Başka Bir Normal Mümkün – Mustafa Batak

Kelimenin tam anlamıyla ülkemiz yangın yeri… 

Son birkaç aylık zaman dilimi içerisinde halk olarak çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldık ve kalmaya devam ediyoruz…

Yaklaşık bir ay öncesine kadar evlerimizde karantinadaydık. 

Her gün kaç vaka var ve bu vakalar nereden, nasıl çıkıyor olduğunu takip etmeye çalışıyorduk…

Bir sabah uyandık ve ormanlarımızın, yüz yıllık ağaçlarımızın cayır cayır yandığını gördük ve artarak devam eden bu yangınlarla artık nerede ve hangi bölgede yangın çıktığını takip eder olduk… 

Üzüldük, yanıp kül olan değerlerimize yandık! 
On yıllardır ısrar ve inatla dillendirdiğimiz yangın helikopteri olmayışına bir kez daha isyan ettik… 
Aciliyeti aşikâr olan Pandemi Hastanesi gibi ihtiyaçlara yönelik adımlar beklerken, adım başı kurulan mobesedirekleri çıktı bir anda karşımıza… 

Ruhsatsız ve izinsiz halde süratle her köşeye kuruldu bu kameralar.

Peşinden haberler gelmeye devam etti.

Esentepe Belediyesi’ne ait plaja kurulan kalıplarla yapılan beton döküm hazırlıklarını, karaya vuran balıkları, denizlerde yaşanan sorunları ve hızla oyulmaya devam eden dağları gördük bu haberlerde…

Karantina sonrası hayat, öylesine hızlı ve pervasızca başladı ki yaşananları takip edemez olduk… 

Tek nefeste sayabileceğimiz onlarca sorunun yanında bir de, kanayan yara haline dönüşen çalışma hayatı yani emekçiler eklendi…
Mevcut haliyle bile tam bir kaosun ve başıboşluğun yaşandığı çalışma yaşamında, başta özel sektör çalışanları olmak üzere tüm emekçilerin, küçük esnaf ve hatta güneyde çalışan emekçilerin sorunları günden güne büyüdü yine bu dönemde…

Öylesine garip ve çarpık bir durum var ki; bir yanda işsizlik, düşük maaş, kısmi ve esnek çalışma saatleri gibi önerilerle güvencesizlik perçinlenirken diğer yanda karantina süresince ülkelerine dönen yaklaşık 50 bin işçinin yeri doldurulamıyor. 

Bu da ortaya işçi arayanlarla, işsiz olanların aynı kümede olduğu bir tablo çıkarıyor… Bu durum plansızlığın sonucudur! 

Bir yerde bu kadar sorun varsa neden bu kadar sorun var? Şeklinde sorup “normale” dönüyoruz, “az kaldı”mesajları vermek yerine çare olacak aklı oraya koymalı ihtiyaçlara bu temelden acilen cevap verilmelidir… 

Ayrıca “normale” dönüş olarak ifade edilen şey tam olarak nedir? Diye de sorgulamak gerekiyor… 

“Normal” diye ifade edilen, pandemi krizi öncesi sayfalarca yazıp söylenen sorunların sosyal, ekonomik ve demokratik anlamda gerileyen haklarımızın yer aldığı dönemse; kalsın, dönmeyelim! 

Eğer pandemi süresince ve sonrasında sözde alınan önlemler ve yapılan icraatlarsa kastedilen; o noktada da umut yok. 
Dönmeyelim… 

Çünkü biliyoruz ki halk, karantina döneminde dahi baskı yapmayı bildi ve hükümeti ite ite, döve döve “hizaya” getirdi. Eğitim, sağlık ve ekonomik olarak halkın haklı,doğru, ve meşru talepleri, birlikte itiraz edebilme aralığıyla birlikte ses getirmişti…

Evet çok fazla ilerleyiş olduğu söylenemez. Ama buna rağmen birçok karar ya geri döndü ya da değiştirildi. Çünkü halk olarak bizler en başından itibaren yapılan açıklamalara bakmaksınız kendi önlemlerimizi aldık. Bilimsel veriler ışığında sadece kendimizi değil, coğrafyamızı ve tüm kesimleri düşünerek hareket ettik. Bundan sonrası da böyle olmalı… 

Geleceğimize sahip çıkmak ve başka bir normalin mümkün olduğunu göstermek için, karantina sürecinde olduğu gibi ortak sözü söyleyip birlikte hareket edebilme aralığını örgütlü güç ile beraber yakalamak gerekiyor…

Mustafa Batak
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti