VARDIK, VARIZ, YOK MU OLACAĞIZ? – BAŞAK ONEL

Tayyip Erdoğan, Akkuyu’ya kurulacak nükleer santralin haberini “dünyaya örnek olacak bir adım” olarak duyurmuştu. Şimdi o adımın altında ezilmemenin yollarını arama zamanıdır…

İnsanların nükleer santrallere ihtiyacı yok!

Nükleer santrallerin kurulmasına bahane olarak, enerji üretimine büyük katkıda bulunacakları veya -küresel ısınmanın büyük sorunlar yarattığı bu günlerde- nükleer santrallerin fosil yakıtlara tercih edilmesinin, karbon salınımını azaltacağı ileri sürülüyor.

Bugün her ne kadar sermayenin işine gelmese de karbon salınımını çeşitli önlemlerle azaltabilmek mümkün. Oysa herhangi bir nükleer kaza sonucu sızacak radyasyonun veya nükleer santrallerin ortaya çıkardığı radyoaktif atıkların etkilerini yok etmenin hiçbir çaresi yok.

Herhangi bir kaza durumunda kazanın büyüklüğüne göre direkt ölümler yaşanabileceği gibi, hafif sızıntıların radyoaktifliği yavaş ve acılı bir ölüm şekli olan kanserlere de yol açabilir -ki bu dünya üzerindeki tüm canlılar için geçerli… Bugüne kadar nükleer kazaların olduğu yerlerde bunların örnekleri birebir yaşandı!

 

“Sendika.org”a yazan Tanay Sıdkı Uyar, “Dünya Nükleer Enerjiyi Neden Terkediyor?” başlıklı makalesinde şöyle diyor:

 

“2050 yılı itibariyle fosil kökenli enerjinin sadece %10’unun  nükleer enerjiden sağlanması planlansa bile, yaklaşık 1000 tane  yeni nükleer santralin kurulması gerekir (şu an dünya genelinde yaklaşık 440 tane mevcut). 1000 yeni santralin kurulması mümkün olsa dahi inşa edilmeleri onlarca yıl sürer. Bu kadar çok santral kurulunca da uranyum rezervleri çok kısa sürede biter. (…) Dünya iklimindeki olumsuz gelişmeleri durdurmanın çaresi başka.”*

 

Yer kürenin geleceğini tehlikeye sokan, genel enerji üretimine katkısı oldukça az olan ve sırtını limitli bir kaynağa dayayan bu enerji teknolojisi neden ısrarla kullanılmak isteniyor?

Tek amaç sermayenin karı!

Akkuyu’da kurulması planlanan santral, sırf bizim için de düşünülmüş olabilir… Zira Sinop olsun başka yerler olsun daha Türkiye’nin pek müstesna yerlerine birkaç santral daha kurulabilir pek tabi ki! Suyla birlikte elektriğin de getirileceği öngörüsü hep vardı. Belki de Tayyip Erdoğan ölüm fermanımızı bize taksit taksit satmayı planlıyordur. Olamaz mı? Olabilir…

Nükleer santrallerin kurulması ve işletilmesi için gerekli prosedürler, onları dünyanın en pahalı enerji üretim tesisleri haline getiriyor. Akkuyu’da kurulacağı söylenen santral için başlarda yirmi milyar dolarlardan bahsedilirken bugün elli milyar dolar gibi bir miktar gündemde..

Tüm bu bahsi geçen paralar, iklim felaketlerinin önüne geçebilecek esas çözümlerden biri olan yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması için kullanılabilir ve doğaya zarar vermeden daha fazla enerji üretimi sağlanabilir. Ancak enerji sektörünün kontrolü sermayenin elinde olduğu için sorunlar içinden çıkılması zor bir hal alıyor… Bugün petrol için gerçekleşen savaşların ileride uranyum için de gündeme gelebileceğini tahmin etmek için medyum olmak gerekmiyor.

Enerji gibi, su gibi ihtiyaçların temel insan hakları olarak benimsenmesi ve bu alanları kar alanı olmaktan çıkarmaya çalışmak oldukça önemli. Canlı ve cansız tüm bileşenleriyle doğanın haklarını unutmamak ise mutlaka bu mücadelenin bir parçası olmalı.

 

Genelde sokağa çıkıp mücadele eden insanlar radikal olarak sıfatlandırılır, ancak  nükleer konusunda sokağa çıkmak marjinal bir öneri olmaktan çok pratik bir öneridir…

Hayatta kalmak için…

*Makale 2007 yılında yayınlanmıştır.

Başak Önel

Baraka Dostu

Be the first to comment

Leave a Reply