Bağımsızlık Yolu Kurucu Üyesi Özkızan: “Devlet Gelir Getiren Tüm Kaynakları Özel Sermayeye Bıraktı, Şimdi ‘Kaynak Yok’ Diyor!”

Bağımsızlık Yolu Kurucu Üyesi Özkızan, HP’li Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Tolga Atakan’ın, “Altyapı için projeler hazır, kaynak yok” demecine ilişkin açıklama yaptı.

Bu ülkedeki siyasiler, yıllardan beridir “kamu verimsizdir, kamu öncülüğünde ekonomik gelişme olmaz” diye diye özelleştirme, kamu hizmetlerini küçültme ve kamu harcamalarını kısma yöntemini izlediler.

Ülkedeki kredilerin yüzde 80 kadarını özel sektör kullanıyor. Geriye kalanı kamu kullanıyor ama zaten kamunun kullandığı krediler de ya “mal ve hizmet alımı” ya da “taşeronlaştırma” yoluyla özele akıyor. Ülkedeki gelirin çoğu da bir avuç kişinin elinde toplanmış.

Türkiye’den gelen kaynaklar da artık kamuya ya da memur maaşlarına akmıyor, özel sektöre akıyor ya da savunma harcamalarına akıyor. Kıyılar ve denizler zaten özele peşkeş çekilmiş. Özel sektördeki çalışma yaşamına ilişkin yasal ihlallere devlet resmen gözünü kapamış. Özel sektördeki efendiler istedikleri gibi at koşturuyorlar çalışma yaşamında, canları isteyince maaş bile ödemiyorlar, doğru düzgün sigorta yatırmıyorlar, keyfi bir biçimde uzun mesailere zorluyorlar çalışanlarını. 

Biz, bütün ülkeyi, bütün doğal kaynaklarımızı, bütün ekonomik alanları, bütün ekonomik kaynakları, bütün insan kaynaklarını, bütün kredi kaynaklarını, bütün yetkiyi özel sektöre devrettik. Devlet, gelir getiren bütün faaliyetlerini özel sektör “gelişip serpilsin” diye sona erdirdi, özele bıraktı. “Ekonomik gelişmenin yolu ancak böyle olur” diye diye on yıllardır başımızda söylenenler, ki buna Sayın Bakan da dahildir, şimdi bize diyorlar ki, “elimizde kaynak yok”. 

Sayın Bakan’ın da dahil olduğu zihniyetin kendisi zaten bu ultrazengin çevrelerin bir parçası ya da uzantısı olduğu için, kendi servetlerine dokunmak istemezler. Bunun yerine ellerini zamlar aracılığı ile özel sektör çalışanlarının cebine uzatırlar, kamu çalışanlarının maaşlarını keserler, devlet okullarındaki küçücük çocuklardan para toplarlar, devlet hastanelerindeki gariban vatandaştan para söğüşlemeye çalışırlar.

Açıklama şöyle:

“Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Tolga Atakan, katıldığı bir televizyon programında “her altyapı yatırımı için projemiz var ama kaynak/para yok” açıklamasında bulundu.

Bu ülkedeki siyasiler, yıllardan beridir “kamu verimsizdir, kamu öncülüğünde ekonomik gelişme olmaz” diye diye özelleştirme, kamu hizmetlerini küçültme ve kamu harcamalarını kısma yöntemini izlediler. Sayın Bakan da aynı düşüncededir. Peki neden bunu yaptılar? Dediler ki, “verimli bir ekonomi istiyorsak, bu ancak özel sektör öncülüğünde mümkündür. Devlet ekonomiden tamamen çekilsin, zaten devlet bu işi beceremez, ipler özel sektörün eline verilsin, bütün alanlar, kaynaklar, krediler ve teşvikler özel sektöre ayrılsın, uzun lafın kısası özel sektöre “yürü ya kulum” densin, böylece ekonomi canlansın, ülkedeki refah artsın, özel sektör öncülüğünde yaşanacak ekonomik gelişmeyle birlikte bütün toplum kalkınsın…”

Gerçekten de bütün ipler özel sektörün eline bırakıldı. Devlet, bütün ekonomik işletmelerini kapattı. Geriye bir tek KIB-TEK kaldı, ki onu da yok etmeye çalışıyorlar. Kamuda istihdam çok düştü, 2006 yılından beridir ülkede yapılan toplam istihdamın yüzde 81’den fazlasını özel sektör yaptı, yani insan kaynakları da özel sektörün emrine sunuldu (ki bu, kayıtlı ekonomidir sadece, kayıtdışı da hesaba katılırsa, özelin oranı çok daha artar). Ülkedeki kredilerin yüzde 80 kadarını özel sektör kullanıyor. Geriye kalanı kamu kullanıyor ama zaten kamunun kullandığı krediler de ya “mal ve hizmet alımı” ya da “taşeronlaştırma” yoluyla özele akıyor. Ülkedeki gelirin çoğu da bir avuç kişinin elinde toplanmış. Bu yıl yapılan resmi gelir dağılımı araştırmasına göre, hanehalklarının %66.7’sinin geliri düşük, %27.5’inin orta veya orta-üst iken, sadece %2.5’inin geliri “yüksek”. Türkiye’den gelen kaynaklar da artık kamuya ya da memur maaşlarına akmıyor, özel sektöre akıyor ya da savunma harcamalarına akıyor. Kıyılar ve denizler zaten özele peşkeş çekilmiş. Özel sektördeki çalışma yaşamına ilişkin yasal ihlallere devlet resmen gözünü kapamış. Özel sektördeki efendiler istedikleri gibi at koşturuyorlar çalışma yaşamında, canları isteyince maaş bile ödemiyorlar, doğru düzgün sigorta yatırmıyorlar, keyfi bir biçimde uzun mesailere zorluyorlar çalışanlarını. 

ve karşılığında hiçbir şey vermiyorlar!
Hiçbir şey!
Bu ülkenin en zenginlerinin çoğu, doğru düzgün vergi bile ödemiyor, bazısı hiç ödemiyor hatta zarar beyan ediyor!

Biz, bütün ülkeyi, bütün doğal kaynaklarımızı, bütün ekonomik alanları, bütün ekonomik kaynakları, bütün insan kaynaklarını, bütün kredi kaynaklarını, bütün yetkiyi özel sektöre devrettik. Devlet, gelir getiren bütün faaliyetlerini özel sektör “gelişip serpilsin” diye sona erdirdi, özele bıraktı. “Ekonomik gelişmenin yolu ancak böyle olur” diye diye on yıllardır başımızda söylenenler, ki buna Sayın Bakan da dahildir, şimdi bize diyorlar ki, “elimizde kaynak yok”. 

Elimizde kaynak vardı Sayın Bakan. Ancak bu kaynakların hepsi, sizin de paylaştığınız bir zihniyetin sonucu olarak, özele devredildi. Devretmenin gerekçesi olarak da “özel geliştikçe, ekonomi de gelişir, refah da artar, yatırımlar da artar, bütün toplum kalkınır” denildi. Her şeyin özele bırakılması dolayısıyla zenginleşen, büyüyüp serpilen, kocaman servetler yapan özel sektördeki büyük efendilere “biz bütün ülkeyi hizmetinize sunduk, şimdi sıra sizde. Sahip olduğunuz servet, bu toplumun ve ülkenin kaynaklarının bir ürünüdür. Artık onu keyfi bir biçimde tek başınıza yemek yok. Toplum ile paylaşılacak bu servet. Yol yapılacak, okul yapılacak, hastane yapılacak, daha çok doktor ve öğretmen istihdam edilecek, zam yapmayacağız artık, devlet sosyal konut yapacak, devlet toplu taşımacılığı organize edip işletecek” demenin zamanı değil midir? 

Değildir… çünkü Sayın Bakan’ın da dahil olduğu zihniyetin kendisi zaten bu ultrazengin çevrelerin bir parçası ya da uzantısı olduğu için, kendi servetlerine dokunmak istemezler. Bunun yerine ellerini zamlar aracılığı ile özel sektör çalışanlarının cebine uzatırlar, kamu çalışanlarının maaşlarını keserler, devlet okullarındaki küçücük çocuklardan para toplarlar, devlet hastanelerindeki gariban vatandaştan para söğüşlemeye çalışırlar.

Devam edin böyle. Bu devran döndüğünde, kıllarına bile dokunmadığınız ultrazenginler ortada dolanırken, ellerinizi her fırsatta ceplerine ve boğazlarına attığınız sıradan insanların içine çıkmaya yüzünüz olmayacak.”