Lefkoşa Değil Ankara – Celal Özkızan

Bu yazıyı okuduğunuz sitenin ismi, yani Ankara değil Lefkoşa, Kıbrıslı Türklerin, 1974 yılından beri hayatlarını kurdukları Kıbrıs’ın kuzeyinde, söz, yetki, karar ve iktidar haklarının, doğrudan Kıbrıslı Türkler tarafından değil “Ankara” tarafından kullanılmasına karşı bir direnişi sembolize eder…

 

Bu sitede “Ankara değil Lefkoşa” ifadesiyle dile getirilen bu karşı çıkış, zaten yıllardır sokaklara “Ankara elini yakamızdan çek” haykırışıyla taşınmaktaydı…

 

Ve “Ankara elini yakamızdan çek” dediğimiz ilk günden itibaren dile getirdiğimiz gibi, bu isyan Ankaralılara değil Ankara’yaydı…

 

“Halklar kardeş, Ankara kalleş” derken anlatılan tam da buydu…

 

Türkiye’nin dayattığı ekonomi paketlerine, asimilasyon uygulamalarına, politik müdahalelere sonuna kadar karşı çıkarken, Türkiye’de yaşayan halkların yine Türkiye’deki aynı iktidar odakları tarafından yoksullaştırılmasına, özgürlüklerinin kısıtlanmasına, muhafazakar politikalar altında ezilmesine dayanışma göstermemiz tam da bu yüzdendi…

 

Tam da bu yüzdendi, Gezi Direnişi’nin o muazzam coşkusunun, isyanının, heycanının ve yaratıcılığının bizi en az Bağımsız Kıbrıs mücadelesi kadar heycanlandırması…

 

Tam da bu yüzdendi, Türkiye’de on yıllardır on binlerce insanın canına mal olan savaşın sona ermesine, Türkiye halklarının barışına duyduğumuz özlemin, bizi en az Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Elen halklarının ortak ve eşit bir şekilde kuracağı barış kadar heycanlandırması…

 

Bizim derdimiz “Ankara” ileydi, ve çok iyi biliyorduk ki, Türkiye’deki iktidarların Türkiye’deki halklara yaşattığı acılarla, Kıbrıslı Türklere yaşattığı acılar birbirinden ayrı düşmüyordu…

 

Çok iyi biliyorduk ki, Türkiye halklarının daha özgür, daha eşit ve daha adil bir düzen için verecekleri mücadele, Kıbrıslı Türklerin özgürlüğü için de hayati önemdeydi…

 

***

Bugün dayanışma zamanı…

 

Bugüne kadar “Ankara değil Lefkoşa” diyen bizler için, gözümüz yaşlı bir şekilde, ne yazık ki “Lefkoşa değil Ankara” deme zamanı…

 

Ne yazık ki bugün işine, okuluna gitmek için, dolaşmak için sokağa çıkan bir Ankaralı, asla işine, okuluna gitmek, dolaşmak için Lefkoşa’da sokağa çıkan bir Lefkoşalı kadar güvende, mutlu ve huzurlu hissetmiyor…

 

Ne yazık ki Lefkoşa değil Ankara…

 

Ne yazık ki bugün, bir evladı, yakını, sevdiği Ankara sokaklarına işine gitmek için, dolaşmak için, okuluna gitmek için çıkan bir Ankaralı; bir sevdiği, yakını, evladı Lefkoşa sokaklarına çıkan bir Lefkoşalı kadar içi rahat hissetmiyor…

 

Ne yazık ki Lefkoşa değil Ankara…

 

Lefkoşalı, Lefkoşa sokaklarında artık iyiden iyiye gelmiş olan baharın tadını, güneşin sıcaklığını ve yaseminlerin kokusunu duyumsarken; bir Ankaralı, Ankara sokaklarında, mahallesinde, semtinde barutun, kanın, gözyaşının ve ölümün kokusunu duyumsuyor…

 

Lefkoşalı sokakta yürürken, gözleri etrafta bir tanıdığı görür müyüm diye çevrilirken; Ankaralı sokakta, ne yazık ki, yanından her geçenin belki bir canlı bomba olabileceği endişesiyle gözlerini tedirgince etrafta gezdiriyor…

 

Bugün ne yazık ki, Lefkoşa değil Ankara…

 

Ama bu gün ne güzel ki, Lefkoşalı da Ankaralının yanında…

 

Gözleri tedirginlikle çevrilmese de etrafa, ruhu daralıyor bir Lefkoşalının, Ankara’dan gelen haberleri okudukça…

 

Ankaralının acısını, kendi acısı gibi hissediyor…

 

***

Bugün ne yazık ki, Lefkoşa kadar güvende değil Ankara…

 

Ama bir gün, elbet bir gün…

 

Ne Lefkoşalı karşılayacak baharı “Ankara”nın postalları, dayatmaları ve baskıları karşısında; ne de Ankaralı karşılayacak baharı, kan kokusunun altında…

 

Bir gün gelecek, “hem Lefkoşa, hem Ankara” diyerek özgürce ve gülümseyerek yaşayacak insanlar hem Lefkoşa’da, hem Ankara’da…

 

Bir gün, mutlaka !

 

Celal Özkızan
Bağımsızlık Yolu