Aylan Kurdi, cansız bedeni Bodrum sahillerine vurduğunda henüz 3 yaşındaydı. Aynı teknede kendisinden bir yaş büyük abisi de buluyordu. O da boğularak can verdi. Tıpkı teknedeki diğer altı çocuk gibi. En küçükleri 9 aylık, en büyükleri 11 yaşındaydı. Onlar 2015 yılının ilk 8 ayında Suriye ve Afrika’dan Avrupa’ya göç etmeye çalışan ama başaramayan 2 bin 600 mülteciden birkaçıydı.
Aylan tıpkı Berkin gibi bir sembol artık. Ancak sembolleştirme o kadar abartılı boyutlara ulaştı ki Aylan’ın kumlara uzanmış bedeni Suriye’deki savaşı, IŞİD zulmünü, AB, ABD ve AKP’nin iki yüzlü tavırlarını (en azından bazıları için) tamamen örtmüş durumda. Tam bir vicdan aklaması/rahatlaması yaşanıyor dijital ortamda. Zannedersin ki aylardır binlerce başka çocuk, kadın, erkek Akdeniz’in sularına gömülürken aynı tepkiler verilmiş. Zannedersin ki Kıbrıs’ın kuzeyine sığınan Suriyeli mülteciler kktc polisi tarafından yaka paça sınır dışı edilirken aynı insanlar sokaklara dökülmüş.
Bazıları vicdanlarını aklarken aynı zamanda AB’ni de aklama peşine düştü bu süreçte. Sanki Avrupa halkları AB’nin kendisiymiş gibi, İzlanda halkının, Münih halkının mültecileri kucaklayan tavırları birliğe maledilmeye çalışıldı. Oysa ne çabuk unutuldu Suriye’deki savaşta AB ülkelerinin silahlarının da kullanıldığı. Ne çabuk unutuldu aylardır Esad diktatörlüğüne ses seda çıkarılmadığı. Duymadılar mı İtalyan savcının açıkta bekleyen mülteciler için “Bırakın boğulsunlar” dediğini? Görmüyorlar mı bugün Budapeşte garında Macaristan başbakanının emriyle bekletilen binlerce mülteciyi? Rahatsız olmuyorlar mı Çek polisinin mültecilere vurduğu damgadan?
Diğer başka bazıları yine vicdanlarını aklarken AKP kuyrukçuluğuna devam etti bu süreçte. Türkiye’deki Suriyeli mülteci sayısı, Recep Tayyip Erdoğan’ın (RTE) Avrupa’ya karşı efelenmeleri öve öve bitirilemedi. Oysa ağladıkları Aylan, ailesiyle birlikte Kobani’deki IŞİD tehdidinden kaçıyordu. Hani AKP’nin ve gölge başkanı RTE’nın doğrudan ve dolaylı destekledikleri IŞİD’ten. Ne çabuk unutuldu Kobani’ye yardım için sınırı geçmeye çalışan gençlere izin verilmediği? Ne çabuk unutuldu o gençlerin devletin bildiği bir IŞİD militanı tarafından Suruç’ta katledilişi? Bilmiyorlar mı İzmir Basmane’de mültecileri karşı kıyıya geçirmek için kullanılan botların (devletin bilgisi dahilinde) fiyatlarının 5 bin liradan 15 bin liraya fırladığını? Farkında değiller mi 20 metrekarelik Kardak kayalıkları için donanmasının yarısını Ege’ye yığan TC’nin, ölüm pahasına insanları botlara istifleyen insan kaçakçılarını görmezden geldiği?
Bunların dışında akıl tutulması yaşayanlar da bol miktarda. Geçen gün bir Psikoloji profesörü (!) ölümlerin tek nedeninin can yeleği takılmaması olduğunu, mültecilerin can yeleklerini bilinçaltı süreçlerin bir etkisi olarak bilerek takmadıkları yorumunda bulundu örneğin. Yani mülteciler aslında ölme motivasyonuyla hareket ediyorlar ve can yeleklerini ölmek için takmıyorlardı. Çok değil bir ay önce meditasyonla dünyayı değiştireceklerini zanneden bir grup beyaz Türk, Aylan’ın öldüğü sahile yakın bir yerde, on metre ötelerinde batan mülteci gemisini ve karaya yüzerek çıkmaya çalışan insanları seyrederek meditasyona devam ediyorlardı örneğin. Yani çıkardıkları evrensel enerjiyle insanları kurtaracaklarını zannediyorlardı.
Sözün kısası bir yanda süreci değil sonucu gören körlemesine bir dijital duygu patlaması, diğer yanda akıllara ziyan insan manzaraları. Bu arada sürüp giden mülteci akını, o akını daha da çoğaltması kuvvetle muhtemel TBMM’den geçen Suriye ve Irak tezkere onayı. Biz mi? Özetle herşeyin farkında birkaç devrimci dışında devam eden AB/ABD/AKP şakşakçılığı, bir de bireyselleştirilmiş sosyal paylaşım sitesi öfkeli ağlama yarışması…
Fatih Bayraktar