SYRIZA PODEMOS VENCEREMOS – BESİM BAYSAL

Sosyalizm demeden sosyalizmi tarif edebilecek, emperyalizm ya da kapitalizm demeden sistemi kitlelere anlatacak bir özgürlükçü sol hareketle hayata bakıyoruz. Böyle bir harekette örgüt içinde, örgüt disiplini içinde; iradesiz ve insiyatifsiz birey kalmayıncaya kadar çalışma yapılması, bunun yanında her devrimci bireyin bulunduğu alanı sahiplenerek mücadele örecek duruma gelmesi olmazsa olmazdır. Alanların bağımsızlığı en önemli konudur, alanlar kendi bağımsız örgütlenmesi içinde bulunur ancak hareketten bağımsız değildir. Hareketin en önemli şiarı Fidel Castro’nun deyişiyle “Devrim için savaşmayana komünist denmez” şiarıdır. Sovyetler Birliği’nden (SSCB) reel sosyalist deneyimlerden değil yeni dünya devrimlerinden; Küba’dan ve Vietnam’dan etkilenen bir ideolojik geleneğin devamcıları olarak mücadele veriyoruz.

Böyle bir hareketin kitlelerle buluşma kaygısı vardır. Böyle bir hareketin halkı örgütleme kaygısı vardır. Yıllarca kapitalizmin krizi patladığı zaman örgütlenmenin halkın içinde belirli bir etkinliğe sahip ve devrimci kadroların alanlar içerisinde eylemci tavrı yönlendirecek ideolojik yeterlilikte olması gerektiği tartışıldı. Halkın öfkesi büyüdüğü zaman dalga örgütün üstünden mi geçecekti yoksa örgüt kitleleri yönlendirebilecek miydi?
Bu ideolojik konumlanışın Yunanistan’daki örgütsel karşılığı SYRIZA’ya bu tartışmalara yaptığı büyük katkıdan dolayı ve özelde Yunanistan halkına genelde bölge ve dünya halklarına verdiği umuttan dolayı teşekkür etmeliyiz.
Resmi tarihte olaylar neden sonuç ilişkisi gözardı edilerek ya da çoğunlukla nedenler yok sayılarak ve tahrif edilerek anlatılır. Örneğin 1. Paylaşım Savaşı’nın başlama sebebi Avusturya-Macaristan veliahtının bir suikast sonucu öldürülmesi gösterilir. Kapitalist sistemin pazar sorunu ile ilişkisi üzerinden resmi tarih kitaplarına herhangi bir not girmemiştir. 1939, 1 Eylül’de Nazi Ordusu Polonya’yı işgal eder ve 2. Paylaşım Savaşı başlamış olur. Öncesinde  Stalin’in liderliğindeki SSCB’nin Hitler liderliğindeki  Nazi Almanyası ile yaptığı saldırmazlık anlaşması ve Polonya’nın iki devlet arasında paylaşılmış olduğu da bu bilgiye eklenmelidir. SSCB’nin bu antlaşmayla İspanya İç Savaşı’nda cumhuriyetçilere desteği kestiği de bilinmelidir. Devamında Franco, Hitler’in de desteği ile İspanya’da yıllarca devam eden kanlı bir diktatörlük kuracaktır.
Hitler’in ve Nazi Partisi’nin iktidara gelişi öncesi Almanya’daki siyasi tartışmalara ve 1. Paylaşım Savaşı sonrası imzalanan uluslararası anlaşmaların Almanya ekonomisi üzerinde yarattığı sıkıntılara resmi tarih kitaplarında yer verilmez. Kitlelerin basitçe ikna edilmesi için tek bir kişiyle veya tek bir olayla tarihin açıklanması gibi bir hastalık insanlığı rehin almış durumdadır. Neden sonuç ilişkisi üzerine kafa patlatmak, olaylara birden çok neden aramak ve bunları yaşananlarla ilişkilendirmek biraz daha kapsamlı düşünme gerektiren faaliyetlerdir. Ülkemizde de 1958’den itibaren olayları özellikle tek bir kişi ile açıklamaya çalışan muhalif bir tavır söz konusuydu. Dünyadaki gelişmeler ve içdinamiklerle dışdinamiklerin ilişkisi dikkate alınmadan tek bir kişiyle sistemin açıklanmaya çalışılması sakat bir yaklaşımdır.
2. Paylaşım Savaşı’nın bitimi ile birlikte önceki antlaşmanın bir benzerinin Postdam’da ve ardından Yalta’da tamamlandığı da bu bilgilere eklenmelidir. Churchill, Truman ve Stalin bu paylaşıma, devletleri adına imza attılar. Tüm dünya İngiltere, ABD  ve SSCB arasında pay edildi. İngiltere Yunanistan’a asker çıkarttı. Yunanistan’daki Nazi faşizmine karşı başlayan devrimci direniş bir imza ile Stalin’in imzası ile “Tek Ülkede Sosyalizm” uğruna İngiltere’ye teslim edildi. Tıpkı İspanya gibi…
Pazar gün yapılan erken seçimleri faşizme karşı direnen partizanların torunları Radikal Sol Koalisyon; SYRIZA büyük bir farkla kazandı. Bu zaferin bir günde gelmediği, yıllar süren direniş ve ortak mücadele kültürünün; ekonomik kriz ardından troyka karşısında organize edilen kitlesel eylemlerin, dik duruş sergileme ve bağımsızlık iddiasının bir sonucu olduğu kesindir.
Partinin lideri Alexis Çipras’ın seçim zaferinden sonra ilk ziyaretini 2. Paylaşım Savaşı’nda kurşuna dizilen komünistlerin mezarlarına yapması bu anlamda daha da dikkate değerdir.
Geçmişte din adamlarının ilk oturumunu açtığı Yunanistan Parlamentosu’nun İncil’li yemin törenlerini terk eden tek örgüt olan SYRIZA, aynı tavrı Alexis Çipras önderliğinde yeni hükümetin yemin töreni için de tekrar etti ve dini töreni reddetti.
İspanya’da da Yunanistan’da da eski Sovyetçi çizginin dışında çok güçlü bir sosyalist gelenek olması yukarıda özetlenen tarihsel gerçeklerin sonucunda şekillenmiştir.
%36’nın üzerinde destek alan SYRIZA, vadettiği ekonomik ve sosyal projeleri hayata geçiremeyebilir. Ancak samimiyetle bir yola çıktıkları açık ve net görülmelidir. Sistem bu projelerin hayata geçirilmesine izin vermek istemeyecektir. Ancak bir ışık olarak İspanya’ya ve oradaki Podemos hareketine hatta bölgedeki ve kıtadaki diğer ülke halklarına umut vermektedir

Be the first to comment

Leave a Reply