AHMET TOLGAY’A AÇIK MEKTUP – FATİH BAYRAKTAR

Sayın Ahmet Tolgay;

Siz beni tanımazsınız. Sanırım tanımak da istemezsiniz. Çünkü ben bir psikolojik vakayım. Bunu nereden mi çıkardım? Geçen hafta yayınlanan“Halklar”, Halk ve Milliyetçilik  başlıklı yazınızda benim gibi milliyetçiliği sevmeyenleri öyle tanımlamışsınız da ondan. Psikoloji üzerine doktora yapmış biri olarak milliyetçi olmamanın psikolojik rahatsızlık göstergesi  olduğunu inanın bilmiyordum. Bana ayna tuttuğunuz için teşekkür ederim! Bundan sonra sözünüzü dinleyecek öğrencilerime evrensel değerleri değil Türklük değerlerini aşılamaya çalışacağım.

Yazınızı okudukça ne kadar çok şeyi yanlış bildiğimi anladım. Örneğin CTP Genel Sekreteri Kutlay Erk’in ırkçı Rumlarla birleşme arzusunda, tüm Kıbrıslıları tek halk olarak gören zihniyetin savunucusu olduğunu yazmışsınız. Bense onu Lefkoşa Türk Belediyesi başkanlığı yaptığı sırada toplu ulaşımı özelleştiren, partisinin Ankara çıkışlı neo-liberal ekonomik programını sonuna kadar destekleyen, son olarak da öğrencilerin yaz burslarını kesenlerin başında gelen biri olarak tanıyordum. Yanılmışım. Bana doğruyu gösterdiğiniz için teşekkür ederim.

Yazınızın başında Kutlay Erk’i Soma katliamından dolayı “Türkiye halkları”na baş sağlığı dilediği için eleştiriyorsunuz… Sonra da halk kavramının derin bir analizini yapıyorsunuz … Cidden titredim ve kendime geldim! Doğru ya… Ben bunu neden düşünmedim ki? Türkiye’nin üçte biri aslında Kürt asıllı Türktür. Karadeniz dağlarında Laz asıllı Türkler yaşar. Hrant aslında Ermeni asıllı Türktü. O yüzden katılıyorum size. Türkiye halkları ne demek? Kınıyorum Kutlay Erk’i. Zaten meslektaşlarım “Türk Psikologlar Derneği”nin adını “Türkiye Psikologlar Derneği” olarak değiştirmeye kalktıklarında da tırsmıştım. Şimdi onları da kınıyorum.  Bunların hepsi bölücü sayın Ahmet Tolgay.

Bir de bir yerde  “Ne Mutlu Türküm Diyene!” vecizesinin anlamını  anlatıyorsunuz… O satırları okurken bir kez daha  titredim ve bayıldım. Ayıldığımda aydınlanmıştım. Meğer bunca yıl bir yalana inanmışım. Meğer Cumhuriyet tarihi boyunca çıkan onca Kürt isyanı yok sayılmadan dolayı değilmiş. Meğer bunlar koskoca bir halk değil, birkaç pabucu delik eşkiyaymış. Zat-ı alinizin belirttiğiniz gibi Türküm dediği sürece hatta Türkten daha Türk oldukları sürece Kürtler’in, Arnavutlar’ın ve dahi tüm azınlıkların! önü Türkiye’de her zaman açıktır değil mi?

Son olarak beni hıçkırıklara boğan şu paragrafınızı izninizle burada aynen paylaşmak istiyorum:

“Milli değerlerden arınmayı, milli değerleri aşağılamayı ve milli değerlere saldırmayı entelektüelliğin gereği sayanlar Kıbrıslı Türkler olarak bizi bugünlere kadar getiren tek faktörün işte o değerlere sarılmak olduğunu görebilmekten aciz midirler?”

Acizdik efendim. Hem de çok… Biz Türk’ten Türk’e kampanyasını  Elenlerden aldığını iki hatta üç katı paraya kendi halkına satıp zengin olma kampanyası olarak bilirdik. Ne bilelim bunun bir milli değer aşılaması olduğunu? Ganimet üzerinden zengin olmanın asker doğan her Türke helal kılındığını unutmuşuz. Hay bin kunduz!!! “ Kumarhane Kerhane TicarethaneCumhuriyeti kurdunuz” diye karşı çıkıyorduk ya has ve de öz Türk milliyetçilerine… Gafletteymişiz… Ha bir de “O…. Çocukları” diye kapımıza dayananlar meğer içinde sevgi, bağlılık, vefa, dayanışma, saygı ve bilumum değer taşıyan bir avuç masum yavru kurtmuş. Yanlış tanımışız onları… Affet bizi Ahmet abi… Sahi size abi diyebilir miyim? Saygılarımla…

Be the first to comment

Leave a Reply