Seyis: Asgari Ücret Belirleme Komitesi Yine Çadır Tiyatrosunu Kurdu

seyis

DEV-İŞ Genel Eski Başkanı Mehmet Seyis’ten Asgari Ücret Tespit Komisyonu ile ilgili açıklama geldi.

Doğruya doğru bu asgari ücret komisyonunda işçiyi temsil eden yok. Onun için hep kaybeden taraf işçiler oluyor. Çare, özel sektör çalışanlarının sendikalı olması. Özel Sektör çalışanları sendikalı olup da hak ettiklerini almak için mücadele etmezlerse bu maskaralık hiç bitmez.

Seyis’in açıklaması şöyle:

Gavrun gavrun gavruncuk. Ortasında havuzcuk. Tavşan gitti su içsin. Bu duttu, bu pişirdi, bu da yedi, öteki da geldi “hani bana hani bana” dedi.

Her zaman olduğu gibi Asgari Ücret belirleme komitesi yine çadır tiyatrosunu kurdu. Bildiğimiz oyun bir kez daha sergilendi. Yine komisyondaki herkes rollerini layıki ile sırıta sırıta oynadılar. Yine ahlaklıca görevlerini  icra ettiler!

Görevleri, elbette özel sektörde patronların kölelik düzeni sürdürmesini sağlamak ve hepimizi aptal yerine koymak. Adamlar bir konuşur, bir konuşur duyan da tümü da yatıp kalkıp “işçileri nasıl mutlu ederiz” diye düşünürler sanır.

İşveren, “Çalışan haklı ama yok. Olsa vermezmiyiz?. Vallahi vermeye kalkarsak mecburen işçi durdururuz, yani sırf onlar işsiz kalmasınlar diye vermeyiz” der. Sanki işçileri işe gider ama işlemezler, ve aslında kendilerinin de işçi ihtiyaçları da yok ama sevabına onlara para ödermişler gibi.

Hükümet “Biz tarafları anlaştırmaya çalışırız havasında. Sanki da yasalar yokmuş ve asgari ücretler yasasındaki ücret belirleme kriterlerini uygulatma görevi de kendilerinin değilmiş gibi.

İşçi adına masadaki arkadaşlar ayrı vaka. Yasadaki kriterler  ile asgari ücretin olması gereken miktarlardan en az 2000 (iki bin)  TL aşağı bir taleple masaya oturup onu da kendi kendilerine (güya pazarlıkla) 500 TL daha aşağıya çekip ardından da şov yapmaya devam ediyorlar. Yani 2500 (iki bin beş yüz) TL aşağı tamam! ama ondan da 200 (iki yüz) TL aşağısı belirlendiği için mahkemeye gideceklermiş…

Peki, şimdi yazacaklarım da hesaplandı mı?. Eğer sendika belirlenen asgari ücret  için mahkemeye başvurup ara emri almayı başarırsa dava sonuçlanıncaya kadar yıllarca sürer ve asgari ücret eski rakam olan brüt 3820 (üç bin sekiz yüz yirmi) TL olarak mahkeme bitene kadar yıllarca uygulanır.

Ne demek bu? “Şimdi belirlenen 4400 (dört bin dört yüz)TL’nin uygulanmasının önüne duvar çekilir” demek. Peki bu olursa kazanan kim? İşveren.  Kaybeden kim? İşçi. Kaybettiren kim olur bu durumda? Üzgünüm ama işçi adına orada oturan Sendika.

Ya mahkeme ara emri vermezse ne olur? Yeterli olmasa da Asgari ücret 580 TL artmış hali ile 4400 TL brüt uygulanır. Açılan dava ise bir sonra yeni asgari ücret belirlendiğinde düşer. Sendika şovunu yapıp bir daha yasak savar. Ama sonuçta kaybeden yine işçi. Çünkü aslında olması gereken rakam 7000 (yedi bin) Tl civarında iken 4400 kalır.

Yani? “Gavrun gavrun gavruncuk. Ortasında havuzcuk. Tavşan gitti su içsin. Bu duttu, bu pişirdi, bu da yedi, öteki da geldi “hani bana hani bana” dedi”.

Ya da, “Gavrun gavrun gavruncuk. ortasında bir asgari ücret komisyonu masacığı. İşçi gitti ekmeğini alsın, biri işçiyi duttu, biri ekmeği böldü, sonra da işçiye vermeden yediler. İşç i da “Hani bana, hani bana” dedi. Nasıl tiyatro ama? Tam maskaralık.

Doğruya doğru bu asgari ücret komisyonunda işçiyi temsil eden yok. Onun için hep kaybeden taraf işçiler oluyor. Çare, özel sektör çalışanlarının sendikalı olması. Özel Sektör çalışanları sendikalı olup da hak ettiklerini almak için mücadele etmezlerse bu maskaralık hiç bitmez.

https://www.facebook.com/mehmet.seyis.9/posts/3487152721413919