Sel Felaketi Değil, Rant Felaketi – Emel Karagözlü Cicibaba

2016 yıl sonu ile 2018 yıl sonu arasında fark görebiliyor musunuz? 2016 yılının Kasım ayında üç canımızı dağ yolunda yaşanan kaza sonucu kaybetmiştik. Bu yıl ise 4 canımız yaşanan sel felaketinde aramızdan ayrıldı. Her yıl sonu canımız yanıyor, her yıl sonu öfke doluyor içimiz ama ne değişiyor? Sadece hükümetler.

En Az Risk Taşıyan Bölgede En Ağır Sonuçlar

Kıbrıs’ın genelinde etkin bir şekilde devam eden yağışlar adamızın kuzeyinde sele dönüşerek can ve mal kaybına yol açtı. Alttaki haritadan da görebileceğiniz üzere yabancı bir kaynak adanın kuzeyinde yaşanabilecek sel felaketi riskini yüzde on olarak belirlemiş. Sel riski tespiti taşkınlığın büyüklük olasılığı, bölge derinliği, deşarj hızı ve yağış yoğunluğu gibi etkenler göz önünde bulundurularak hesaplanır. Bu, risk hesaplamasının sadece küçük bir bölümü. Haritaya baktığımızda ise yapılan hesaplamalarda sel riskinin en az olduğu bölgede ağır sonuçlar yaşanmasının nedeni çarpık yapılaşma ve rant hırsı ve sürdürülebilir bir şehir planlamasındaki eksiklikler olarak üç başlık altında toplayabiliriz.

Bir Musibet Bin Nasihate Bedeldir

Selden en fazla etkilenen şehir olan Girne’de yıllardır süre gelen çarpık bir yapılaşma mevcut. Şehrin kaldırabileceğinden fazla betonlaşmanın önüne geçen emirnameler patronların cebi para dolsun ve politikacılar koltuklarından olmasın diye yıllardır değiştiriliyor. Var olan kaçak yapılar değişen emirnamelerle yasal kılıflara sokuluyor ve daha çok beton yığınının dikilmesinin önü açılıyor. Bölge de kurulan inisiyatifin muhalefeti, bölge halkının sosyal yaşamlarının kötü yönde etkilenmesinin üzerine verdikleri mücadele kulak arkası ediledurmuş ve derelerin içi doldurulmaya, yeşil alanlar betona boğulmaya ve Girne topraksız bırakılmaya devam edilmiştir. İşte bu yanlış adımların sonucunda ise tabiat intikamını almış, su önüne çıkan her şeyi yerle bir etmiştir.

Girne İnisiyatifi sayfasından paylaşılan bu fotoğraftan da görebileceğiniz üzere, Haji Halil deresinin içi beton yığınlarıyla doldurulmuş. Derenin üzerine kurulan şehir yağan yağmur sularının akacağı dereyi doldurmuş ve bu akıl almaz, hiçbir mantığa sığmayan yapılaşma sonucu sel baskınları kaçınılmaz sonuca dönüşmüştür.

Bölgenin sel suları altında kalmaması için dereler hayati önem taşımaktadır. Dereler yağan yağmurun kendine yol açmasıyla oluşur ve akış hızı bölgenin yer şekillerine göre değişir. Ani yağan sağnak yağmurlar derelerin akış hızını ve taşıdığı su miktarını değiştirir. Sürekli yağış almayan dereler özellikle yaz aylarında kurur ve ani bir yağış sonucu hazırlıksız yakalanan dereler taşma riski ile karşı karşıya kalır. Bu en çok dere etrafında yaşayan halkı etkiler.

Girne bölgesinde dereler içine dikilen beton yığınları sonucu doldurulmuş ve yağmur sularıyla oluşup sel baskınları karşısında önemli rol oynayan bu kaynaklar kurutulmuştur. Değişen iklim koşulları nedeniyle daha çok ve daha ani yağışlar alan ülkemizde Girne’nin ve çarpık yapılaşan tüm bölgelerin su altında kalması kaçınılmaz olmuştur. İşte bu yüzden yıllardır süregelen mücadelelerde dillendirilen dönemin olası acı reçeteleri artık gerçeğimiz olmuş ve can alır bir noktaya gelmiştir.

Yamyamlar Hala Rant Peşinde

Bugün Mağusa’da inşaat patronları emirnamelere karşı geliyor, kavga çıkarıyor, bakanlara saldırıyor. Tek amaçları emirnamenin yürürlüğe girmemesi ve Mağusa, İskele ve Yeniboğaziçi’nde de ceplerini para doldurabilmeleridir. Bunu çeşitli yollarla yapmak isteyen patronların dağıttığı isimsiz bildirilerde amaçları açıkça belli oluyor.

Kendilerini “gelişim yönünden” Girne ve Lefkoşa ile kıyaslayan patronlar bu emirnamenin doğuracağı “kötü sonuçların” en çok bölge esnafını vuracağını, işsizliğin artacağını ve belediyenin batacağını savunuyor.

Girne ile kıyasladıkları bu üç bölgeyi de betona boğmak isteyenlerin yaşanılan felaketleri umursamadıkları, çünkü tek amaçlarının ceplerini doldurmak olduğu apaçık ortadadır. Bugün Girne’de yaşananların diğer bölgelerde yaşanmaması için emirnamelerin, sürdürülebilir çevre politikalarının, coğrafik özellikleri göz önünde bulunduran ve olası doğal felaketlerin önüne geçecek bir şehir plancılığın önemi hayatidir.

Unutmamalıyız…

Hayati olan önlemleri almayanları ve halk için değil koltuk için politika yapanları unutmamalıyız. Yaşanan bu felaketler bir yıllık bir sürecin sonucu değil kırkı aşkın yıldır süregelen politika ve politikacıların eseridir. Her yıl yaşadığımız acıların bir öncekinden farksız olması sırtımızı sıvazlayanlara, “abim” “ablam” deyip feodal ilişkileri üzerinden koltuk politikası yapanlara karşı durulmadığı içindir. Yolların güvenli olmadığı ve ölüm korkusuyla yola çıktığımız her gün, gelmiş geçmiş hiçbir hükümet bu korkuyu hissetmediği içindir. Yaşadığımız her kaybın, her haksızlığın sebebinin acı sonrası “acımız büyük politika yapmayın” diyenlerin varlığı ve aslında kendinden başkasının menfaatini düşünmeyen bir politik anlayışın yerleşmiş olmasıdır. Bunun en önemli nedenlerinden birinin ise asıl böyle zamanlarda politika yapmak yerine başkalarının acısını alçakça kendine paravan edip ajitasyon yaparak sadece bireysel menfaatlerini koruyanlardır.

Artık Unutmamalıyız!

Not: Lütfen gerekmedikçe evlerinizden çıkmayın ve özellikle uzun yola gitmeyin. Havanın güneş açmasına aldanmayın çünkü yağışlar ani ve yoğun başlıyor. Yardıma muhtaç her canlıya elinizi uzatın. Bu zor zamanlarda yapabileceğimiz en önemli şey yardımlaşarak acılarımızı ve kayıplarımızı paylaşmak ve birlikte bu zor zamanı atlatmak olacaktır.

Emel Karagözlü Cicibaba

Baraka Kültür Merkezi Aktivisti

Kaynakça:

Bilgihanem, “Dere Nedir, Nasıl Oluşur, Özellikleri Nelerdir?” – https://bit.ly/2roSPW9

Girne İnisiyatifi Facebook Sayfası – https://bit.ly/2zJKQaY

Kitasweather, “Uzun Süreli Şiddetli Yağışlar Turuncu Alarm Verildi” – https://bit.ly/2GcK7o6

The National Academics of Sciences Engineering Medicine, “Methods for Assesing Flood Risk” – https://bit.ly/2RzeEOl