7 Haziran 2015: Diktatör kaybetti, sol kazandı!

Trükiye’de gerçekleştirilen 7 Haziran 2015 genel seçiminin tartışmasız mağlubu, seçimi kendi başkanlığının oylandığı bir referanduma dönüştüren Tayyip Erdoğan oldu.

AKP seçim kampanyasını bizzat yürüten, seçimde başkanlık sisteminin onaylanmasını isteyen ve baş aktör olarak da kendini ortaya koyan Erdoğan; 400 vekil, o da olmadı Anayasa’yı referanduma götürecek kadar (330 ya da üstü) vekil istemişti.

Seçmen, bizzat kendini ortaya koyan Erdoğan’ı geri çevirdi; değil 400 ya da 330, istediği sayıda vekil vermediği gibi tek başına hükümet kuracak kadar vekil de vermedi.

40.547.032 geçerli oy kullanılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 20.670.839 oy alan Erdoğan, seçmen sayısının yaklaşık 850.000 arttığı bu seçimde ise ancak 18.709.318 oy alabildi.

Zaten ciddi bir meşruiyet krizi yaşayan Tayyip Erdoğan, bu koşulda sandık meşruiyetini de yitirerek, “halkın seçtiği cumhurbaşkanı” olmaktan “halkın reddettiği başkan” olma noktasına geriledi. Böylece, Cumhurbaşkanlığı makamını fiili başkanlık makamı olarak kullanan Erdoğan’ın mevcut konumu da artık gayrimeşru hale geldi.

Bu yenilgi, Erdoğan’ın başkanlık sistemini elde edemediği ancak onu dengeleyecek şekilde AKP’nin tek parti iktidarının sürdüğü bir seçenekten yana olan egemen sınıflar tarafından da değerlendirilecek. AKP hala birinci parti olmakla övünse de, bu konum onun açısında bir avantaj değil dezavantaj teşkil edecek, parti içi gerilimlere oynayan egemen sınıflardan gelen ciddi basınçlarla karşı karşıya kalacak.

Ayrıca sağın “İstikrar, Yeni Türkiye, Büyük Güç” vb söylemlerinin halk nezdinde diğer faktörleri geride bırakacak ölçüde etkisi olmadığı, halkın diktatörlüğe tepkisinin “istikrarsızlık korkusu”ndan daha büyük olduğu görüldü. Üstelik asgari ücret, taşeron, saray, lüks makam araçları vb konusunda AKP’nin emeği aşağılayan ve açıktan semayeyi/zenginleri savunan iktidar söylemi karşısında, muhalefetin emekten ve halktan yana söylemlerinin daha etkili olduğu da görüldü.

Yalnız HDP’nin değil, solun başarısı

7 Haziran seçiminin tartışmasız galibi ise 12 Eylül faşizminin yüzde 10 barajını yıkarak, hem Erdoğan’ın diktatörlüğüne anayasal temel kazandırmasını engelleyen hem sokakta alt ettiği AKP’yi tek meşruiyet kaynağı meclis çoğunluğundan eden hem de Fırat’ın iki yakasındaki mücadeleler arası köprülerin yeniden güçlenmesini sağlayan sol oldu.

Ülkede milliyetçi önyargıların kırıldığı Haziran İsyanı ve Kobanê’den Diyarbakır miting katliamına AKP-Kürt hareketi ittifakı tezlerini yerle bir eden gelişmelerin hazırladığı zemini iyi değerlendiren sol bunun bir sandık başarısına dönüşmesinde etkili oldu.

HDP’nin yüzde 13’lük sandık başarısında Kürt halkının büyük çoğunluğunun İslamcı-neoliberal-saldırgan AKP karşısında ilerici demokratik bir seçeneği temsil eden Kürt hareketini tercih etmesinin yanı sıra sosyalistlerin HDP’ye destek çağrısı ve bunun da katkısıyla sosyal demokrat tabandan kayda değer bir kitlenin diktatörlüğe karşı HDP’ye destek vermesi etkili oldu.

İlk değerlendirmelerinde bu gerçeği teslim eden Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder, aldıkları oyların önemli bir miktarının da “emanet” oy olduğunu ve bunun bilinciyle hareket edeceklerini açıkladı.

Ayrıca, solun toplam oy oranı yüzde 38’i aşarak 12 Eylül 1980 sonrası gerçekleşen seçimlerde elde edilen en yüksek orana erişti. Genç seçmenler arasında sol oy oranı ise genele göre daha da yüksek.

 

CHP ve oy oranının ötesi

Hala ikinci parti pozisyonunu koruyan CHP açısından ise bir oy artışı yakalayamasa bile, tek başına iktidar olamayacak kadar zayıflatılmış ve toplumun geri kalan tüm kesimlerinin nefretini kazanan AKP karşısında, en büyük parti olarak etkili siyaset yapma avantajı belirdi.

Üstelik yıllar boyu ulusalcı eğilimin baskısı altında Kürt halkı ile bağlarını tüketen CHP açısından, şimdi faşizme karşı HDP’ye oy verebilen tabanı bir dezavantaj değil avantaj olarak değerlendirilebilir. Yıllardır dar sınırlarını aşabilmek için sağa doğru nafile açılımlar yapan CHP, ortağını nerede araması gerektiği konusunda tabanından bir mesaj almaktadır.

7 Haziran 2015 seçimleri, Kürt hareketinden sosyalist harekete, sosyal demokrasiden toplumsal muhalefetin diğer bileşenlerine kadar solun geneli açısından parlamentodaki koltuk sayısıyla ölçülemeyecek bir sonuç açığa çıkardı.

Sol artık 7 Haziran öncesine göre daha zayıflatılmış bir iktidar karşısında, parlamentodan sokağa kadar tüm alanlarda mücadele olanaklarının güçlendiği yeni bir süreçle karşı karşıya.

Erime nereye

Öte yandan AKP Kürt sorunundaki ikiyüzlü politikasının iflası nedeniyle kitlesinin bir kısmını HDP’ye kaptırırken bir kısmını da MHP’ye kaptırdı.

AKP savaş odaklı dış politikanın ve artık tökezlemekte olan ekonomi politikalarının da olumsuz etkisini yaşarken, orta büyüklükteki kentlerde iktidar partisindeki erimenin kısmi de olsa CHP’ye yöneldiği görüldü.

Sendika.Org