Aşk, Cinsellik Ve Kıbrıs’ın Kuzeyinde LGBTI Bireyler-Feray Yalçuk

Haziran 2013’de kktc meclisine sunulan Ceza (Değişiklik) Yasa Önerisi’yle Fasıl 154 Ceza Yasası’nda yer alan “doğaya aykırı cinsel ilişki”nin suç olmaktan çıkarılmasının üzerinden 27 Ocak 2016 itibarıyla tam iki yıl geçti. Bu iki yıla baktığımızda da çok net anlayabileceğimiz gibi bu yasa değişikliği LGBTI bireylerin özgürlüğü için atılan fakat hâlâ yürüyemeyen bir adım olmuştur. Şimdi bu adımın elinden tutup, onu gerçekten yürüyebilir hale getirmek de hepimize düşmektedir. Bireylerin ayrı ayrı değil de kolektif bir şekilde özgürleşmesi önemlidir. Şöyle ki; tüm cinsel yönelimlerin özgürce yaşandığı/konuşulduğu bir toplumda kendimizi tutsak ettiğimiz heteroseksist düşüncelerimizden, söylemlerimizden ve yaşam pratiğimizden de azat etmiş oluruz.

Nedir bu heteroseksist düşünceler? Hastalıklıdır bu düşünceler aslında. Sadece karşı cinsten insanların birbirleriyle cinsel veya duygusal ilişki yaşayabileceklerine inanma “hastalığı”.

Ceza yasasındaki değişiklikle eşcinselliğin artık “suç” sayılmaması gerçeği, toplumumuz algısında hala “suç” olarak duruyor. İşte yüzleşmemiz gereken kısım da burada başlıyor. Bu yüzleşmeyi zor kılan unsurlardan bazıları da genellikle “eşitlikçi”, “özgürlükçü” ve “modern” olduğumuzu düşünür ve de “İşte eşcinselliği suç olamaktan çıkardık, daha ne yapalım” gevşekliğine düşeriz. Örneğin, “Ben aslında homofobik değilim ama…” diye başlayan cümlelerde gizli bir homofobi vardır. Homofobik olmadığına inanmaya çalışan ama hayatının hiçbir döneminde bütün cinsel yönelimlerin özgürleşmesi için tek bir söz dahi söylemeyen, cinsiyetçi şakalar yapan, bazen içten içe ama genellikle yüksek sesle LGBTI bireyleri aşağılayan, küçümseyen bir anlayış yatar. Yapılan bazı araştırmalarda heteroseksüellerin eşcinselleri, transseksüellere oranla daha kolay kabul ettiği saptanmıştır. Bunun en basit açıklaması eşcinsellerin kendilerini saklamalarının, transseksüellere (dış görünümleri nedeniyle) göre daha kolay olmasıdır. Yani aslında ima edilen; “Tamam siz de insanız ama abartmayın.” Birini sevmek “abartı” anlayacağınız.

LGBTI birey olmak Kıbrıs’ın kuzeyinde oldukça “zorlu” bir yaşam demektir. Henüz cinselliği bile açıkça konuşamazken hemcinslerin cinselliğinden bahsetmenin kolay olmaması şaşırtıcı olmamalı. Kendimizle yüzleşmenin zamanıdır. Bunun da en basit yolu, yakın çevremizden birinin LGBTI birey olduğunu düşündüğümüzde neler hissettiğimizi analiz etmeye çalışmaktır. Bir çocuğun ailesine kendini açıklamak zorunda kalması adaletsizliktir. Kimi sevip kiminle sevişeceğine bile özgürce karar veremeyen bir çocuğun adil bir yetişkin olmasını beklemek yerli midir?

Ayrıca ceza yasasındaki değişikliği yapan hükümetin ve siyasi partilerin samimiyeti de sorgulanmalıdır çünkü homofobiye karşı geliştirdikleri somut politikaları yoktur. Bunun en bariz göstergesi de bu iki yıllık sürede toplumun kafasındaki homofobiyi yıkmaya yönelik herhangi somut bir adımın atılmamış olmasıdır.

Amaç, cinsel yönelimlerin artı veya eksi değer oluşturmadığı, cinsel kimliğin onur duyulacak bir özellik olmadığı ve özellikle kendimizi açıklamak zorunda bırakılmadığımız bir toplum yaratmak olsa da mevcut toplum algısını yadsımak da sorunlara arkamızı dönmektir. Bu sebeple lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks olmanın sebeplerini araştırmak yerine heteroseksüel olmanın sebeplerini araştırmaya başlayabiliriz. Çünkü eğer LGBTI olmak bir “anomali”yse heteroseksüel olmak da aynı derecede “normal” olmayan bir durumdur. Şöyle düşünmekte büyük fayda var; toplum algısı denilen şey bizden bağımsız gökteki toz bulutu değildir. Tam da hepimizin kafasının içinde oluşup pratiğe yansıyan şeylerdir. Yani o bizi dönüştürmeden, biz onu dönüştürmeliyiz.

Feray Yalçuk
Baraka Aktivisti

Kaynak:

http://baraka.cc/?p=3829
http://www.yeniduzen.com/Ekler/gaile/265/kibris-ta-lgbt-kimlikler-ve-gizli-homofobi/1421