AP SEÇİMLERİ BAĞLAMINDA KIBRIS HALKLARI -ALİ ŞAHİN

Bu yazı, 18 Ekim 2012 tarihli Afrika Gazetesi’nde yayınlanmıştır. Geçen
hafta Avrupa Parlamentosu seçimleri ile ilgili yaşanan tartışmalara konu
olarak denk düştüğü için yeniden yayınlanması yerinde olacaktır.

Adamızdaki iki halkın milliyetçilerinin halkların eşitliğine ve kardeşliğine nasıl baktığı herkesin malumu.
Kıbrıslı Türk sağı her fırsatta Kıbrıslı Elenlerle bir arada yaşanamayacağı salık verip duruyor.
Kıbrıslı Elen milliyetçileri ise Kıbrıs’ın bir Elen adası olduğunu ve Kıbrıslı Türklere en küçük bir hakkın verilmesine bile karşı çıktığını vurguluyor.
Bir kaç gün önce Başpiskopos Hrisostomos, Kıbrıs’ın güneyinde yaşanan ekonomik sıkıntılarla ilgili yaptığı bir açıklamada Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı Kıbrıslı Türklere ücretsiz sağlık hakkı verilmesini dahi eleştiriyordu.
Vatandaş olan herkesin hakkı olan sağlık hakkını bile Kıbrıslı Türklere çok gören bu faşist zihniyet çok geniş bir etki alanına sahip.
Tabi ki Hrisostomos ortaya koyduğu bu zihniyet onunla birlikte başlamadı.
Makarios’un şu sözü Kıbrıslı Elen sağ kanadının görüşünü kısa bir özetidir diyebiliriz;
“Eğer sonuçta Türklerin %40 mı yoksa %28’e mi sahip olması arasında bir seçim yapmak zorunda olsaydım, bizim rızamızla %28’e sahip olmalarındansa, irademizi çiğneyerek %40’a sahip olmalarını tercih ederdim.”
Makarious’un bu açıklaması Kıbrıslı Elen sağının Kıbrıslı Türklere nasıl baktığını açık bir şekilde göstermektedir.
Tarihsel olarak incelendiğinde Kıbrıs’ta iki halkın ortaya çıktığı koşullarda yani müslümanın Kıbrıslı Türk, hıristiyanın Kıbrıslı Elenleştiği koşullarda ortaya çıkan ve Kıbrıslı Elen solunun ana gövdesini oluşturan AKEL’in de Kıbrıslı Türklere bakışının çok da eşitlikçi olduğunu söyleyemeyiz.
Zaman içinde Kıbrıslı Elen sağından farklı nedenlerle de olsa ve Enosis mücadelesinin kuyrukçuluğuna takılan AKEL, Kıbrıslı Türklere karşı kardeşçe yaklaşsa da Kıbrıslı Elenlerle eşit bir halk olarak yaklaşmamıştır.
1950’lilerde AKEL içindeki Kıbrıslı Türkler tarafından partinin Enosis politikasına yapılan eleştirilere kulak tıkayan AKEL yönetimi, Kıbrıslı Türkler için kabul edilmez olan bu politikayı yıllarca savunmuştur.
Bu da ister istemez Kıbrıslı Türk halkının Kıbrıslı Elen soluna da kuşkuyla yaklaşmasını beraberinde getirmiştir.
2003 yılından itibaren sınır kapılarının açılmasıyla beraber fiili olarak daha sıkı bir etkileşime giren iki halk ve iki halkın sol yapıları, 74 sonrası yeni bir süreç yaşıyor.
Sol yapılar dönem dönem gerçekleştirdikleri ortak etkinlik ve eylemliliklerle iki halk arasında yıllarca süren ve savaş sonrası devam eden düşmanca atmosferi yıkma peşinde.
Her ne kadar arada Matsakis ve Elam gibi faşist zihniyetli çevreler tarafından riske sokulsa da, 2003 sonrası oluşan bu fiili etkileşim ortamı eski hataların telafisi anlamında bize bir imkan sunuyor.
Adamız bağımsız olmalıdır.
Bu bağımsızlık için de ada halkları kardeşleşmelidir.
Ancak bu kardeşleşme için bazı ön koşullar gereklidir.
Her şeyden önce ada halkları adada iki halkın olduğunu ve yaratılacak birleşik bir Kıbrıs’ın bu iki halkın eşitliğine dayanmak zorunda olduğunu kabul etmek mecburiyetindeyiz.
Yıllarca resmi tezi Kıbrıslı Türklerin ayrı devlet kurması yönünde olduğundan dolayı Kıbrıslı Türkler içinde bu iki halk gerçeğinin kabulü zaten mevcuttur.
Ancak Kıbrıslı Elen sağının nerdeyse bir asırlık tezi olan ve halk arasında büyük bir güce sahip olan Kıbrıs’ta yegane söz sahibi öznenin sadece Kıbrıslı Elenler olduğu görüşü iki halkın eşitliği önünde büyük bir engeldir.
Yukarıda da vurguladığımız gibi Kıbrıslı Elen solu da büyük oranda AKEL öncülüğünde yıllarca bu tezin kuyrukçuluğunu yapmıştır.
Bu kuyrukçuluk Kıbrıslı Türklere bir azınlık statüsü vermektedir.
Ancak gerçek şu ki Kıbrıslı Türkler de Kıbrıslı Elenler kadar bu ada eşit söz hakkına sahiptir.
Kıbrıslı Elen solu bu gerçeğin kabulü için çaba sarf etmek zorundadır.
Bir taraftan bu gerçeği vurgulamaktan kaçınmak diğer taraftan da soyut bir kardeşlik bir söylemi ortaya atmak, ayakları yere basmayan göstermelik bir kardeşlik mücadelesinden başka bir şey değildir.
Dolayısıyla geçmiş pratiğini de göz önünde bulundurursak, Kıbrıslı Elen solu Kıbrıslı Türkler karşısında bir sınav vermek zorundadır.
Bu sınavı başarıyla tamamlaması iki halkın kardeşleşmesi mücadelesinde hayati derece de öneme sahiptir.
Kıbrıslı Türk solu da bu sınavın başarı ile sonuçlanması için uğraşmalı ve Kıbrıslı Elenlerle olan ilişkilerinde bu boşluğun doldurulması gerekliliğinin farkında olarak bir pratik ortaya koymalıdır.
Aksi takdirde, kendi halkından kopan ve Kıbrıslı Elen solunun peşinde kuyruk olan bir “barış” çabası içerisinde olacaktır.
Ortak vatanı ve Kıbrıslı kimliğini oluşturacak olan süreç, iki halkın kabulü ve kardeşleşme mücadelesinden geçecektir.

Ali Şahin
[email protected]
Baraka Aktivisti

Be the first to comment

Leave a Reply