SEN NE DERSEN DE, DÖNÜYOR MÜ DÜNYA GÜNEŞİN ETRAFINDA? – Celal Özkızan

galileogalilei4

Bundan tam 380 sene önce, 20 Eylül 1633’te, Galileo Galilei, dünyanın güneş etrafında döndüğünü söylediği için Engizisyon Mahkemesi tarafından yargılandı…
***
Birçoğumuzda naif bir inanış vardır…
Hakikatin öyle veya böyle bir şekilde ve bir zamanda ortaya çıkacağını düşünürüz…
“Doğru”nun sonsuza kadar gizlenemeyeceğine inancımız tamdır…
Belki kendi ömrümüzün “doğru”nun açığa çıkmasına tanıklık edemeyeceğini düşünürüz,
Belki bir doğrunun genel bir kabul haline bile gelemeyeceğini düşünürüz karamsarca;
Ama öyle veya böyle, çoğu kabul etsin ya da etmesin, doğrunun bir şekilde ortaya çıkacağını, kendini göstereceğini düşünürüz…
Böyle düşünmemizin temel sebebi muhtemelen şudur : “Eğer ben kendim, veya herhangi bir kişi, bu doğrunun bilgisine ulaşabilmişse, demek ki, bu doğru başka insanların akıllarında da yer edebilir”…
Her ne kadar pek çok zaman kendimizi “özel” saysak da, kendi kendimize çok önem atfetsek ve kendimizi değerli görsek de, kendi bildiğimiz şeyin başkaları tarafından da paylaşılması tatmin eder ancak bizi…
“Başkası gibi olmak” lafı aşağılayıcı gelir kulağa kimi zaman, belki pek çok zaman…
“Kendimize özel” şeylerin değerli/ayrıcalıklı hissettireceğini düşünürüz bizi…
Öte yandan, ilginç bir şekilde, başkalarının da “kendimiz gibi” olmasını isteriz, olmadıklarında da yakınırız bundan…
Yani “başkaları” bizi “özel ve değerli” halde bıraktığı için canımız sıkılır…
Mesela seçim sonuçlarını beğenmediğimizde, “koyun gibisin kardeşim” şiirini paylaşırız hemen, Nazım Hikmet’ten…
Ya da “müstahaktır bu halka” deriz…
Bu yakınma belki bir yere kadar anlaşılabilirdir…
Belli başlı sorunların devam edeceğini, ve bunun devam etmesine sebep olanların da yine bu sorunlardan mağdur olan insanların kendisi olduğunu düşünüp yakınırız…
Ancak bu yakınmanın başka bir boyutu, daha kibirli bir yanı daha vardır…
Bilinçaltımızda, ya da gayet bilincimizde, “bizim gibi” düşünmeyen insanlardan üstün olduğumuz inancı vardır…
“Koyun gibiler”, biz yüce insanların düşünme kudretine eriştiği o “bambaşka dünyayı” hayal edemedikleri için, ve “maalesef” onlar çoğunlukta olduğu için, “biz yüce insanlar” da mecburen “koyun gibilerin” seçimlerine katlanmak zorunda kalırız…
Burda ilginç olan şudur : Yakındığımız şey, “onların bizim gibi olmaması”dır…
“Bizim gibi olsalardı keşke” deriz…
Ancak aynı zamanda, “onların” zaten bizim gibi olamayacağını da düşünürüz…
Bizim “ayrıcalıklı fikirlerimiz” ancak bizim gibi “yüce insanlara” mahsustur…
Onların göremediklerini görür, düşünemediklerini düşünürüz ve bu da bizi özel kılar…
“Onlar gibi” değilizdir ne de olsa…
İşte ilginçlik tam da burdadır…
Kendimizi özel kılan ve bizi iyi hissettiren şeyden aynı zamanda da yakınırız ve bunun değişmesini isteriz…
Yani bir yandan “farklı” olmanın gururu ve mağrurluğu vardır; ama öte yandan bu gururun oluşmasına sebep olan şeye karşı bir sitem, hatta öfke…
***
Anlatmak istediğim kısaca şu aslında…
Kendi doğrusunu, başkasının yanlışlığı ya da eksikliği üstünden meşrulaştırmaya çalışan insanlar mutsuz olurlar pek çok zaman galiba…
Ne de olsa, yukarda anlatmaya çabaladığım gibi bir iç çelişkiyi ve çatışmayı getirir bu hâl…
Bir de şu var…
“Her şeye rağmen doğrunun” peşinde olduğumuzu iddia ederiz, ama aslında pek çok zaman “kendi varoluşumuzu doğrulamaya” çalışırız…
***
Herkes için geçerli bir doğrunun olduğuna pek emin değilim…
Bir emekçi için “doğru ekonomi” ile bir patron için “doğru ekonomi” arasında dağlar kadar fark vardır örneğin…
Öte yandan, doğrunun er ya da geç mutlaka ortaya çıktığına dair sarsılmaz bir inancım da yok…
Ne de olsa biz, halihazırda ortaya çıkan doğruları görüyoruz ve “işte doğrular er ya da geç ortaya çıkar” diyoruz;
Ancak ortaya çıkmayan doğrular tarihin karanlık dehlizlerine sonsuza dek açılmamak üzere doldurulurken, bundan haberimiz olmuyordur muhtemelen…
Galileo, eğer imkânı olsaydı, örneğin Engizisyon Mahkemesi mensupları için ya da kendi söylediklerini deli zırvası olarak gören insanların çoğunluğu için “koyun gibisin kardeşim” dizelerine başvurur muydu, onu da bilmiyorum…
Bildiğim tek şey, dünyanın güneşin etrafında kesin olarak döndüğüdür.
Celal Özkızan
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti

Be the first to comment

Leave a Reply