RAUF DENKTAŞLA TOPARLANIYORUZ – Celal Özkızan

 adl cuma 2Çoğunlukla Kudret Özersay’ın kişiliğinde cisimleşen Toparlanıyoruz Hareketi (ya da resmi adıyla Temiz Toplum Derneği) üzerine yetersiz de olsa bazı tartışmalar yapıldı bugüne kadar…
Takip edenlerin Toparlanıyoruz Hareketi’nin söylediklerinde en çok dikkatlerini çeken şey, büyük olasılıkla bu Hareket’in sürekli mevcut toplumsal yapının, toplumsal ilişkilerin, kurumların ya da popüler adıyla “statükonun” sürekli bir eleştirisini yapıyor görünmesidir…
Bu eleştirinin ne kadar haklı ve anlamlı olduğu tartışmasını bir kenara bırakacak olursak, bu Hareket’in sürekli bir yozlaşmadan, temiz olmayan toplumdan, kökten değiştirilmesi gereken şeylerden söz ettiği açık bir gerçek…
Ancak ne ilginçtir ki, kısa bir süre önce Kudret Özersay, Kıbrıs’ın kuzeyindeki yapının oluşmasında ve bugüne bu haliyle gelmesinde en önemli payı olan aktörlerden biri olan Rauf Denktaş üzerine bir güzelleme metni paylaştı sosyal medyada…
Konunun suistimal edilmemesi için hemen belirtelim; bu yazıda Denktaş, insani kişiliği ile ya da sevdikleri/çevresi ile kurduğu kişisel ilişkiler ile değerlendirilmeyecektir elbette…
Kıbrıs’ın yakın tarihinde çok önemli -ve bence pek çok yönüyle olumsuz- bir etkisi olan bir siyasi figür olan Denkaş’tır söz konusu edilecek olan…
Yani ölmüş bir insanın ardından söylenen sözler değil, siyasi ve toplumsal bir figüre dair düşüncelerdir bunlar…
***
Kudret Özersay, yukarda sözü edilen metinde, Denktaş hakkında şu cümleleri kuruyor :
“Müzakere masasında zekasını kullanışını ve kendine olan güvenini ilk kez yaşayarak gördüğümde, tüm samimiyetimle söylüyorum ki bir Kıbrıslı Türk olarak gurur duymuştum.

Çok güçlü bir espri anlayışı vardı. Bürgenstock müzakereleri dönüşünde bizi karşısına oturtup “hade anlatın bakalım Plan’ın neresini değiştirdiniz, neyi başardınız?” dediğinde dahi hafifçe gülümsediğini ve hayatımda ilk kez karşısında ve ona karşı müzakere etmenin ağırlığını esprileriyle nasıl hafiflettiğini hala hatırlıyorum.

Beğenirsiniz yahut beğenmezsiniz, ileriye dönük inandığı ve gerçekleştirmek için inatla uğraştığı bir hayali vardı. Uzun yıllar toplumun geniş kesimlerini etkileyen ve mobilize edebilen bir lider oldu ve o hedefe doğru çok sayıda insanı sürüklemeyi başardı. Bugün sıkıntılar yaşasa da var olan bu toplumsal kimliğin oluşumunda diğer liderler ve kanaat önderleri arasında en önemli ve en etkili olanıydı.”

Bazı şeyleri çok kolay unutuyoruz belki…
Ya da belki Kudret Özersay’ın yaptığı gibi, popülizm uğruna, alkış toplamak uğruna hatırlamamayı tercih ediyoruz…
Rauf Denktaş, bütün ömrünü Kıbrıs adasını bölmeye adamış bir siyasi figürdü…
Pek çok Kıbrıslı Türk’ü katleden (ve faşist EOKA örgütünün öldürdüğünden fazla Kıbrıslı Türk öldüren) faşist TMT örgütünün kurucusu ve -askeri olmasa da- siyasi önderiydi…
Çok uzağa gitmeye gerek yok, 10-15 yıl öncesinde, Annan Planı döneminde (ki bu Plan’ın ne anlama geldiği ayrı bir tartışma konusu) kendi halkının sokağa yansıyan o muazzam siyasi iradesini hiçe sayıp kendi halkını karşısına almış, inatla kendi ayrılıkçı ve aşırı milliyetçi “hayallerinin” peşinden koşmuş biriydi…
Bir diğer önemli nokta, 1974’ten sonra Kıbrıs’ın kuzeyinde kurulmuş olan ve Kıbrıslı Türkler için tam anlamıyla bir açık hava hapishanesine dönüşmüş bulunan rejimin Kıbrıs’taki en önemli temsilcisiydi…
Elbette bu da şu anlama geliyor ki, Kıbrıslı Türk halkının ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal anlamda Türkiye’ye bağımlı kılınmaya çalışılması, baskıcı politikalara maruz bırakılması ve asimilasyona uğratılması sürecinde, bu süreci en başta savunan ve bu sürecin gerçekleşmesi yönünde siyasi ve toplumsal hayat üzerinde en baskıcı ve anti-demokratik yollara başvuran bir siyasi figürdü…
En önemlisi ise, Kıbrıslı Türkler’in “Kıbrıslı yanını” hep inkâr etmiş, “Kıbrıslı olan tek şey Karpaz eşekleridir” demiş, Kıbrıslı Türk halkının bir halk olarak kendine özgü varlığını asla kabul etmemiş ve Kıbrıslı Türkleri “Türk ulusunun” bir parçasından ibaret görmüş bir siyasi figürdü…
Kısacası bugün Kıbrıs’ın kuzeyinde adına ne derseniz deyin (statüko, rejim, işgal, bağımlılık) var olan düzenin kurulmasında ve yaşamasında en önemli etkisi olan siyasi aktörlerden biriydi…
adl cuma 1 (1)
Hal böyle olunca, sürekli statükonun ortadan kaldırıması gerektiğinden söz eden, mevcut yapının hem kurumsal, hem idari, hem yasal hem de toplumsal anlamda ciddi bir yozlaşmışlık içinde olduğundan söz eden bir Hareket’in lideri konumunda bulunan Kudret Özersay’ın, bu Hareket’in karşı çıktığını iddia ettiği her şeyin var olmasında ve bu günlere güçlü bir şekilde gelmesinde çok ciddi bir payı olan Rauf Denktaş’a dair böyle siyasi güzellemelere ve övgülere girmesi, bu Hareket üzerine bizleri ciddi şekilde düşünmeye sevk etmelidir…
Ömrünü Kıbrıs adasını bölmeye adamış (ve sonrasında, Kıbrıslı Türk halkının bu açık hava hapishanesinde kurulmuş olan düzenden dolayı yaşadığı pek çok acıyı ve sorunu görmezden gelerek kendi aşırı milliyetçi ihtiraslarının peşinden inadına koşmuş) bir siyasi figürün “müzakere masasındaki zekası”ndan ve “kendine olan güven”inden övgüyle söz etmek görevi nasıl olur da kendini statüko karşıtı ilan etmiş Kudret Özersay’a düştü anlamak pek kolay değil açıkçası…
Kıbrıslılık kimliğine dair her şeyi reddeden, Kıbrıs’ın kuzeyindeki demografik yapıyı ve siyasi iradeyi, “Gelen Türk giden Türk” mantığı ile mevcut rejimin devamı için ciddi anlamda zedeleyen, asimilasyon politikalarına ses çıkarmak bir yana bizzat bu sürecin sürükleyicisi olan ve en önemlisi bir halkın özgürleşmesi için değil daha da fazla Türkiye’ye bağımlılaşması için uğraşan Rauf Denktaş için Kudret Özersay’ın “bugün sıkıntılar yaşasa da var olan bu toplumsal kimliğin oluşumunda diğer liderler ve kanaat önderleri arasında en önemli ve en etkili olanıydı.” demesi gerçekten ilginç…
Bugünkü meselelere dair konuşurken mangalda kül bırakmayan ve en acımasız görünen eleştirileri yönelten Özersay’ın, bugünkü meselelerin zemininin oluşmasında en büyük katkısı olan Denktaş için “tamam bazı skıntılar var ama Denktaş en önemli ve en etkilidir” demesi bir o kadar daha ilginç..
Anlaşılan o ki, bundan sonra statükoyu yıkmak için, statükonun en büyük savunucusu Denktaş ile Toparlanıyoruz…
Celal Özkızan
Baraka Aktivisti

Be the first to comment

Leave a Reply