Sendika, Gerçek Sorunların Karşısındaki Gerçek Bir Taleptir! – Eyyüp Sabih Benzetsel

Sınıf mücadelesi, yaşayan, hayatın için en somut haliyle var olan, hissedilen, görülen ve bilinen yaşamsal çelişkilerin meydana getirdiği bir olgudur. Sınıfların olmadığı ya da ortadan kalmakta olduğu, emeğin, bilimin, sağlığın, barınma, ulaşım, enerji gibi hakların metalaşmadığı, eşit işe eşit ücret, “herkesten emeğine göre, herkese ihtiyacı kadar” anlayışının var olduğu -ya da var olmaya başladığı- bir yaşamda, mücadele olgusu o tarzın artık kendi içsel sorunları olurdu.

İşte özel sektöre sendika kampanyası da bu gerçekler ışığında bu gerçeklere dayanan sınıfsal bir talep olarak sürüyor. Çalışmak ya da çalışma yaşamına dair haklar her şeyden önce hayatta kalma hakkına dairdir. Bu beslenmeyi de içerir, barınmayı da, sağlığı da, eğitimi de.  Olaydı ki bu saydığım temel ihtiyaçlar kamusal bir zeminde karşılanıyor olsun ve de parasız olsun, çalışılan işten kazanılan para varsın lüks olsundu. Varsın aslında hayatta kalmak için ihtiyacımız olmayan birçok şeyi edinebilemizi sağlayacak olsundu. Varsın fazla görülsündü. Varsın sendika talebi bir şımarıklık ve devlet/sermaye düşmanlığı nesnesi olmaktan öteye geçemesindi.. Ama yok! Düzeniniz buna aykırı! Derdimizi bu boyutta dahi dile getirdiğimizde, aslında devrimci bir eylem içerisinde olmamız kaçınılmaz.

Özel sektördeki sömürünün her gün ama her gün büyüdüğünü kim inkar edebilir? Kim diyebilir ki ülkemizde tatil, fazla mesai, ödenekli izin, sigorta hatta en temel karşılık olan maaş alma hakları her gün onlarca örnekle gasp edilmiyor? Adada onlarca otel, artık sayısından emin olamadığım kadar özel üniversite ve ithalat ekonomisine dayalı yüzlerce ticari şirket ile elinizi nereye atsanız yükselmekte olan bir inşaat bulunuyor. Bunun amelesi var, ustası var,  eğitimcisi var, hademesi var, sekreteri var, dağıtımcısı var, pazarlamacısı var, rafçısı, garsonu var, aşçısı var, şöförü var. Dedik ya, herkesten bahsediyoruz. Yani devlet memuru olmadığını bildiğiniz ve etrafınıza gördüğünüz herkesten! Hayatta kalmak için çalışmak zorunda olan herkesten bahsediyoruz. Bir maaş karşılığında haftanın belli günlerini, günün belli saatlerini hizmet veya mal üretmek için ayıran ve bunu mal sahibi olmaksızın yapan, yani yasadaki tanımına göre “işçi” olan herkesten.

Mevcut hukuk anlayışına göre, örneğin Fatura tahtındaki bir alacak verecek davasında bir alım satım ilişkisi söz konusuysa ve bir hukuk mahkemesi bu davayı çözmeyi “adaletin tecellisi” anlayışı ile önüne koyuyorsa, aynı anlayışı iş ve işçi meseleleriyle ilgili de gündeme alabilmelidir. Madem ki hayatın geri kalanı her türlü sömürüyü barındırıyor, bu sömürünün karşısında en azından insanların emeğine sahip çıkma aralığı olmalıdır. Sendika budur. Sendika talebi de ha keza. Çünkü alenen işçi bir alım satım ilişkisinin tarafıdır; emeğini satmaktadır ve karşılığında maaş almaktadır. Ve bu alım satım ilişkisi yasa çerçevesiyle de belirlenmişse (bkz. 22-1992 Numaralı İş yasası) bu ilişki kapsamındaki olası kanunsuzlukları da takip edebilecek kabiliyette olmak gerekir.

Bunu devlet tek başına yapamıyorsa özneleriyle birlikte yapmayı deneyebilmelidir, çünkü biliniz ki hayatın hiçbir alanında, ne tüccarlar arası ilişkilerde ne devlet-toplum ilişkisinde işçi patron ilişkisinde olduğu kadar hukuksuzluk dönmemektedir. Bahsettiğimiz şey elbette sulh olmak, anlaşmak değil, ne ki bu yazı sınıflar arası savaşı öneren bir yazıdır. İşte tam da sınıflar arası savaşın bir alanı olarak yasanın çalışan kesim için araçsal kıymeti anlaşılmalıdır. İş yasası bu anlamda yetersiz dahi olsa, aksak bir silah olarak bir köşede durmaktadır. İşte bu silahı etkin kullanmanın koşulu da özel sektörde sendikalanmanın yasa ile zorunlu hale getirilmesidir. Bu kısa vadede de, uzun vadede de mücadelenin ve öznelerinin konusudur ve dahi mücadelenin ve öznelerinin salahiyetinedir. Neden derseniz sevgili neden diyenler, demeyiniz! Çoğunuzun tuzu kuru, karnınız tok, sırtınız pek, ganimetten alacağınızı aldınız ve biz burada hayatta kalma hakkından bahediyoruz, ondan işte. Bu satırları yazarken dahi dilime keskin bir küfür yükleniyor, neyse ki yayınlanacağından kendimi tutmayı başarıyorum.

#sendikagelecek

#sendikasızçalıştırılmakyasaklansın

 

Eyyüp Sabih Benzetsel
Bağımsızlık Yolu