YERYÜZÜNÜN TÜM BARİKATLARINDAN KOBANE’YE! – HASAN YIKICI

İspanya Devrimi’nin yenilgisi hem dünya sosyalist hareketini hem de tüm insanlığı olumsuz etkilemişti. İspanya Devrimi bir dönemin kapanışının ve Avrupa’daki 20.yy’ın ilk devrimci dalgasının da son mevzisiydi. Her ne kadar tarihi bu şekilde okumak doğru değilse de yine bir duygusallık ve yaşanamamışa duyulan arzu bizleri “eğer İspanya Devrimi başarılı olsaydı beki de bütün Avrupa’nın hatta dünyanın büyük bir kısmının kaderi de değişirdi” cümlesini kurmaya götürüyor. Evet, belki de İspanya’da 1930’larda anarşitler ve devrimci marksistler faşizmi yenip, tüm Avrupa’ya sosyalist bir model teşkil edebilecek bir ülke kurabilselerdi Avrupa’nın ve hatta dünyanın da kaderi değişecekti.  İçerden ve dışardan birçok yenilgiler yaşamış bir geleneğin, genç temsilcileri olarak içimizdeki duygu –artık her ne ise- bize buna inanmamızı söylüyor. Fakat bence İspanya Devrimi bir yanıyla stalinizm tarafından bir yanıyla da Franko’nun orduları ve falanjistler tarafından ezildi. Sonuç, “canavarlar zamanı” oldu.

45dc5de95622439d1eb4a3d7701c744c

Ve şimdi Kobene! Bu hayranlık uyandıran insanlık direnişiyle ilgili ne yazılabilir? Yanı başımızda sadece Ortadoğu veya evleri, yani Konbane  ve Rojava için değil aynı zamanda tüm insanlık için direnen gerillalar hakkında ne yazılabilir ki? Oradaki direniş hangi sözcükle, hangi dizeyle, hangi cümleyle ifade edilebilir ki?  Tam bir aydır, yürekleriyle ve inançlarıyla direnen Kürt halkı, YPG ve onlara desteğe giden gerillalar. Bugün insanlığın vicdanının toplandığı yer Rojava, Kobene’dir. Açıkça da itiraf etmek gerekirse, ne bu satırları yazmak ne de sokakta dayanışma eylemi yapmak, orada olup da savaşamamanın vicdan sızının dindirmiyor.

***

Bugün Kobene, Rojava’yı oluşturan üç kantondan biridir. ‘Demokratik Özerk Bölge’yi, yani Rojava’yı oluşturan diğer iki kanton Cezire ve Afrin’dir. Cezire’nin diğer iki kantondan farkı Demokratik Özerk Bölge’nin, yani Rojava’nın ortak kantonu olmasıdır. Cezire’de kardeşlik ve ortak yaşamın gereği olarak Kürtler, Araplar, Süryaniler, Ermeniler ve Çeçenler ile İslam, Hıristiyan ve Êzidî inançları birlikte yaşamaktalar.

Her yönü ile Rojava devrimi ve bununla birlikte oluşan kanton, özerk ve demokratik, yönetimler sadece bölgenin değil aynı zamanda da tüm Ortadoğu coğrafyasının tek ilerici modelidir.

Sadece Rojava anayasasının giriş bölümü okunduğunda bile, bunun farkına varabiliyorsunuz:

Din, dil, ırk, inanç, mezhep ve cinsiyet ayrımının olmadığı, eşit ve ekolojik bir toplumda adalet, özgürlük ve demokrasinin tesisi için. Demokratik toplum bileşenlerinin siyasi-ahlaki yapısıyla birlikte çoğulcu, özgün ve ortak yaşam değerlerine kavuşması için. Kadın haklarına saygı ve çocuk ile kadınların haklarının kökleşmesi için. Savunma, özsavunma, inançlara özgürlük ve saygı için. Bizler demokratik özerk bölgelerin halkları; Kürtler, Araplar, Süryaniler (Asuri ve Arami), Türkmenler ve Çeçenler olarak bu sözleşmeyi kabul ediyoruz.

Demokratik Özerk Bölge Yönetimleri; ulus-devleti, askeri ve dini devlet anlayışını, aynı zamanda merkezi yönetimi ve iktidarı kabul etmez.

Demokratik Özerk Bölge Yönetimleri; bütün etnik, toplumsal, kültürel ve ulusal oluşumların kendilerini kurumları aracılığıyla ifade etmeleri için toplumsal mutabakata, demokrasiye ve çoğulculuğa açıktır. Demokratik Özerk Bölge Yönetimleri; ulusal ve uluslararası barışa, Suriye’nin sınırlarına ve insan haklarına saygılıdır.

Toplumsal Sözleşme’nin oluşması, demokratik toplumun inşasının aracı ve toplumsal adaletin güvencesi olan Demokratik Özerkliğin tesisi ve bilimsel bir toplumun inşası için; Demokratik Özerk Yönetimler’deki Kürtlerin, Arapların, Süryanilerin, Ermenilerin ve Çeçenlerin istemleri ile Suriye’nin diğer halklarının istemleri demokratik bir Suriye ve Demokratik Özerk Yönetimler’in siyasi-toplumsal bir sistem olmasında birleşti. Bu amaçlar ve böyle bir yönetim için bu sözleşme kabul edilmiştir.”

Rojava anayasasının iç maddelerinde ise ekoloji, kadın özgürleşmesi ve eşitlik değerleri göze çarpmakta. İşte bazı maddeler:

23. Madde:
a) Herkes etnik, dil, cinsiyet, dini, mezhebi ve kültürel kimliğini yaşama hakkına sahiptir.
b) Herkes ekolojik toplum esaslarına göre yaşama hakkına sahiptir.

27. Madde: Kadınların siyasi, toplumsal, ekonomik, kültürel ve her türlü yaşam hakkı vardır (güvence altına alınır)

28. Madde: Kadınlar, özsavunma ve her türlü cinsiyet ayrımını kaldırma, reddetme hakkına sahiptir.

Rojava anaysasının tamamına burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Kanton yönetimleri ile Demokratik Özerk Yönetim tamamen bir ekolojik, kooperatifçi, aşağıdan örgütlenen yapısıyla da bir demokratik yapılanma örneğidir. Özellikle kadınların gerek yaşam içerisinde gerekse de mücadeledeki konumu ve ekolojik yaşama yapılan göndermeler Rojava devriminin karakterini daha iyi anlamamızı sağlıyor. Devrimi yapanlar aynı zamanda da kadınlardır! Aynen İspanya Devrimi’nde olduğu gibi.

kobane_kadin

İŞİD çetelerine karşı direnen YPG gerillaları, sadece bir bölge veya yurt savunması yapmıyor. Onlar aynı zamanda daha doğmamış olan yeni bir dünyanın da savaşını veriyor. Ve IŞİD için Kobene’yi almak, Rojava’yı çökertmek sadece basit bir stratejik kazanım değildir. Aynı zamanda varlıklarını tehdit eden, kendi siyasal ve dini yapılandırmalarının tesisi açısından kendilerince risk sayılan bir hayat algısını, herkes için ve doğa için

yaşam hakkının esas olduğu bir hayat örgütlenmesini de yok etmeye çalışmaktadır. Ve bu sadece IŞİD’in değil, bu konuda IŞİD ile aynı noktada olan AKP için de geçerlidir. Çünkü yeni-osmanlıcılık, Türkiye ve çevresinde kendi siyasal yapılanmasına alternatif teşkil edebilecek bir yaşam anlayışını kabul etmemektedir. Ve tüm bunlardan dolayı 30 güne aşkın bir süredir can-ı siperhane bir direniş sergileyen Kürt halkı, sadece Kobane’yi değil, aynı zamanda yeni bir dünyanın da direnişini örmektedir. Kobane direnişinin zaferi bir yanıyla IŞİD’in ilk ciddi yenilgisi olarak tarihe geçecektir. Ama diğer yanıyla da sadece Suriye Kürtleri için değil aynı zamanda da Türkiye Kürtleri için de özgürleşme mücadelesini ileriye taşıyacak bir özgüven ve manevi bir güç kaynağı sağlayacaktır. İşte AKP’nin ve Erdoğan’ın en çok korktuğu da tüm Kürt özgürleşme hareketini etkileyecek olan bir zafer mitolojisinin ortaya çıkmasıdır. Kaldı ki şimdiye kadar bile Kobene sergilenen dirayet ve direş ile modern zamanların efsanesi haline gelmiştir.

***

Bundan on yıllar önce Madrid kuşatıldığında anarşistler ve komünistler yüzyıllar boyunca unutulmayacak bir direniş sergilemişlerdi. İspanya’nın her sokağı barikat, her barikat ‘No pasaran’ sloganı idi. Madrid ve ardından da İspanya düştüğünde, Gramsci’nin dediği gibi ‘canavarlar zamanı’ başlamıştı. Bunu tüm insanlık ağır bedeller ödeyerek yaşadı. Ve şimdi Kobene… Her sokağı ‘No Pasaran’ olan Kobane!

No-pasaran

Kobene düşerse, insanlığın vicdanı kendi içine çekilecek! Hepimiz düşeceğiz! Kobane düşerse, bütün dünya sokakları düşecek! Bundandır ki, tıpkı yıllar önce İspanya Devrimi’nde olduğu gibi, bugün Rojava devrimi, Kobane direnişi için de dünyanın tüm sokakları ‘No pasaran!’ olmalıdır. Ve bundadır ki, dünyanın tüm sokaklarından, artık ölmüş olduğu sanılan bir devi uyandırmalıyız; yeryüzünün tüm barikatlarından Kobane’ye enternasyonal marşı ile akmalıyız.

Hasan YIKICI

Baraka aktivisti 

Be the first to comment

Leave a Reply