Rahvancıoğlu: Asgari Ücret Tespit Komisyonu Kaldırılsın, En Düşük Memur Maaşı Asgari Ücret Olsun

Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, Genç TV’de Ali Kişmir’in sunduğu Kıbrıs Dosyası programına konuk olarak özel sektör çalışanlarını yakından ilgilendiren Sendikasız Çalıştırılmak Yasaklansın kampanyası, sosyal güvenlik ve asgari ücret gibi konuları değerlendirdi.

Programda, Bağımsızlık Yolu’nun 30 Mart Cuma günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Zeki Çeler ile yapmış olduğu görüşmede ele alınan konular ve özel sektör emekçilerinin karşılaştığı sorunlar üzerinde de duruldu.

“Asgari Ücrette Temel Sorun Komisyon’da Emekçilerin Sesi Olan Bir Sendikanın Olmayışı”

Rahvancıoğlu, belirlenen asgari ücret ve sonrasında yaşanan tartışmaların esas kaynağının Asgari Ücret Belirleme Komisyonu’nda özel sektör emekçilerinin sesi olacak bir sendikanın olmayışı olduğunu belirtti. Rahvancıoğlu, Bağımsızlık Yolu’nun önerisinin özel sektör emekçilerinin sesi olmayan Asgari Ücret Belirleme Komisyonunun kaldırılması olduğunu da söyledi.

“Ülkedeki En Düşük Maaşlı Memurun Maaşı, En Düşük Ücret Olarak Belirlenmeli”

Özel sektörde sendikalaşmanın önünü açacak olan yasal düzenlemelerin oldukça basit olmasına rağmen bu yolun tercih edilmiyor oluşunun altını çizen Rahvancıoğlu, şu an için yapılabilecek olanın asgari ücret belirlenirken ülkedeki en düşük maaşlı memurun maaşının en düşük ücret olarak ele alınıp ortalama bir ücret belirlenmesi olduğunu söyledi. Yapılabilecek olanın özel sektörde asgari ücretin insanca belirlenmesi özel sektördeki ücretlerin için kamu sektöründeki insanca olan ücretlere endekslenmesi olduğunu söyleyen Rahvancıoğlu, kamu maaşlarının belli oranı şeklinde bir düzenleme yapılabileceğini söyledi. Asgari ücretin bu şekilde belirlenmesi gerekliliğinin en büyük sebebinin ise diğer ülkelerdekine benzer bir şekilde ülkemizdeki özel sektör çalışanlarının maaşlarının net bir şekilde bilinememesinin olduğunu çünkü pek çok patronun özel sektör emekçilerinin sosyal sigorta yatırımlarını aldığı ücret üzerinden yapmadığını belirtti.

Özel Sektör Emekçisinin Örgütlü Sendikasından Gelecek “Hayır” Çok Kıymetli”

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda asgari ücretin iki oyla belirlendiğini ifade eden Rahvancıoğlu, önemli olanın özel sektör emekçisinin ve sokağın sesi olacak örgütlü bir sendikanın varlığı olduğunu vurgulayarak Asgari Ücret Tespit komisyonunda bu tip bir sendikadan gelecek olan hayırın çok kıymetli olduğunu ifade etti. Asgari ücretle ilgili bir diğer sıkıntının ise ülkedeki pek çok ödemenin ve cezanın asgari ücrete endeksli olması olduğuna değinen Rahvancıoğlu, bu unsurun asgari ücretle çalışan emekçileri mağdur ettiğine işaret etti.

“Sosyal Sigortalar Dairesi Sosyal Sigorta Yatırımlarının Yapılmasını Denetlemekle Yükümlü”

Rahvancıoğlu, Bağımsızlık Yolu’nun yakın zaman önce başlatmış olduğu bir diğer kampanya kapsamında, sosyal sigorta yatırımlarının yapılmaması sonucu emekçileri mağdur etmesi nedeniyle Sosyal Sigortalar ile ilgili Ombudsman Emine Dizdarlı’ya yapılan şikayet hakkında da konuştu. Sosyal Sigortalar Dairesi’nin çalışanların sosyal sigorta yatırımlarının yapılmasını denetlemekle yükümlü olduğuna değinen Rahvancıoğlu, bu yükümlülüğün yerine getirilmeyerek yasal görev ve yetkilerin yerine getirilmediğine vurgu yaptı. Ombudsman Emine Dizdarlı’ya yapılan şikayet hakkında bilgi veren Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri, sürecin takipçisi olduklarını ve elde edilen sonucu kamuoyuna duyuracaklarını ifade etti.

Borçlu Patrona “Borcu Yoktur Yazısı” Vermek İşçileri Mağdur Ediyor”

Sosyal Sigortalar Dairesi hakkında bir diğer önemli konunun da sigorta borcu olduğu halde patronlara borcu olmadığı yönünde yazı verilmesi olduğuna da vurgu yapan Rahvancıoğlu, bu durumun işçiler açısından haksızlık yarattığını, bu yüzden emekçilerin sağlık hizmetlerinden, geçiçi iş görememezlik ve diğer haklardan yararlanamamalarına sebebiyet verdiğini söyledi. Tüm bunların devletin emekçilerden değil patronlardan yana olduğunu göstergesi olduğunu da sözlerine ekledi.

“Emekçinin Hakkı Patronun İki Dudağının Arasında”

İş Yasasına göre analık hakkı ile ilgili izinlerin doğumdan altı önce ve altı hafta sonra şeklinde düzenlendiğine ancak Sosyal Güvenlik Yasası’nda Analık Hakkı izinlerinin doğumdan sekiz hafta önce ve doğumdan sekiz hafta sonra şeklinde olduğuna, bunun da çalışma yasağı şeklinde olmadığına vurgu yapan Rahvancıoğlu, bu durumun “Eğer patronun size izin verirse” anlamına geldiğini ve bunun emekçinin hakkının patronun iki dudağı arasında olmasına neden olduğunu belirtti. İş Yasası ve Sosyal Güvenlik Yasası arasındaki farkın sendikalı işyerlerinde bile emekçilerin mağdur olmasına neden olduğunu belirten Rahvancıoğlu, bu mağduriyetin İş Yasası’nın 56. maddesinde yapılacak bir değişiklikle çözülebileceğini ifade etti.

“ Sosyal Güvenlik Yasası Altında Tek Bir Tüzük Yapılmadı”

Sosyal Güvenlik Yasası 10. Maddesinde işten durdurmalarla alakalı bildirimlerin düzenlendiğini ve bunun detaylarının da Bakanlar Kurulu tarafından yapılacak olan tüzükle düzenleneceğini belirtilmesine rağmen bugüne kadar hiçbir tüzük yapılmadığını belirten Rahvancıoğlu, yasanın geçtiği tarih olan 2007’den beri tek bir tüzük yapılmadığını söyledi.

“Sosyal Sigortalar Dairesi Patronun Ağzından Çıkan Lafla Çalışıyor”

İşten durdurmalarla ilgili tüzüğün de düzenlenmediğini söyleyen Rahvancıoğlu, şu anda patronların tek taraflı olarak, işçilerin kendi isteği ile işten çıktığına yönelik beyanı ile Sosyal Sigortalar’ın işçiye sormaksızın bu doğrultuda işlem yaptığını da sözlerine ekledi. Yapılması gerekenin ise işçi ve işverenin sorgulanmasının ardından işlem yapılması olduğunu söyleyen Rahvancıoğlu; hamilelik, doğum ve işten duruşlarla ilgili izlenen süreçlerde Sosyal Sigortalar Dairesi’nin işverenin ağzından çıkan lafa göre hareket eden bir devlet kurumu olduğunun altını çizdi.