“Anayasa’ya aykırı bulunursa bir daha Meclis’ten geçemez”

ADL (Özel)

Anayasa Mahkemesi’nin Koordinasyon Ofisi ile ilgili tarafların hitaplarını dinlemek için 11 Temmuz’a gün vermesiyle birlikte, bir çoğumuzun aklındaki soruları Reddediyoruz Platformu hukukçularından Baraka Aktivisti Nazen Şansal’a sorduk…

“Cumhurbaşkanı’nın 146’ncı maddedeki yetkisini kullanarak konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götürme yetkisi kesinlikle vardır”

ADL: Kimi hukukçular Anayasa’nın 90’ıncı maddesindeki “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası andlaşmalar yasa hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi olarak görev yapan Yüksek Mahkemeye başvurulamaz.” hükmünü Cumhurbaşkanı’nın anlaşmayı mahkemeye götürme yetkisi olmadığı şeklinde yorumluyor. Cumhurbaşkanı’nın Koordinasyon Ofisi anlaşmasını Anayasa mahkemesine götürme yetkisi var mı?

Kesinlikle var, aksi düşünülemez bile… Soruyu sorarken de belirttiğiniz gibi Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin (5)’inci fıkrası “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası andlaşmalar”dan bahsediyor. Yani bir uluslararası anlaşma nasıl yürürlüğe girerse bu süreç tamamlanacak, anlaşma yürürlüğe girmiş olacak. İşte bu andan sonra diğer yasalardan farklı olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz. Bu kuralın amacı, sadece iç hukuku değil devletlerarası bir alanı da düzenleyen ve yürürlüğe girdikten sonra iki veya daha fazla devleti bağlamış olan uluslararası bir mevzuatın geçersiz sayılamaması ya da geçerliliğinin belirsiz olmamasıdır. Aslında tam da bu yüzden uluslararası bir anlaşma gerek imzalanmadan önce, gerek Bakanlar Kurulu ve Meclis aşamalarında, o da yapılmazsa Cumhurbaşkanlığı aşamasında Anayasa’ya uygunluk denetimi mutlaka yapılmalıdır. Oysa Koordinasyon Ofisi Anlaşması’nın Anayasa’ya aykırılığı konusunda iddialar hep olmakla birlikte Anayasa’ya uygunluk denetimi hiç bir aşamada yapılmamıştır. Bu nedenle Cumhurbaşkanı’nın konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götürmesi, hukuk devleti ve Anayasa’nın üstünlüğü prensibi açısından çok yerinde olmuştur. Farklı düşünen hukukçulara şunu sormak lazım: Koordinasyon Ofisi Anlaşması yürürlüğe girmiş midir? Hiç bir hukukçu buna “evet” cevabı veremez. Şu an ortada yürürlüğe girmiş bir anlaşma yoktur. Yürürlüğe girmesi için tamamlanması gerekenler vardır. Cumhurbaşkanı’nın onaylaması gibi… Dolayısıyla, pratikte de gördüğümüz gibi Cumhurbaşkanı’nın 146’ncı maddedeki yetkisini kullanarak konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götürme yetkisi kesinlikle vardır. Anayasa’nın 94’üncü maddesinin (4)’üncü fıkrası, Cumhurbaşkanı’nın, önüne gelen yasaları imzalamadan önce Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünürse Anayasa Mahkemesi’ne görüş istemi başvurusu yapmasını düzenliyor.

Ama bu madde “yasa” diyor, oysa bu uluslararası bir anlaşma değil mi?

Uluslararası anlaşmalar da onay yasası adı verilen bir yasa ile yürürlük kazanır. Anlaşma, yasanın ekindeki cetveldedir ve yasanın ayrılmaz bir parçasıdır. Cumhurbaşkanı, Koordinasyon Ofisi’ne ilişkin onay yasasını elbette ekindeki cetvelle yani Koordinasyon Ofisi Anlaşması ile birlikte değerlendirir. Keza Anayasa Mahkemesi de sadece onay yasasını değil, bu yasanın ayrılmaz bir parçası olan ekli cetveldeki Koordinasyon Ofisi Anlaşması’nın da Anayasa’ya uygunluk denetimini yapacaktır diye düşünüyorum. Aksi takdirde gerçek bir Anayasa’ya uygunluk denetimi yapılmış ve hukuk devletinin gereği yerine getirilmiş olmayacaktır. Anlaşmanın maddelerinin, Cumhurbaşkanlığı’nın görüş istemi başvurusunda belirttiği Anayasa maddeleri karşısında tek tek incelenmesi gerekiyor.

Bu inceleme neticesinde Anayasa Mahkemesi, Koordinasyon Anlaşmasını Anayasa’ya aykırı bulursa iptal edebilir mi?

Hayır, Mahkemenin iptal etme yetkisi yoktur… Bu, Anayasa 147 altında açılan bir iptal davası değil. Bu, 146’nci madde altında yapılan bir görüş istemi başvurusudur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet Meclisi adına ileri sürülen iddiaları dinledikten sonra, konu hakkındaki görüşünü 45 gün içerisinde karara bağlar ve kendisine başvurmuş olan Cumhurbaşkanı’na bildirir. Şayet Anayasa’ya aykırı bulursa, Cumhurbaşkanı onay yasasını imzalamaz ve gerekçesi ile birlikte Meclis’e iade eder.

“Aykırı bulunması halinde ise Anayasa 146 gereği Cumhurbaşkanı yasayı yayımlamaz ve gerekçesi ile Meclis’e iade eder”

Yani Anayasa Mahkemesi yasayı iptal edemiyor, sadece görüş bildiriyor. Bu görüşün yaptırımı nedir?

Bu soruyu cevaplarken şuradan başlamak lazım; Anayasanın üstünlüğü ilkesi ve yargı kararlarına tüm organ ve makamların uyma zorunluluğu var. Anayasa Mahkemesi’nin görüşü ile Cumhurbaşkanı’nın bağlı olduğunu söyledik zaten… Eğer Anlaşma, Anayasa’ya uygun bulunursa Cumhurbaşkanı yayımlamak zorunda. Aykırı bulunması halinde ise Anayasa 146 gereği Cumhurbaşkanı yasayı yayımlamaz ve gerekçesi ile Meclis’e iade eder.

Meclis bu yasayı değiştirmeden aynen geri gönderebilir mi?

Hayır… Ben de tam Meclis’in ne yapıp yapamayacağına da bakalım diyordum. Aynı ilkeler çerçevesinde devam ediyoruz, yani Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ve mahkeme kararlarına uyma zorunluluğu… Bir de Anayasa’nın 146(4) maddesi var ki, bu şekilde geri gönderilen yasalar hakkında geri gönderme kurallarının uygulanmayacağını söylüyor. Dolayısıyla Meclis, Cumhurbaşkanı’ndan iade diğer yasalar gibi, Anayasa Mahkemesi’ne hiç görüş sorulmamış gibi davranamaz. Bu yasayı ve ekindeki Koordinasyon Ofisi Anlaşmasını aynen onaylayıp yeniden Cumhurbaşkanı’na gönderemez. Anayasa Mahkemesi kararına uygun davranma yükümlülüğü altındadır.

“Uluslararası anlaşmaların içeriği Meclis’te değiştirilemez.”

Peki Anayasa Mahkemesi’nin aykırı bulduğu yerleri değiştirerek yollayabilir mi?

Hayır… Uluslararası anlaşmaların içeriği Meclis’te değiştirilemez. Çünkü bu metinler, iki devletin yetkili Bakanlarının karşılıklı uzlaşı ile imzaladığı ve imzaladıktan sonra da Meclislerine götürüp “sizce de tamam mı” diye sordukları metinlerdir. Meclis ya “tamam” der, ya “hayır olmamış” der. Bir başka devletin bakanının da imzaladığı metni buradaki meclis nasıl değiştirsin? Meclis İçtüzüğü kulaları da bu yöndedir. Anayasa Mahkemesi’nin aykırı bulduğu yerlerle ilgili Meclis bir şey yapamaz, hukuk devleti ve Anayasanın üstünlüğü prensibine ters düşmek istemiyorsa Anlaşmayı tümden reddetmek zorundadır.

Bir daha böyle bir anlaşma yapılabilir mi?

Anayasa’ya aykırı bulunursa tamamen aynısı yapılamaz ancak, her iki devletin ilgili bakanları, Anayasa’ya aykırı bulunan hususları çıkararak veya Anayasa’ya uygun şekilde değiştirerek benzer bir anlaşma yapabilirler. Bu, yeni bir anlaşma olarak yine Bakanlar Kurulu, Meclis ve Cumhurbaşkanı zincirini takip edecektir.

“Devletin ödevlerini ve yükümlülüklerini devretmesi halinde yurttaşlar Anayasal hakları ile ilgili olarak nasıl ve nereden talepte bulunabileceklerdir?”

Koordinasyon Ofisi Anlaşması, Anayasa’nın hangi maddelerine ve neden aykırı?

Bu sorunun cevabını içeren oldukça uzun ve detaylı bir görüşü Cumhurbaşkanı’na, platform hukukçuları olarak sunmuştuk. Bizce hem Anayasal hem de usul bakımından çok ciddi sıkıntılar var. Özetle bahsedecek olursak… Anayasa’nın “Egemenlik” başlıklı 3’üncü maddesi, egemenlik kayıtsız şartsız halkındır demekte ve halkın, egemenlik hakkını,  Anayasa’nın koyduğu ilkeler çerçevesinde yetkili organlar eliyle kullanacağını söylemektedir. Devamla, hiçbir organ, makam veya merciinin kaynağını bu Anayasa’dan almayan bir yetki kullanamayacağını belirtmektedir. Anayasa’nın 3’üncü maddesi, değiştirilemeyecek kurallar arasında yer alan en önemli maddelerinden biridir. 5’inci madde, yürütme yetkisini Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu’na vermektedir. Anayasa’nın Bakanlar Kurulu başlıklı İkinci Bölümünde Bakanlıklardan da bahsedilmektedir. Dolayısıyla halkın egemenlik hakkı bağlamında, yürütme yetkisini kullanmak üzere yetkili organ bakanlıklardır. Öte yandan Anayasa’nın 59, 60 ve 61’inci maddeleri öğrenim-eğitim, gençliğin korunması ve sporun geliştirilmesi hususlarında halka haklar devlete ise ödevler yüklemektedir. Devletin bu ödevleri yasalara uygun olarak yerine getirmesi Anayasa gereğidir. Tüm bu maddeler ışığında, Koordinasyon Ofisi Anlaşması’nın içeriği incelendiğinde; genel olarak, GSB Yurtdışı Koordinasyon Ofisi’ne tanınan ve başta Gençlik ve Spor Bakanlığı olmak üzere bazı hususlarda Eğitim Bakanlığı’nın görev ve yetki alanına giren geniş yetkiler, ayrıca bazı yetkilerin içeriğinin net olarak belirtilmemesi, Anlaşma’nın Anayasa’nın az önce söylediğimiz maddelerine aykırı olabileceği fikrini doğurmaktadır.

Anlaşmanın 3’üncü maddesine göre, Ofisin koordinatörü ve tüm personelinin atanması (dolayısıyla yürütülecek gençlik ve spor politikaları ile plan ve projelerin belirlenmesi) TC tarafına aittir. Oysa Anayasa bu konuda yurttaşlara haklar, devlete ise ödevler vermiş durumdadır. Devletin ödevlerini ve yükümlülüklerini devretmesi halinde yurttaşlar Anayasal hakları ile ilgili olarak nasıl ve nereden talepte bulunabileceklerdir? Bu noktada Anayasa’nın 1’nci maddesindeki “demokrasi” ilkesi de zedelenecektir.

Anlaşmanın çeşitli maddelerinde belirtilen ve Ofise devredilen; “gençlik ve spor alanlarında … program ve projelerin hazırlanması” (madde 1/4/a), “Türkiye’de GSB tarafından gerçekleştirilen program ve projelerden KKTC tarafından uygun görülenlerin yürütülmesi” (madde 1/4/b), “gençlere ve engellilere yönelik ihtiyaçların saptanması gençlik ve spor organizasyonlarının düzenlenmesi”, “gençlik kampları ve merkezlerinin kurulması ve işletilmesi, spor tesislerinin inşası ve … işletilmesi” (madde 2/1/a,b) ve içeriği belirli olmayan “taraflarca uygun görülecek benzeri çalışmalar yapılması” (madde 2/1/d), aslında devletinin yasalarına göre ve bakanlıkları ve ilgili daireleri tarafından yürütülmesi gereken faaliyetlerdir. Bu ödev ve yetkilerin devredilmesi halkın kendi seçtiği temsilciler ve hükümet eliyle kullandığı egemenlik hakkının ve yürütme yetkisinin bir başka ülkenin bir Ofisine devredilmesi anlamına gelecektir.

Anlaşmanın 7/5 maddesinde belirtilen, Anlaşmanın feshedildiği tarih itibariyle henüz tamamlanmamış bulunan işbirliği faaliyetlerinin geçersiz olmayacağı kuralı ise, Yasama ve Yürütme organları anlaşmayı feshetme iradesi gösterse bile bazı faaliyet ve projelerin devam edeceği anlamına gelmektedir. Geçersiz kılınamayacak bu faaliyetlerin ne kadar süreli olduğu ve yıllarca sürüp süremeyeceği ise belirsizdir. Dolayısıyla bu kural, halkın egemenlik hakkının bir aracı olan yasama ve yürütme organlarının iradesinin üzerinde bir uygulamaya sebep olabilecek bir madde olarak Anayasa’nın 3’üncü maddesine aykırıdır.

Usul bakımından da sıkıntılar var demiştiniz…

Evet… Bir anlaşmanın yürürlüğe konma aşamalarında ne gibi usulsüzlükler yapılabilirse bu anlaşmada hepsi sırayla denendi! Protokolün, Bakanın imzasından sonra KKTC resmi makamlarında ilk kez onaylandığı 18.06.2014 tarihli ve Y(K-I)1173-2014 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ve söz konusu kararın Resmi Gazete’de yayınlanarak Meclis’in sadece bilgisine sunulmuş olması (onay yasa tasarısı yapılmaması) Anayasa’nın 90’ıncı maddesine aykırıdır. Bu protokol gerek süre (1 yıldan uzun olması) gerekse içerik bakımından (yasalara değişiklik getirmesi) sebebiyle 90(1)’e göre onay yasasına muhtaçtır. Daha sonra 7.1.2015 tarihli ve Y(K-I)43-2015 sayılı bir Bakanlar Kurulu kararı ile 18.06.2014 tarihli karar tadil edilerek protokolün süresi 1 yıla indirilmeye çalışılmış dahi olsa yine sadece yayınlama ile yürürlüğe girmesi mümkün değildir. Çünkü Anayasa madde 90(4)’e göre, KKTC yasalarına değişiklik getiren her türlü anlaşma onay yasası şeklinde Meclis’ten geçirilerek yürürlüğe konabilir.

Protokol, Eğitim Ortak Hizmetler Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma    Esasları) Yasası, Spor Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) Yasası, Gençlik  Dairesi  (Kuruluş,  Görev  ve Çalışma Esasları) Yasası ile adı geçen dairelere verilen görev ve yetkileri Koordinasyon Ofisine devreden kurallar içermektedir. Bu nedenle, süresi ne olursa olsun ancak onay yasası ile yürürlüğe konabilir. Onay yasası dışında yapılan tüm karar ve işlemler usulsüzdür, Anayasa’ya aykırıdır, yok hükmündedir.

Protokol, 26.5.2016 tarihli ve H(K-I)174-2016 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Meclis’e onay yasası şeklinde sunulmuştur. Ancak önceki işlemlerin süregelen sakatlığı, siyasi iradenin bu konuda hukuksal hata, Anayasa’ya aykırı işlem yapacağı hususunda haklı bir şüphe oluşturmuştur. Keza 26.5.2016 tarihli ve H(K-I)174-2016 sayılı Meclis’e onay yasa tasarısı sunulmasını öngören ve ekinde protokolün bulunduğu kararda, 18.06.2014 tarihli ve Y(K-I)1173-2014 sayılı Bakanlar Kurulu kararına atıfta bulunulmaktadır. Oysa bu karar Anayasa’ya açıkça aykırıdır, hiç bir sonuç doğuramaz ve hukuken yok hükmündedir. Dolayısıyla Protokolü, onay yasası şeklinde doğuran veya Meclis’e onay yasası şeklinde sunan hukuken geçerli bir karar yoktur.