHY’de bulup da şu an özel havayolu şirketlerinde bulamadığı şey var ya, işte o bizim DEĞERLERİMİZDİR!

Yani planlı şekilde kötü yönetilip yok edilmeye hazırlanan, saldırı altında olan şeyler aslında sadece KTHY, KIB-TEK, Telefon Dairesi yani kısaca kurumlarımız değil, halkımızın değerleridir! Benliğimiz ve geleceğimiz, kimseye mecbur kalmadan, kamusal hakları üzerinde söz sahibi olabilme ve denetleme şansımız elimizden alınmaktadır.
Bu yüzden, ne zaman bir havayolu şirketi sizi soysa ve sizi mağdur edip, yetmez gibi sosyal medyada eleştirmeniz durumunda birilerini üzerinize salsa, KTHY’yi hatırlayın. KTHY’yi hatırladıktan sonra da KIBTEK için ‘özelleştirilsin da gurtulalım’ demekten vazgeçip, neden kötü yönetildiğini sorgulayın. Ve kötü yönetenleri ensesinden tutarak hesap sorun. Çünkü bizi bu pisliklere mecbur duruma getiren onlar…

Kamil İpçiler
Baraka Aktivisti